BAŞKAN KIR, '22. AVRASYA ZİRVESİ'NE KATILDI

~~Federal Milletvekili ve Saint-Josse belediye Başkanı Emir KIR, 6-7 şubat 2019 tarihleri arasında, Marmara Vakfı tarafndan geleneksel olarak İstanbul'da düzenlenen "22. Avrasya Zirvesi"ne katldı. Zirvenin ikinci gününde "Küreselleşmenin yeni boyutları, Popülizm, sağlıkta işbirliği" başlıklı oturumda Avrupa'da yükselen popülizm konusunda bir konuşma yaptı.

~~Federal Milletvekili ve Saint-Josse belediye Başkanı Emir KIR, 6-7 şubat 2019 tarihleri arasında, Marmara Vakfı tarafndan geleneksel olarak İstanbul'da düzenlenen "22. Avrasya Zirvesi"ne katldı. Zirvenin ikinci gününde "Küreselleşmenin yeni boyutları, Popülizm, sağlıkta işbirliği" başlıklı oturumda Avrupa'da yükselen popülizm konusunda bir konuşma yaptı. Zirveye eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'de katılarak, bir konuşma yaptı.

~~Belçika Federal Milletvekili ve Saint-Josse Belediye Başkanı Emir KIR’ın İstanbul Konuşması – 7 Şubat 2019 – 22. Avrasya Zirvesi

Baylar, Bayanlar, Değerli Konuklar,
Öncelikle, 21. Yüzyıl, demokrasilerimizin hastalığı “popülizm” konusunda, bugün burada sizlere hitabetme fırsatını veren başta Akkan Suver Bey olmak üzere,  bu programda  emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.

Popülizmin net ve inandırıcı bir tanımını yapmak oldukça güçtür. Popülist partiler farklı farklı olarak, beklentiler doğrultusunda, milliyetçiliği, muhafazakarlığı, direk demokrasiyi, halkın elitlere karşı korunmasını ve yabancı karşıtlığını savunuyorlar. Sivil toplum örgütlerini hiçe sayıyorlar.
Avurupa’nın birçok popülist hareketi, ortak olarak geleneksel politik şemaları reddediyor. Bazı partileri, kararsızlıklarından dolayı bir sınıfa görmesekte, radikal söylemleri onları politik çerçevede ya aşırı sağ ya da aşırı solda yer almalarına neden oluyor. Bu durumdan etkilenmeyen Avrupa Ülkesi hemen hemen yok gibi.

Doğu Avrupa’da Brüksel’den bağımsız olmayı savunan birçok ülke, mülteci, göç krizi konusunda Avrupa’nın dayanışma fikrini şiddetle reddetmektedir.
Macaristan’da Polonya’da hatta Romanya’da, temel hakları da kısıtlamaya kalkışan radikal sağ popülist yöneticiler, hükümetler göreve gelmiştir.

Birçok Batı Avrupa ülkesinde popülizm giderek hızla alan kazanmaktadır: Bunlardan Almanya, Hollanda, İsveç ve Danimarka’yı örnek olarak gösterebiliriz.
Bu ülkeler dünyanın  en gelişmiş ve istikrarlı ülkeleri arasında sayılmaktadırlar.
Öyleyse, popülizm ile sosyal ve ekonomik zorluklar arasında kurulan bağ, bu durumda pek geçerli değildir.
İtalya şimdilerde iktidarda bulunan aşırı sağcı birçok parti ile benzer durumu yaşamaktadır.
Belçika’nın komşusu Fransa’da popülizm ateşinden nasibini almıştır. 30 yıldır aşırı sağcı parti Milliyetçi Cephe ( Front national) partisi, şimdilerde isim değiştirdi, seçimlerde yüksek skorlar elde etmektedir.
Geldiğim, Federal Milletvekili olduğum Belçika’da bu akımdan etkilenmekten kurtulamamıştır. Belçika Hükümeti düşmeden önce, hükümet koalisyonunun büyük ortağı Flaman Milliyetçi Parti – N-Va (Yeni Flaman İttifakı) her zaman populist söylemlerle ve tedbirlerle geliyordu.
Bu parti inisiyatifiyle, Belçika Hükümeti, arama emri olmadan, temel hakları hiçe sayan, süpheye dayalı, polis raporlarına  göre evlere girme yetkisini veren bir kanun tasarısını onaylamak istedi.

Belçikalı çeşitli sivil toplum dernekleri Ps vediğer partiler, vatandaşların evine girip haksızca göçmenleri tutuklama amaçlı bu yasaya şiddetle karşı çıktı.
Bu kanun tasarısı, anayasamızda yer alan temel ilkeleri ve hane dokunulmazlığı ilkesini ihlal etmekteydi.
İkinci örnek olarakta bu partinin dayattığı başka bir tedbir de, müslüman derneklerde, camilerde polis kontrollerinin artrılması ve hatta kuran kurslarına giden çocukların fişlenmesi.
 Bu tedbir 1930’lu yıllarda Avrupa’da Yahudi toplumuna uygulanan populist nefret politikasının aynısıdır.
O günlerde Yahudiler düşman olarak hedef alınırken, bugün yeni düşman “teröristlerle” bir tutulan müslümanlardır.
Burada Devlet açık bir şekilde anayasayı ihlal etmiştir ve güçünü orantısız bir şekilde bir etnik ya da dini grubu kontrol etmek için kullanmıştır. Devlet herkese eşit mesafede olmalıdır. Sadece toplumun bir kesimini hedef alamaz.

Bu düpedüz devlet eliyle ayrımcılıktır. Bu konuda, müslüman sivil toplum örgütleri ile dönemin içişleri Bakanını biraraya getirdim ve bu uygulamadan vazgeçilmesini istedim. Bu görüşmeden sonra çocukların fişlenmesi durduruldu.
Bu hükümet, içerde popilist kanadıyla çekişirken, 2018 aralık ayında “Marakeş Zirvesi” gündeme geldi. Bu partinin populist üyeleri, Avrupa sokaklarında türbanlı bayanların resimlerini kullanarak büyük bir metyatik ırkçı kampanyayla,  işgal altındayız mesajı verdi.
Populizmin stratejisi çok basittir: iyi hakim olmak için bölmek. Eşitsizliğin hakim olduğu, her konuda bölünmüş bir dünyada böyle bir kampanyanın çok ilgi görmesine şaşırmamalıyız !
Populizm ve aşırılık hüsranlardan, kinden, nefretten, aşırı rekabetten ve en önemlisi bölünmeden beslenmektedir. Bu durumda herkesin bir sorumluluğu var: acaba bizi direk ilgilendirmeyen konularda duyarsız mı kalıyoruz ? Bu soruyu herkes önce kendine sormalı. Bir Türk Atasözün bu durumu çok iyi özetlediği gibi “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın”: Oysa dayanışmanın temelinde, bizi direk ilgilendirmese de başkalarının başına gelenlerle de ilgili olmaktır. Toplumsal sorumluluk almak gerekir; ancak o zaman popülizm ile mücadelede başarılı olabiliriz.
Populizm hareket halindedir ve yükselmektedir. Demokrasiler, gelen bu tehlike karşısında halkları bilinçlendirmelidir.

Yükselen popülismi ve aşırı sağ akımı dengelemek için, farklı siyasi stratejiler izlenmektedir:
-  Sosyal sıkıntıları, eşitsizliği körüklediğini bile bile, alışılmış reçetelerin önerilmesi ( kemer sıkma, güvenlik politikaları, serbest ticaret) Bunlar aynı zamanda popülizmi de beslemektedir.
- Fransa’da Nicolas Sarkozy’de, bizde Belçika’da N-VA partisinin yaptığı gibi, aşırı sağın tezlerine yakın söylermlerinden etkilenen seçmenin peşinden koşarken, buna benezer yakın söylemler kullanılması.
Bana göre, siyasiler örnek kişiler olmalı ve verdikleri sözlerin arkasında durmalıdırlar. Partiler ise, seçim kampanyası sırasında önerdikleri projeleri ve sözleri hayata geçirmelidirler. Ancak o zaman politik eylemleri bir anlam kazanır.
Kendi toplum modelimizi korumak için mücadele etmeliyiz: hukuk devleti, demokrasi, bireysel özgürlüklerin yanı sıra, sahada, vatandaşa yaşadığı çeşitli zor sorunlar karşısında,  zamanımızı ayırarak, somut cevaplar ve öneriler vermemiz gerekir. Zira populism adaletsizlikten ve toplumu iyi anlamamaktan da kaynaklanır.
Seçilmişler halka yakın olmalı, dinlemeli. Sivil toplum örgütleri ile sürekli istişare halinde olmalı. Ayrıca sosyal ağların siyasilere getirdiği direk teması gözardı etmemeliyiz. Bu platformu iyi kullanıp demokrasilerimizi güçlendirmeliyiz.
Konuşmamı  Mevlana’nın bir sözü ile noktalamak istiyorum “İnsanların en hayırlısı, insanlara yararlı olandır. Sözün en hayırlısı az ve anlaşılır olandır”
 
 Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

~~22. Avrasya Zirvesi İstanbul’da: “Teknolojinin Geleceği ve İnsanlığı Bekleyen Gelecek”

6 -7 Şubat tarihlerinden 22.Avrasya Ekonomi Zirvesi Öncesi, Marmara Grubu Vakfı Genel Başkanı Dr. Akkan Suver: "40 Ülkenin bir araya geleceği 22. Avrasya Ekonomi zirvesi'nde Su ve Göç, Su ve Din, Enerji'de, Ekonomi'de Yapay Zekanın Rolü, Dinlerin Teknolojinin Gelişimine etkisi konuları 6-7 Şubat 2019 tarihlerinde İstanbul'da ele alınıyor.