AŞIK REYHANİ/Ozan Tusuf Polatoğlu

Almanya'da bulunan Ozan Yusuf Polatoğlu'nun kaleme aldığı Aşık Reyhani işe ilgili ysazısını sizlerle paylaşıyoruz. Beni sizden sorarlarsa dostlarım Bir Reyhânî geldi gitti söyleyin H

Almanya'da bulunan Ozan Yusuf Polatoğlu'nun kaleme aldığı Aşık Reyhani işe ilgili ysazısını sizlerle paylaşıyoruz. Beni sizden sorarlarsa dostlarım Bir Reyhânî geldi gitti söyleyin Hayatı çileli muradı yarım Heder etti ah tüketti söyleyin (Reyhânî) Vade doldu ve veda gerçekleşti. Bir gönül insanı Hakka yürüdü. Sazı elde sözü dilde dünyayı gezmişti, ilden ile göçmüştü, göç şiiri yazmıştı ama şimdi ebedi aleme asıl göçünü gerçekleştirdi. Yukarda başlayan şiir, gönül ehli bir aşık olmanın hassasiyetiyle, gitmeden önce kendi gidişini anlatır gibidir: Aldı kırık sazı kapıdan çıktı Ağlar gözler ile gülerek baktı Dağın ufuğunda bir akşam vakti Güneşle beraber battı söyleyin Ara sıra sazı verdik destine Name yazdı yarenine dostuna Ceketini yorgan ettik üstüne Kolu yastık oldu yattı söyleyin Bir duvara yaslamıştı yanını Sılasına çevirmişti yönünü Gurbet elde hasret yaktı canını Sitem vurdu, dert çürüttü söyleyin Âşık Reyhânî’ymiş kıldı ah u zâr Dolaştı alemi diyâr be diyâr Parça parça etmiş bir deli rüzgâr Yaşı yağmur göz buluttu söyleyin Yaşı yağmur gözü bulut olarak, “Dağın ufuğunda bir akşam vakti” derken, Erzurum Palandöken’in dumanlarlarına-karlarına karışmış fırtınalı hayatını, Bursa Uludağ’ın eteklerinde mahzun ve garip tamamladı. “Parça parça etmiş bir deli rüzgâr”la diyar be diyar dolaşılan bir alem....ve bu fani alemden baki aleme varış.. Reyhani’yi çocukluk yıllarımdan beri tanıyıp takip ediyordum. 1975 yılından beri ise aktif sanat ve sahne hayatı içinde yakınlığımız oldu.”Mızrabın Izdırabı” kitap çalışmasını yaparken kendi arşivindeki şiirleri ve dökümanları ile kendini daha da yakından tanıma imkanına sahip oldum. Dolu bir sanat hayatı yaşadı Reyhani. Aşk-sevgi temasını, milli duyguları,tefekkür ve tasavvufi ifadeleri, sosyal konuları şiirlerine akıcı bir şekilde yansıttı.Ne konuda ne söylese zorlamadan duraksamadan, dolu bir kaynaktan çağlar gibi söylerdi. Akan bir pınar gibiydi. Doğaçlaması çok mükemmel idi. Atışma-karşılaşma denince akla gelen ilk isim o idi. Rakibinin sözünün bitmesini beklerdi ve hemen cevap verirdi. Hızlı cevap vermesine rağmen şiirleri anlam, vezin ve kafiye olarak sağlam idi. Şiirleri noktasından bakarsak onu görünen ve görünmeyen tarafı ile bir buzdağına benzetmek mümkündür.Yani Bilinen şiirleri kadar bilinmeyen şiirleri de bir haylidir. Her gittiği yerde doğaçlama yeni deyişler söylemiştir, o söyledikleri orda kalmıştır. Kitap çalışmasını yaparken sekiz yüz şiirden fazla şiirini inceleme fırsatım oldu. Kitap çıktıktan sonra, o ana kadar görmediğim yeni ve güzel şiirlere rastlamaktayım hep. Çünkü elli seneye yakın çağlayan bir ırmak, akan bir pınar olmuştur Reyhani. Defter kayıtları, kasetlere yansıyanlar ve kayda alınan sahne sohbetleri Reyhani muhtevasının yarısıdır dense yeridir. Bütün kayıtlara ulaşmak, halkın ezberindekileri çok geç olmadan toplamak önemli bir durumdur. Son on senesini rahatsızlığının olumsuzluğu ile yaşadı. Bir şekilde sazı ve şiir dili susmuştu. Her izinde kendini ziyaret edişimde biraz daha yorgunlaştığını görüyordum ama yine de rahat sohbetlerimiz oluyordu. En son sohbetim ölümünden 3 ay önce idi; tam yorulmuştu ve sahnelere sığmayan coşkun Reyhani’ye bu durum zor geliyordu. Çektiğim fotoğraf karelerine yansıyan bakışları ve yüz ifadesi derin bir hüznün sessiz şiir haliydi sanki. Ben onun yüzündeki o gizemli derin çizgileri ve anlatılamayanı anlatmak halindeki bakışlarını en son şiiri olarak okudum o gün... .... .... Âşık Reyhânî Hasankale’nin Alvar köyünde 1932 yılında dünyaya gelir. Bu geliş, Emrah’tan, Sümmani’den sonra Erzurum’a yeni bir altın halkanın eklenmesi olmuştur. Hak vergisi mükemmel bir sıcak sesin, duygu coşkunluğunun ve keskin bir zekanın kaynaştırdığı bir değer, Erzurum noktasından Anadolu’ya ve oradan da uzaklara yankılanmıştır. Bir ikindi vakti uyku esnasında ak sakallı erenleri rüyada görmesi, iç dünyasına tesir eden bir “ilham verme” ve “iç coşkunluğu” başlatan bir gelişmeye dönüşür. Yine bu yıllara rastlayan bir gönül ilişkisinin ilk tesirler olduğu sezilir. Bunu müteakip “Dertli” mahlası ile şiirler terennüm etmeye başlar. Bir şiir yolu, bir saz-ses ufku başlar böylece. 1950’li seneler, Bayburtlu Hicrânî, Bardızlı Nihanî, Posoflu Müdamî, Ardanuçlu Efkârî ve Yusufelili Huzurî gibi büyük halk ozanlarıyla tanıştığı bir zaman dilimidir. Nihayet Bayburtlu Hicranî tarafından “Reyhânî” mahlası da kendine verilince adeta icazet de alınmış olur. Bilindiği gibi, “âşıklık geleneği”nde imza mahiyetinde bir mahlas olgusu vardır. Özellikle Sümmânî, Seyrânî, Mahzunî vs. gibi ses benzeşmesine uygun bir silsiledir bu. Ve mahlas, âşıkların özel isimlerinden başka bir imza isimdir. Asıl ismi Yaşar Yılmaz olan âşığımız, “Reyhânî” mahlasını alınca, 1960 yılında mahkemeye başvurup, soyadını “Reyhânî” olarak değiştirerek mahlasıyla tamamen özdeşleşir. Sonra da saz omuzda, Anadolu’da âşıklık hayatı başlar. Köy odaları, köy kahveleri, yarışmalar, atışmalar, halk hikayeleri âşıklığıyla kaynaşır gider. İlk başarı ödülleri ile 20’li yaşlarında tanışır; 1950 ve 1960’lı senelerde kazandığı birincilikler ta o zamandan Reyhani’nin seçkin halinin işaretidir.1966 yılında başlayan Konya Âşıklar Bayramına her yıl katılır. Burada her seferinde birkaç dalda altın madalya kazanır.“Ayrıcalığı” olan ödül ise haklı olarak, 1972 yılında İstanbul Gazeteciler Cemiyetinin düzenlediği Altın Saz Yarışmasında aldığı büyük ödülüdür. Nitekim Reyhânî bu yarışmada ayrıca “Yılın Ozanı” ilan edilmiştir. Gerçekten de yıllar içinde biriken bu ödül ve madalyalar büyük bir yekun oluşturmaktadır. Bursa’daki evinin bir odasının masa ve duvarlarını bu plaket, madalya ve sertifikalar doldurmaktadır. Sayıları yüzlere ulaşan bu ödülleri görüp fotoğraflaştırmış birisi olarak bizzat bilmekteyim. Bu ödül ve nişanlar sonuçta kıtalar arası bir boyut kazanır ki, bu gerçekten kayda değer önemdedir.2 Nisan 1992‘de Amerika Michigan Üniversitesi, Âşık Reyhânî’ye fahri öğretmen unvanı vermiştir. Michigan Üniversitesi Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölümü, Yunus Emre ve Mevlâna Celaleddin Rûmî hakkında bir sempozyum düzenler. Bu önemli toplantıya Reyhânî davet edilir; burada bir konser verir. Ayrıca günün mânâ ve ehemmiyetiyle ilgili verilen ayaklarla irticalen olarak başarılı şiirler söyler. Bundan dolayı, Türk Dili ve Edebiyatı Profesörü James Stewart-Robinson imzasıyla kendisine söz konusu üniversitenin fahri öğretmenlik unvanı verilmiştir. Reyhani’den çok söz edilecektir, edilmelidir.Duygu ırmaklarının coşkunca akışı bir tefekkür deryası oluşturmuştur. Bundan nasiplenmek hem vefa hem de doğru bir tercihtir. Reyhani orijinal söylemlere sahiptir. Eski Anadolu’yu ve Anadolu kadınını bir başkası böyle keskin misaller ile anlatamamıştır: Erzurumlu gelin düştü aklıma Çıkıp yollarıma bakanım ah ah (...) Esans ve kolonya bilmez sevdiğim Üzerinden tezek kokanım ah ah (......) Çalar saat aldım kurmayı bilmez Horozun sesiyle kalkanım ah ah (.....) Yavrusunu taş dibinde yatırır Yalın ayak bostan ekenim ah ah Aynı şekilde “Doğu” derken de aynıdır isabetli izah: Güzün kuşlar bile göçer sahile Yalnız kara karga öter Doğuda (....) İki isli taşla bir de yaş tezek Ne yanar ne söner tüter Doğuda (....) Eksik olmaz bu diyârın hastası Bir limon kırk cana yeter Doğuda