IĞDIR’DA MÜFTÜLÜK RAPORUNA TEPKİ MİTİNGİ: “RAPORUNU DA AL GİT!”
Iğdır Müftüsü Cüneyt Kulaz'ın hazırladığı Caferiler ile ilgili rapora tepki gösteren Iğdırlı Şiiler, Cuma namazından sonra Iğdır Belediye Meydanında bir miting düzenlediler. Vali ve müftüyü istifaya davet eden Şiiler, miting sonrası Iğdır Müftülüğü önüne 'kınıyoruz' yazılı siyah çelenk bıraktı.
Müftü Cüneyt Kulaz'ın hazırladığı Caferilerle ilgili 2 sayfalık rapor Vali Ahmet Pek imzası ile 13 Ekim 2013 günü İçişleri Bakanlığı'na bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü'ne gönderilmiş, rapordan haberdar olan Iğdır Ehlibeyt Alimleri Derneği Başkanı Veli Bedir, düzenlediği basın toplantısında Caferi mezhebi mensuplarını 'terörist' olarak gösterildiğini belirterek müftünün görevden alınmasını istemişti.
Bugün Cuma namazı sonra Zübeyde Hanım Bulvarında toplanan yaklaşık 5 bin kişi, Müftü Cüneyt Kulaz ve raporu havale eden Vali Ahmet Pek'in istifa etmesini istedi. Ehlibeyt Alimleri Derneği tarafından düzenlenen mitinge merkez, ilçe ve köylerdeki camilerde görev yapan Ehlibeyt alimleri ile vatandaşlar büyük ilgi gösterdi. Emniyet Müdürlüğü miting çevresinde, müftülük ve valilik önünde etkin güvenlik önlemi aldı. Mitingde konuşan Ehlibeyt Alimleri Dernek Başkanı Veli Beder, katılımcılardan sağduyulu olmalarını istedi. Veli Beder, Azerilerin devletini, bayrağını, toprağını sevenler olduğunu anımsattı. Yüzyıllardır kardeş gibi birlikte yaşayan Azeri ve Kürt halkını terörist olarak suçlayan müftü ile raporu imzalayan valinin derhal görevden alınması gerektiğine dikkati çekti. "Vali istifa", "müftü istifa", “Şii Sünni kardeştir, ayrımcılar kalleştir”, “Raporunu al da git” diye sloganların atıldığı mitingde hazırlanan basın Açıklamasını okuyan Karakoyunlu İlçesi Hüseyin Cami imamı Kazım Şıktaş, "Raporda Caferi alimlerin İran'da eğitim görmeleri bir suçmuş gibi ele alınmış. Ne zamandan beridir bir başka ülkede eğitim almak suç olmaya başladı? Caferi alimlerin Ankara'da ağırlanması teklifi yapılmış. Bununla bizleri ikna ederek ya da zorla belirlediğiniz formata sokma fikrinde misiniz? Bunun hem de Devlet eliyle yapılmasını teklif etmek açık bir suç değil midir? Anayasa ile teminat altına alınan inanç hürriyetimizi sonuna kadar kullanacağımızın bilinmesini istiyoruz" diye konuştu.
Vatandaşlarca taşınan “Raporunu da al git” ve “İnancımıza Ve Birliğimize hakaretet Eden Yönetici İstemiyoruz” yazılı pankartlar ilgi çekti.
Mitingin sona ermesi üzerine Ehlibeyt Alimlerine bağlı Din Adamları müftülüğe üzerinde 'kınıyoruz' yazısı bulunan siyah çelenk bıraktı. Çelenk bırakmaya vatandaşlar da katılmak istedi ancak polis izin vermedi. Müftülüğe giden yola barikat kuran polis ile vatandaşlar arasında çıkan arbedeyi Dernek Başkanı Veli Beder ile din adamları önledi. Mitinge katılanlar slogan atarak dağıldı.
Iğdır Ehl-i Beyt Alimleri derneği tarafından hazırlanan ve mitingde okunan basın açıklaması şöyle:
BASIN AÇIKLAMASI
Iğdır Müftülüğünün hazırlayıp Iğdır Valiliği aracılığıyla Diyanet İşleri Başkanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğüne gönderdiği Iğdır Caferileri ile ilgili rapor bizleri derinden yaralamıştır. Resmi bir belge ile devletin kurumları kullanılarak ayrıştırılıp dışlandığımız bu durumun tarafımızdan kabulü mümkün değildir. Bu raporda hakkımızda yapılan suçlamalar ve hedef göstermelerin ne kadar asılsız ve çürük olduğunu bir kez daha haykırmak istiyoruz. Ama daha önce şunu belirtmemiz gerekir ki, bizi asıl yaralayan bu asılsız suçlamalar değil, bunların resmi olarak ve devletin kurumları aracılığı ile yapılmasıdır.
Raporda Caferi alimlerin İran’da eğitim görmeleri bir suçmuş gibi ele alınmış. Ne zamandan beridir bir başka ülkede eğitim almak suç olmaya başladı. Ülkemizde lisans, lisansüstü, doktora vb. eğitimler için binlerce kişi yabancı ülkelerde eğitim almaktadır. Din alanında da başta El Ezher olmak üzere bir çok yabancı ülke ilahiyat okullarında eğitim gören kişiler varken, neden Caferi alimlerin kendi mezhepleri ile ilgili eğitimi bir başka ülkede almaları suç sayılıyor? Bunun anayasal hak ve özgürlükler kapsamında sakıncası nedir?
Caferi alimlerin mezhebi öğretileri Caferi mezhebine mensup halka anlatmaları, raporda “mezhebi istismar” olarak gösterilmiş. Ayrıca bu öğretiler “bid’at ve hurafe” olarak nitelendirilmiştir. Bunu hangi temele dayandırıyor ve hangi delillerle söyleyebiliyorsunuz? Sayın Müftünün kendi mezhebiyle ilgili bilgileri devlet imkanlarını da kullanarak hem de bütün milleti kendi mezhebinizdenmiş gibi kabul edip anlatılırken “mezhebi istismar” yapılmış olmuyor da, Caferiler için bu nitelemelerde nasıl bulunulabiliyor?
Caferilik ilke ve esasları ideolojik ayrımı hızlandıracakmış ve devletin birlik ve beraberliğini bozacakmış. Yani siz “tek tip” bir inanç mı istiyorsunuz? Sizin gibi inanmayan herkes birlik ve bütünlüğü bozmuş, ideolojik ayrım yapmış mı oluyor? Asıl sizin bu yaptığınız milleti bölüp parçalamak anlamına gelmiyor mu? Bu yaptığınız şey de “inanç hürriyetini” açık bir ihlal değil midir? “Şia adına özendirici söylem ve davranışlar” diye bir cümle kurulmuş. Diyanetin yaptığı yayınlar, açıklamalar “Hanefilik adına özendirici söylem ve davranış” olarak değerlendirilebilir mi? Bizim yaptığımız mezhebimiz ile ilgili inanç esaslarımızı açıklamak neden bu şekilde değerlendiriliyor?
“Caferi alimlerin Ankara’da ağırlanması” teklifi yapılmış. Bu ne anlama geliyor? Hangi amaçla Caferi alimlerini Ankara’da ağırlamayı düşünüyorsunuz? Bununla bizleri “ikna ederek ya da zorla” belirlediğiniz formata sokma fikrinde misiniz? Bunun hem de Devlet eliyle yapılmasını teklif etmek açık bir suç değil midir?
Caferi alimlerin kendi imkanları ile edindikleri sosyal güvencelerini “Diyanet’e bağlanmaya engel” olarak görüp neredeyse bu sosyal güvenceleri iptal edin demeye getirilmiş. Bu mafyavari usullerin devlet eliyle yapılmasını teklif etmek en başta devlete hakaret anlamı taşımıyor mu?
Ezan ve imsak vakitlerinin birkaç dakika da olsa farklı olduğundan yakınılmış. Bu tamamen fıkhi bir konu olup bunu en iyi Sayın müftünün anlamış olması gerekirken, bizzat onun tarafından şikayet konusu edilmesi düşündürücüdür. Bayram günlerinin bir gün geç ya da erken olması da tamamen fıkhi bir konudur. Müslüman ülkeler arasında Suudi Arabistan, Pakistan, Libya, Irak gibi birçok ülke farklı günlerde bayram yaparken raporda sadece İran’ın adı zikredilerek Caferilerin suçlanması da kanaatimizce art niyet göstergesidir.
Raporun başlangıç kısmı hariç bütün satırları nereden tutarsan dökülür bir haldedir. Ve rapor sadece Caferileri değil, bu şehirde yıllardır birlik ve beraberlik içinde yaşadığımız, birbirimizin farklılıklarına saygı ile yaklaşarak kardeşliğimizi devam ettirdiğimiz Kürt kardeşlerimizi de hedef alarak onları da “vatan haini” gibi göstermiştir. Bütün inançlara, bütün ırklara eşit davranması gereken devletin resmi bir görevlisinin aynı şehirde yaşayan insanların bir kısmını inancından, bir kısmını da ırkından dolayı ötelemesi, ayrıştırması ve sadece farklı inanç ve ırka sahip olmaları nedeniyle “vatan haini” gibi göstermesi kabul edilebilir bir durum değildir. Bu açık bir anayasa ihlalidir. Devletin savcılarının bu konuyu dikkate alacaklarını umuyoruz.
Caferilerin Diyanet İşleri Başkanlığına bağlanma ısrarını anlamış değiliz. Diyanet İşleri Başkanlığı bu haliyle dahi sadece Hanefilere hitap ediyorken ve Türkiye’deki değişik inanç ve mezhepleri yok sayar bir durumdayken önce kendi yapısını gözden geçirmesi gerekmez mi? Bu konuda bizim tavrımız nettir. Anayasa ile teminat altına alınan inanç hürriyetimizi sonuna kadar kullanacağımızın bilinmesini istiyoruz.
Diyanet’in bünyesine giren çok az sayıdaki bazı Caferi alimler “vatan sevgisi, millet bütünlüğü için Diyanette görev almak isteyen Mollalar” olarak nitelendirilirken, Diyanet bünyesine girmeyi reddeden alimlerin “vatan sevgisi taşımayan ve bölücü” oldukları ima edilmiştir. Diyanet’e bağlanmamak milletin bütünlüğü için tehlike olarak mı görülmektedir? Bunun ve diğer hususların açıklanan “Demokratikleşme paketi” ile ne kadar ters olduğu açık değil midir?
Raporla ilgili söylenecek çok şey olmasına karşılık biz bu kadarla yetiniyoruz. Bu raporu hazırlayan Sayın Müftünün kanunlar çerçevesinde cezalandırılması ve acilen şehrimizden gönderilmesi gerektiğini vurguluyor, ayrıca raporun bir nüshasının da Emniyet genel Müdürlüğüne gönderilmesinin de düşündürücü olduğunun altını çiziyoruz.
Camiamızda infiale neden olan bu rapor ile ilgili gerekenlerin yapılacağına inancımızı ifade ederek bu tür ayrıştırıcı, ötekileştirici, birlik ve beraberliği bozucu girişimlere müsaade edilmemesini temenni ediyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyururuz.