Yazarlık yeteneği. Bir gazetecinin yorumlarına karşı eleştiride bulunmak tabii ki herkesin hakkı. Ne var ki, hangi meslek dalında olursa olsun,
Yazarlık yeteneği. Bir gazetecinin yorumlarına karşı eleştiride bulunmak tabii ki herkesin hakkı. Ne var ki, hangi meslek dalında olursa olsun, 40 yıllık bir deneyimden sonra, her insanın mesleğinde uzmanlaşmış olduğuna da inanmak gerekir. Mesleğinde başarı gösteremeyenler ve uzmanlaşamayanlar zaten branşlarındaki yaşamlarını sürdüremezler. Ben şahsen tam 40 yıldır Hollandaâdayım ve 40 yıldır bu ülkede gazetecilik yapıyorum. Buraya gelmeden önceki meslek yılını da katarsak tam 45 yıldır gazetecilik yapıyorum. Gazeteciliği sadece muhabir ve yazar olarak değil, matbaacı, ilancı ve yönetici olarak sürdürdüm. Bazı eleştirilerim tabii ki bazılarının hoşuna gitmeyecektir. Bu hoşnut olmayanlar da tabii ki kendi görüşlerini savunacaklardır. Ama bazıları var ki, mesleğinde 45 yılını doldurmuş ve pek çok konuda uzmanlaşmış gazetecilere bile ders vermeye kalkışma cüretini gösterirler. Yani yazarı bir nevi âcahilâ olarak ilan etmeye çalışırlar. Kaldı ki o yazar, bunca deneyimden sonra eğitici olacak kadar eğitim gömüştür. O yazar dünyayı dolaştı, bilgi, görgü ve deneyimlerini artırdı. O yazar, bugün Hollandaâda yaşayan onlarca gazeteci yetiştirdi. Ve haliyle de 45 yıllık gazetecilik yaşamına başarı üstüne başarı ekledi. Bu hafta, naçizane benim yaptığım gazetecilik doğrultusunda, bana tebrik ve teşkkür mesajları gönderen okurlarından bazılarının mektuplarına yer vermek istiyordum. Ama bu mektupların yayınlanmasını bir hafta erteleyelim. Bu mektuplardan birini, Doç. Dr. Kutlay Yağmurâa ait olanı yayınlayalım.. Kutlay Yağmur, âNamus/Töre cinayetleriâ konusunda yanlış hareket ettiğine inandığım Türkler İçin danışma Kurulu IOTâyi eleştiren yazıma değinmiş ve bu konuda kendi görüşlerini yazmış. Bu ara, bu yorumun yazıldığı sırada, Hollanda Entegrasyon Bakanı Ela Vogelaar, IOTânin açtığı namus/töre cinayetleri konusundaki bir kompozisyon yarışmasında ödül alan üç Türk kızına bu kez devlet ödülü veriyordu. Bu konudaki haberimizi ancak gelecek haftaki gazetemizde bulacaksınız. Göreceksiniz, yarın Hollanda medyasında namus/töre cinayetleri yine, sanki sadece Türklerâın sorunuymuş gibi lanse edilecek. Bizimkiler istedikleri kadar, âHayır biz sadece Türklerâi kastetmiyoruz, sorunu genel olarak ele alıyoruzâ desinler, Hollanda medyası bunu yine kendi masturbasyon kültürlerine göre lanse edecekler. Bu yayınları size gelecek hafta sergileyeceğiz. İlginç olan şudur : Cinayetler Türkler tarafından işlendiği zaman, âNamus/töre cinayetiâ diye lanse ediliyor ama bir Hollandalı tarafından işlkendiği zaman da âtutkuâ anlamında işleniyor. Bakınız, son olarak Alkmaarâda işlenen cinayet de önce ânamus//töreâ cinayeti olarak işlendi. Ama ne gariptir ki, örneğin De Telegraaf gazetesi, ikinci gün cinayetin bir âKürtâ tarafından işlendiğini üzerine basa basa vurguladı ve sorunun Kürtler arası bir sorun olduğunu yazdı. Hoş, de Telegraaf için yabancı yabancıdır ama, nedense bu kez konu Kürtlerâe mal edilince, bir sonraki röportajda ânamus/ töre cinayetiâ değil, âtutkuâ cinayeti olduğunu yazmayı tercih etti. Kaldı ki biz, yurttaşlarımız arasında bir ayrım yapılmasından yana değiliz. Irklara ve inançlara saygımız ve kabulumuz sonsuzdur. Yani, Türk yaptığı zaman ânamus/ töreâ, bir başkası tarafından yapıldığı zaman âtutkuâ cinayeti oluyor. İsterseniz bu konudaki polemiği uzatmadan Kutlay Yağmurâun mektubuna bakalım : Sayın İlhan Karaçay, İki hafta önce Dünya gazetesinde "namus cinayetleri" ve IOT'nin tavrı konusunda çıkan yazınızın altına ben de bir tek sözcük değiştirmeden imzamı atabilirim. Sayın Emin Ateş'in size yazdığı cevabi mektup ise sizin tüm tezlerinizi destekler nitelikte. Ãok değerli bir toplum önderi olan sayın Ateş'in politik acendanın farkında olduğundan eminim. Cinayetin türü ve dürtüsü ne olursa olsun elbette her insan buna karşı çıkmakla yükümlüdür. Topumların sosyolojik ve külturel yapıları iyi anlaşılmadan, farklı külturel kökenlerden "ödünçleme" yolu ile çözüm sağlanamaz. Her toplumun kendi iç dinamikleri ve kültürel özellikleri doğrultusunda, genelleme yapmadan ve bu sorunun insanlığın genel sorunu olduğunu bilerek çözüm aranmalıdır. Sadece bazı devlet kurumlarının yönergesi doğrultusunda yapılan çalışmalarla ne bu sorunun gerçek muhataplarına ulaşılabilir ne de bir çözüm sağlanabilir. Konunun gündemde tutulmasi elbette önemlidir ancak bunun yöntemi ve koşulları çok iyi planlanmalıdır. Bu tür toplumsal sorunların en önemli çözümü bireyin eğitimine yapılan yatırımdır. Gençlerimize nitelikli eğitim sağlanamadığı sürece, nadiren de olsa bu tür sorunları yaşama riskimiz vardır. Bu sadece Türk toplumuna özgü bir sorun değildir. Hollanda medyasının meseleyi "etnik" bir sorun gibi sergilemesi de çok kaygı vericidir. Daha da vahim olanı, bazı kurum ve kuruluşlarımızın sebebini çok iyi bildiğimiz nedenlerle bu çarpıtmaya alet olmalarıdır. Bu konunun etnik değil insanlığın genel sorunu olduğu saptaması yapılmadığı sürece, bu ateşe su değil benzin dökülmüş olur. IOT'ye bağlı kuruluşlar eğer toplumlarına çok ciddi bir hizmet götürmek istiyorlarsa lütfen anadili eğitimine yatırım yapsınlar. Bu konuda hükümeti zorlasınlar. Hollanda Türkce Eğitim Vakfi"na destek olsunlar. Anadilini öğrenemeyenler, külturel yabancılaşma sürecinden geçiyor. Bu yabancılaşma ve köklerinden kopma çok kapsamlı bir konudur. Ancak kısaca belirtmemizde fayda var, eğer kimlik sorunu yaşamayan, kültürel köklerinden kopuk olmayan bir nesil istiyorsak, anadili eğitiminin mutlaka Hollanda eğtim kurumlarında devlet eliyle yapılması gerekmektedir. Bu dava, üç-dört bilim adamının şahsi davası değildir. Bu kutsal dava tüm Türk toplumunun davasıdır. Her fırsatta kendilerinin Türk toplumunun temsilcisi olduğunu iddia edenlerden ricamız bu konuyu artık gündemlerine almalarıdır. En önemli toplumsal yaramızı sırf Hollanda hükümeti istemiyor diye görmezden gelmek, en hafif deyimiyle insafsızlıktır. Türk olmanın birinci koşulu Türkçe bilmektir. Türkçe bilmeyen nesilleri içine hiç kimsenin sindirebileceğini zannetmiyorum. IOT'ye bağlı kurum ve kuruluşların yanı sıra tüm sivil toplum örgütleri ile irtibata gececeğiz. Bakalım kimler bu toplumsal davaya sözde, kimler özde destek verecek, bunu hep birlikte göreceğiz, ve basın yoluyla da tüm Hollanda Türk toplumuna ilan edeceğiz. Saygılarımla, Doc. Dr. Kutlay Yağmur Hollanda Türkçe Eğitim Vakfi Başkanı