" Duvarlarda konuşuyor...." / Ayşe UNAN

Zamanın hüznü... Ruhsuz evler... Siz hiç bir eve girdiğinizde o evin kasvetinde üşüdünüz mü?

Zamanın hüznü... Ruhsuz evler...

Siz hiç bir eve girdiğinizde o evin kasvetinde üşüdünüz mü?

Duvarlar üstünüze üstünüze geldi mi?

Biranda ruhunuz ürperdi mi?

O kadar çok artık ki, bu durum...çok insan evlerine sığamaz oldu...

Dünyadaki  her zerre tabiat olarak Allah’ı zikr etmeyle meşgul...

Kainatın her canlı ve cansız zannettiğimiz nesneleri... atomlardan oluşuyor ve bu atomlar kendi içerisinde Allah’ı zikr ediyor...

Taş diyoruz boş duvarlara...oysa taşlar dahi zikr peşinde... aşk peşinde...taşlar doğal mineraller de ve her yaradılış gibi onlarda Yaradanı zikr etmeyle meşgüldur...

Ama günümüzün getirdiği kapitalizm dünyası ...para ve gösteriş aşkı büyük büyük fakat ruhsuz evlerin oluşması hızla yaygınlaşıyor..

O evlerde ne kuran ne zikir ne Allah aşkı  yankılıyor.. öyle bir nefis peşindeyiz ki... bencillik almış başını gidiyor.. ne saygı ne hürmet ne sevgi ne hoşgörü... herkes ‹kimden ne çıkarım olur› hesabıyla takılıyor...

Haramlarla öyle iç içe olmuşuz ki... helal olan birbirimize aşkımızı  ve sevgimizi dahi yaşayamıyoruz ... kıymetini bilmiyoruz... ve bizim nankörlüğümüzden, soğukluğumuzdan  duvarlarımız üşüyor...maneviyatsız kalıyor...Bazen ‹taş kalbli› deriz insanlara ve hakaret ederiz aslında...

O aslında Allah’ı zikreden taş toprak bizim gafletimizden rotasını bozuyor... internet akımı ... radyo frekansları ve negatif yüklü sözcükler taş duvarlar tarafından emiliyor..

Biranda o Taşlar bile insanın gaflettinden üşüyor...

Hiç fark ettiniz mi?

Bazen ne kadar küçük evlere gidersiniz de biranda sevgi ve huzur selini tadarsınız...?

Anlamassınız bu hissiyatın nereden geldiğini... Ama bir huzur vardır işte..

Tarifi olmayan bir huzur...

Bakarsın bir sağa bir sola ...hiç bir lüks yok ama görünmeyen başka şeyler var...

Satın alınamayan birşeyler...

Değeri paha biçilmez birşeyler...

Kısaca.. “huzur”...var

Bu zaman öyle bir zaman ki..

Artık herkes düşmüş canının derdine..

Biran evvel çalışıp ilerleyip, daha fazla kazanayım daha çok mal mülk edineyim ister...

fakat hiç bir mekanın da  huzuru tadamaz.. ne içindi bu yarış öyle ise???

Karnımızı  doyuran bir huzurlu lokma neye yetmezdi??? Bir tatlı sohbet bir sıcacık içten gülümseme neye yetmezdi?

Seni seven ve sevildiğini bildiğin bir eşin bir dostun olması ruhun ve huzurun ta kendisi değil miydi ...?

Hepsini mal mülk lüks uğruna yitirdik...

Hep daha iyisi derken asıl özümüz olan sevgi, sadakat ve samimiyeti kaybettik...

“Taşlaşmış” bencil insanlar olarak nüfsumuzu artırıyoruz... kuran raflarda süs bekliyor... ta ki bir cenaze olana kadar ....o zaman kuranın zafer bayrakları dalgalanıyor.. nasıl bi masumiyet ve huzur hissediyoruz  o an değilmi?

Ve biranda anlıyoruz ki, aslında herşey yalan...onun dışındaki ömürde kuran öksüz ve evimizin duvarları için için kan ağlıyor...

Bir ev istediği kadar güzel olsun o duvarlar üşümüşse ve size konuşunca öyle bir içiniz titriyor ki.. ne ihtişamı kalıyor ne güzelliği...sadece ürperiyorsunuz...

Evlerinizi soğutmayın... duvarlarınızı üşütmeyin... sevgi ile muhabbet ile kuran ile ısıtın...

Hani bir hadis vardı...

“Sevdiklerinize sevdiğinizi söyleyin” buyuruyordu Efendimiz salat ve selam onun ve ehli beyti üzerine olsun...

Düşündünüz mü hiç neden???

Siz birbirinize sevdiğinizi söylerken kainatı alemde herşey  sizi duyuyor ve onlarda bu sevgiden ısınıp besleniyor...

Duvarlar herşeyi çekiyor ve

anlayana duvarlarda konuşuyor...

Birbirinizi sevin...

Duvarlarınızı üşütmeyin..

Taş yürekler değil merhamet besleyin ki...

Ömrünüz huzur dolsun..

Hayırlı günleriniz olsun efendim...