~TÜRK EDEBİYATINDA KERBELA/ Ahmet Urfalı

Kerbela; üzüntü gam, bela, belalı yer, kahramanlık makamı anlamındadır. Kerbela, Hicri 10 Muharrem, Miladi 10 Ekim 680'de 73 canın zalimler tarafından hunharca şehit edildiği yerin adıdır. Âşıkların matem günü olarak anılan Kerbela, İslam'ın önemli kırılma noktalarından biri olarak tarihte yer almıştır.

Kerbela; üzüntü gam, bela, belalı yer, kahramanlık makamı anlamındadır. Kerbela, Hicri 10 Muharrem, Miladi 10 Ekim 680’de 73 canın zalimler tarafından hunharca şehit edildiği yerin adıdır. Âşıkların matem günü olarak anılan Kerbela, İslam’ın önemli kırılma noktalarından biri olarak tarihte yer almıştır.

    Türk Edebiyatında Kerbela matemini ve Ehl-i Beyt sevgisini işleyen şiirlere; muharremiye, maktel, firkatname, taziyetname, mersiye, ağıt ve sagu denilmektedir. Kerbela hadisesi; Maktel-i Hüseyin, Vaka-yi Kerbela, Kitab-ı Kerbela, Kerbela-name, Dastan-ı Kerbela ve Muharrem-name adlarıyla kitaplara başlık olmuştur.

    Kerbela Olayı, Türk Edebiyatında 1362’de Kastamonulu Şazi tarafından Dasitan-ı  Maktel-i Hüseyin adiyle ilk defa yazılmıştır. Türk halk ve divan edebiyatında pek çok şair ve yazar tarafından ele alınan bu konu, günümüzde de işlenmektedir. Kerbela, sadece edebiyatta değil, sanatın pek çok alanında konu olarak seçilmektedir.

     Barış ve esenlik manasında bulunan İslam, maalesef gözünü hırs, intikam, kin, nefret bürümüş, iktidar zalimleri tarafından kana bulanmıştır. Türk edebiyatında mazmun, halk dilinde kalıp olarak yer bulan Hüseyin masumiyetin, Yezit ise zalimliğin sembolü olmuştur.

  Kerbela, zulme biat etmek değil başkaldırmaktır. Kerbela, ihanete karşı sonu ölüm de olsa bağlılık göstermenin yeridir. Kerbela, aç ve susuz bırakılmaktır.

    Türklerin müslüman olmadan önce cereyan eden Kerbela olayı, Müslüman olduktan sonra milletimizi derinden etkilemiştir. Mazlum ve masum olanların yanında yer almayı her zaman önde tutan atalarımız, bu olayda da Hz. Hüseyin’den yana davranışını göstermişlerdir. Türk milleti, ‘’İnsan sevdikleriyle beraberdir.’’ ilkesi uyarınca Ehl-i Beyt sevgisini izhar etmişlerdir.

       Bu cümleden olarak Divan Edebiyatımızın büyük şairi Fuzuli;

’’ Benem Fâris ol Türk-i hancer-güzâr

   Ki Behrâm’a tîgümdür âyîne-dâr’’ ( Ben, hançerle vuran Türk, Fâris’im; kılıcımla, Behrâm’a bile yokluğu gösterebilirim.) diyerek  Hadikatü’s-Süeda (Erenler Bahçesi) adlı eserini yazmıştır. Eser, öğretici bir özellik taşımakla beraber  Fuzuli bu kitabını yetkin şiir anlayışına uygun olarak yazmıştır. Bu eser, 10 Muharrem’in anma günlerinde okunmuş, gözyaşlarıyla dinlenmiştir. Eserde yer yer Türk yas tutma geleneğine temas edilmiştir. Keza ağıt yakmadan esinlenerek ağıtlar söylenmiştir.

  Fuzuli, Erenler Bahçesi eserinde Kerbela’yı şöyle tanımlar :

‘’Sehl sanman Kerbela kavgasın ey ehl-i hıred

Arsa-i bi-dad ü meydan-ı beladır Kerbela

Sorsalar kim kangı menzildir mesa’ib mecmaı

Ün verir kasr-ı felek Kerbela’dur Kerbela’’

(Ey akıl erleri, Kerbela Savaşının basit olduğunu sanmayın. Kerbela, adaletsizlik alanı, bela meydanıdır. Musibetlerin toplandığı yer neresidir diye sorsalar, feleğin köşkünden ‘Kerbela’dır Kerbela’ sesi gelir.)

Fuzuli, kitabın son kısmını Kerbelâ Şehîdi’ne Ağıt başlıklı şiiriyle  bağlar. Bu ağıttan bir bölüm aşağıdadır:

Mâh-ı Muharrem oldı şafakdan çıkup hilâl

Kılmış azâ töküp kad-ı ham birle eşk-i al

Evlâd-ı Mustafâ’ya meded kılmamış Fırât

Giçürmesün mi yerlere anı bu infi’âl

Çokdur hikâyet-i elem-i Şâh-ı Kerbelâ

Elbette çok hikâyet olur mucîb-i melâl

Fehm eylesen gam-ı şühedâ şerhin itmege

(Muharrem ayı geldi de, güneş battıktan sonra, hilâl görünüp yas tuttu; boynunu

bükerek kanlı gözyaşı döktü. Fırat ırmağı, Hazret-i Muhammed Mustafâ’nın

çocuklarına yardımcı olmadı; bu kızgınlık, bu öfke, onu yere göçürmesin mi?

Sıkıntı verici hikayeler, elbette çoktur; bu bakımdan Kerbelâ Şâhı Hüseyin’in

hikayesi de uzundur. Şehîdlerin halini anlatmak istersen, Kerbelâ’daki her yeşillik

parçası dile gelir de, yardımcı olur. Zaman şehidler için yas töreninin

yenilenmesini sağladı; sen de elden geldiğince, ağla ey gönül!)

   Yazımızı şehitlerimize rahmet dileyerek Keçecizade İzzet Molla’dan bir beyitle bitirelim:

‘’Dideden su yerine kan akacak dem geldi

   Kerbela günleridir ağla Muharrem geldi’’