İslam dünyasında asırlardan beridir kanayan yaradır Aşura. İmam Hüseyin'in zalim Yazid'e karşı kanıyla yazdığı bir İlahi destandır kerbela olayı. Bu gün İslam kaynaklar
Aşura Nedir? İslam dünyasında asırlardan beridir kanayan yaradır Aşura. İmam Hüseyin'in zalim Yazid'e karşı kanıyla yazdığı bir İlahi destandır kerbela olayı. Bu gün İslam kaynaklarından bu olayın gelişimini sizlerle paylaşıyoruz. Yezit, babası tarafından Müslümanların başına halife tayin edildiği günden itibaren İslam dini kökünden ciddi bir şekilde tehlikeye maruz kaldı. Muaviye, Hicretin 95. yılında oğlu Yezitâi kendisinden sonra halife olarak tayin etmeye karar vermişti. Bu işi kesin şekilde yerine getirmek için daha hayatta olduğu sırada Yezit için biat topladı ve kendisi de ona biat etti. İbn-i Saâd, Tabakat isimli eserinde şöyle yazıyor: âHüseyin bin Ali, Yezidâe biat etmeyenlerden biriydi. Muaviye hicretin 60. yılında öldüğünde oğlu Yezit hilafet makamına oturdu, halk da ona biat etti. Sonra Yezit Medineânin hakimine şöyle bir mektup yazdı: âHalkı çağırarak onlardan biat al. İlk önce Kureyişâin büyüklerinden başla; onların ilki de Hüseyin bin Ali olsun.â [1] Medineânin hakimi, İmam Hüseyinâden biat almak isteyince, İmam Hüseyin (a.s) cevabında şöyle buyurdular: âBiz, nübüvvet ailesi ve risalet madeniyiz. Yezit ise fasık, şarap içen ve adam öldüren birisidir. Benim gibi birisi öyle bir insana biat etmez...â[2] İmam (a.s) başka bir sözünde de şöyle buyuruyor: âArtık İslamâla vedalaşmak gerekir; çünkü ümmet Yezit gibi bir yöneticiye duçar olmuştur ...â[3] Tanınmış İslam tarihçilerinden Mesâudî şöyle yazıyor: âYezit, ayyaş biriydi. Köpek, maymun ve avcı kuşlar besliyordu; Onun zamanında, Mekke ve Medineâde şarkı ve haram müzikler yaygınlaşmıştı... Firavun, halkın işi hususunda ondan daha adil, yakın ve uzak insanlar hakkında ise ondan daha insaflı idi.â [4] * * * İmam Hüseyin (a.s), Medineânin durumunu karışık görünce, o şehirde kalmayı doğru görmeyip hicretin 60. yılı Recep ayının sonuna iki gün kala pazar günü ailesi ve dostlarıyla birlikte Mekkeâye doğru hareket etti.[5] İmam Hüseyin (a.s), hareketinin hedefini, kardeşi Muhammet bin Haneffiyeâye yazdığı bir vasiyette şöyle açıklamıştır: âBen azgınlıktan, makam sevdasıyla, fesat çıkarmak ve zulüm yapmak için Medineâden ayrılmadım. Ben ceddimin ümmetini ıslah etmek, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak ve ceddim Resulullah (s.a.a) ve babam Ali bin Ebi Talibâin yolunda hareket etmek için o şehirden ayrıldım...â[6] İmam Hüseyin (a.s), Şaban ayının üçüncü gününün Cuma akşamı (yani beş gün sonra) Mekkeâye vardı.[7] * * * Kufe halkı, Muaviyeânin ölümünü ve İmam Hüseyin (a.s)âın Yezidâe biat etmekten kaçındığını öğrenince pek çok mektuplar yazıp imzalayarak İmam Hüseyinâi Kufeâye davet ettiler.[8] Onlar mektuplarında İmam Hüseyinâe (a.s) şöyle yazdılar: âBiz senin yolunu bekliyoruz, kimseye biat etmemişiz. Senin yolunda can vermeye hazırız. Senin için onların Cuma ve cemaat namazlarına katılmıyoruz.â [9] İmam Hüseyin (a.s), Kufe halkının isteklerine olumlu cevap vererek, Ramazan ayının yarısında, Muslim bin Akilâi Kufeâye gönderdi. İmam Müslimâe şöyle dedi: âKufe halkına git, eğer yazdıkları doğruysa, sana kavuşmamız için bize haber gönder.â[10] Muslim, Şevval ayının beşinci günü Kufeâye vardı. Onun Kufeâye geliş haberi şehirde yayılınca on iki bin kişi, (bir başka rivayete göre on sekiz bin kişi) onun aracılığıyla İmam Hüseyinâe (a.s) biat ettiler. O bu durumu İmam Hüseyinâe bildirerek İmamâın Kufeâye gelmesini istedi.[11] Kufeâde yaşanan olayların haberi Yezidâe ulaşınca, ilk iş olarak Kufeânin hakimi olan Numan bin Beşirâi azledip Ubeydullah bin Ziyadâı onun yerine atadı.[12] Muslim bin Akilâin de yakalanıp öldürülmesini emretti.[13] Diğer taraftan da, İmam Hüseyinâi (a.s), Mekkeâde gafil avlayıp öldürmek için kendi adamlarını seferber etti. İmam Hüseyin (a.s) bu komplodan haberdar olunca, Allahâın (c.c.) evi Kabe'de kan dökülmesini engellemek ve o yüce mekanın hürmetini korumak için, hac amellerini aceleyle bitirdi ve hicretin 60. yılı Zilhicce ayının sekizinci günü Mekkeâden ayrılarak Irakâa doğru hareket etti.[14] İbn-i Abbas, Kerbela vakıasından sonra bir mektubunda şöyle yazıyor: âŞunu hiçbir zaman unutmayacağım ki, sen Hüseyin bin Aliâyi Peygamberin hareminden (Medineâden) Allahâın haremine (Mekkeâye) sürdün, orada da onu gafil avlayıp öldürmek için, bazı adamlarını gizlice gönderdin. Sonra onu Allahâın hareminden Kufeâye sürdün. Hz. Hüseyin, Bathaânın (Mekkeânin) en aziz insanı olmasına rağmen üzgün bir şekilde Mekkeâden ayrıldı. Eğer Mekkeâde kalarak orada kan dökülmesini isteseydi, Mekke ve Medine halkının tümünden daha çok taraftarı olurdu. Ama o, Allahâın evi ve Rasulullahâın hareminin saygınlığnı ve kutsallığını korudu. Sen ise onların hürmetini ve saygınlığını korumadın. Ãünkü sen, haremde onunla savaşmak için adamlarını Mekkeâye göndermiştin.â[15] Ubeydullah, Muslim bin Akilâi ve ona sığınak veren Hani bin Urveâyi Kufeâde yakalayıp feci bir şekilde şehit etti.[16] Ubeydullah, İmam Hüseyinâin (a.s) Kufeâye geldiğini öğrenince, İmamâın ordusunu gözetimi altında tutmak için, Hür bin Yezid-i Riyahiânin komutasında bir orduyu âKadisiyyeâ bölgesine gönderdi. Hür Bin Yezid, âŞerafâ denilen bir bölgede İmam Hüseyinâle (a.s) karşılaştı, aralarında bazı konuşmalar geçti. İmam (a.s), Kufeâlilerin iki heybe dolusu mektuplarını Hür bin Yezitâe gösterdi ve kendisini onların davet ettiklerini söyledi. Sonra yoluna devam etti... Hicretin 61. yılı Muharrem ayının ikinci günü İmam Hüseyinâin (a.s) kervanı âNeynevaâ bölgesine varmıştı. Bu bölgede bulundukları sırada İbn-i Ziyadâın elçisi, Hür bin Yezidâe bir mektup getirdi. Mektubun içeriği söyleydi: âBu mektubum sana ulaşır ulaşmaz ve elçim senin yanına gelir gelmez, Hüseyinâi sıkıştırıp onu suyu ve sığınağı olmayan bir çöle sür.â [17] Hür bin Yezid, İbn-i Ziyadâın emri doğrultusunda İmam Hüseyinâin (a.s) kafilesini âKerbelaâ denilen bölgede durdurdu. Ertesi gün Ubeydullah bin Ziyadâın elçisi olan Ãmer bin Saâd da dört bin savaşçıyla Kerbelaâya geldi.[18] Söylemeden geçmeyelim ki Hür bin Yezid, İmam Hüseyinâin şahadetinden önce yaptıklarına pişman olup tövbe etti ve İmamâın (a.s) safında savaşırken şahadete erişti.[19] Ãmer bin Saâd, Aşura gününe üç gün kala, İmam Hüseyinâin (a.s) kafilesinin suya ulaşamaması için beş yüz süvariyi Fırat nehrini korumaları için görevlendirdi.[20] Muharrem ayının dokuzuncu günü (Tasuâ), İmam Hüseyin (a.s) ve ashabı, tamamen düşman tarafından ablukaya alındılar; öyle ki düşman, İmamâın (a.s) yardımına hiç kimsenin gelmeyeceğine emin olmuştu.[21] Tasuâ akşamı, düşman tarafından savaşın başlaması için saldırı emri verildi. İmam Hüseyin (a.s), düşmanın hareketini görünce kardeşi Abbas bin Aliâ ye şöyle buyurdu: âKardeşim, -canım sana feda olsun- atına bin de onlara doğru git ve onlara; sizin amacınız nedir, ne yapmak istiyorsunuz? diye sor.â İmam Hüseyin (a.s)âın kardeşi Hz. Abbas, onlarla görüşüp konuştu. Sonuçta saldırıyı yarına ertelemeyi kabul ettiler.[22] * * * Nihayet âAşuraâ günü yetişti... Ãmer bin Saâd, otuz bin savaşçıyla saldırıyı başlattı.[23] Otuz iki süvari ve kırk piyadeden oluşan[24] İmam Hüseyinâin (a.s) ordusu, onların saldırıları karşısında korkusuzca direnip, yiğitçe savaştılar. Hem şehit verdiler ve hem de onlardan bir kısmını öldürdüler. İmamâın (a.s) askerlerinden biri şehit olunca yeri boş kalıyordu, halbu ki düşmanın ordusundan bir kişi öldüğünde yerini hemen bir başkası dolduruyordu. İmam Hüseyinâin (a.s) ashabının hepsi şehit olunca, sıra İmamâın (a.s) kendi ailesine geldi. Ãünkü İmamın ashabı, biz yaşadıkça sizin ailenizin savaş meydanına gitmesini kabullenemeyiz, diye İmamın ailesinin meydana gitmesini engellemişlerdi. İmamın ailesinden savaş meydanına ilk ayak basan aziz oğlu Ali Ekber oldu.[25] Ondan sonra, İmam Aliânin (a.s), İmam Hasanâın (a.s), Cafer-i Tayyarâın ve Akilâin evlatları savaş meydanına çıktılar. Birer birer yiğitçe savaştıktan sonra onlar da şahadet şerbetini içtiler. Hz. Abbas bin Aliâde (a.s) İmam Hüseyinâin evlatlarına su getirmek için gayret gösterdiği bir sırada, düşmanın kalleşçe saldırısı neticesinde, savaşarak canını İmam Hüseyin (a.s) ilahi kıyamı yolunda feda etti. Aşura gününün en hassas zamanı, Peygamberâin ciğer paresi ve sevgili kızı Fatımaânın aziz oğlunun yardımcısız kaldığı zaman idi. Düşman ordusu, İmamâı yalnız gördüğü için her taraftan ona saldırıyordu ... Aşura günü orada bulunan Haccac bin Abdullah şöyle diyor: âAllahâa ant olsun ki, oğlu, kardeşi, kardeş oğulları, akrabaları ve yaranları öldüğü halde onun (İmam Hüseyin) gibi dirençli, sebatlı, şecaatli ve yiğit birisini görmedim. Allahâa ant olsun ki ondan önce ve ondan sonra onun gibi birisini görmedim. İmam Hüseyin (a.s) düşman ordusuna saldırdığında, onlar kurt korkusuyla dağılan keçiler gibi, İmamâın sağ ve solundan kaçışıyorlardı... Allahâa ant olsun ki, Fatımaânın kızı Zeynep, İmamâa taraf yaklaştı... Bu esnada Ãmer bin Saâd da İmamâın yanına yaklaşmıştı, Zeynep, İbn-i Saâdâa hitaben şöyle dedi: âEbu Abdullah (İmamâın künyesi) öldürülüyor ve sen durup bunu seyrediyor musun?!â Devamında şöyle diyor: Ãmer bin Saâdâın göz yaşlarının yüzüne ve sakalına aktığını ve Zeynepâten yüz çevirdiğini adeta görür gibiyim â¦ââ Nihayet İmam Hüseyinâde (a.s) o zalimlerin eliyle feci bir şekilde şehit edildi ve bu inanların yüreklerinde ebede kadar sönmeyecek bir hüzün ateşi yaktı. [1] - Tabakat-ı İbn-i Saâd, c.10, s.164. [2] - Musirâul- Ahzan, s.24. [3] - A.K. s.25. [4] - Mürucâuz- Zeheb, c.3, s.77. [5] - İrşad, c.2, s.34. [6] - Biharâul- Envar, c.44, s.329. [7] - İrşad, c.2, s.35. [8] - A.K. c.2, s.36. [9] - Mürucâuz- Zeheb, c.3, s. 64. [10] - A.K. [11] - A.K. [12] - A.K. [13] - Tarih-i Taberi, c.4, s.258. [14] - İrşad-ı Mufid, c2, s.66. [15] - Tarih-i Yakubi, c1, s.221. [16] - Tarih-i Taberi, c.4, s.300. [17] - A.K. c.4,s.302-308. [18] - A.K. s.310. [19] - A.K. s.325. [20] - A.K. s.311. [21] - Kafi, c.4, s.147. [22] - Tarih-i Taberi, c.4, s.314. [23] - Emali-yi Saduk, s.111 ve 374. [24] - Kamil-i İbn-i Esir, c.2, s.560. [25] - Tarih-i Taberi, c.4, s.341.