Irkçı ateş hattındaki Türkler ve göçmenler/ Celil Gündoğdu

Avrupa’da özellikle de son dönemlerde Almanya’da göçmenlere ve Türklere yönelik kundaklama eylemlerinin hız kazandığını görüyoruz.

Avrupa’da özellikle de son dönemlerde Almanya’da göçmenlere ve Türklere yönelik kundaklama eylemlerinin hız kazandığını görüyoruz. Son bir ayda 20’ye yakın yerde Türklerin oturduğu evler ateşe veriliyor. Solingen’den sonra Ludwigshafen’da kundaklama şüphesiyle çıkan yangında 5’i çocuk 9 kişi yaşamını yitirdi. Almanya’nın hemen hemen her yerinden iki günde bir yangın haberi alınmakta. Türkleri sindirmeye ve korkutmaya yönelik bu yangınların birileri özellikle nazilerin bilinçli çıkardıkları düşünülüyor. Türklere karşı bir antipatinin olduğu Almanya’da yangınların artmasının nedenlerinden birisi de budur. Bu saldırıların temelinde de Türklerin bulundukları ülkelerdeki entegrasyona uyumluluğu ve başarıları etken olmakta. Hep işçi olarak görüp, bir gün geri gidecekler diye bekledikleri Türkleri asimile edemeyeceklerini anlayınca başarılarına tahammülde edemediler. Gizli bir kin ve kıskançlık duygusuyla bilenen Irkçılar, Türklere ve diğer göçmen gruplarına yönelik agresif ve saldırgan tutumlarını her geçen gün artırmaktalar. Sözlü saldırıları kundaklamaya kadar götüren Irkçıları cüretlendiren ise, Irkçı söylem ve eylemleriyle siyaset yapanlardır.. Avrupa’nın geçmişinde engizisyon mahkemelerindeki yargılamalar neticesi bir çok ilim ve bilim adamı düşünen insanlar acımasızca yakılarak infaz edilirlerdi. Zamanında közleme usulu ile nice insanlar yakılmıştır. En son Hitlerin toplama kamplarının yanında inşaa ettirdiği fırınlarda insanları yakma geleneğide yakın tarihin şahitleri arasında. Avrupa’nın değişik bölgelerinde inşaa edilen fırınlar şimdi bir zamanların utanç belgeleri olarak müzeye dönüştürülmüştür. Bu gün Almanya başta olmak üzere Avrupa’da İslam’a ve özellikle Türklere yönelik Irkçı saldırılarda da bu yöntem tekrar sahneye konulmakta. Avrupa kendi değerleriyle çelişir duruma geldi. Her fırsatta insan haklarından, sosyal haklardan bahseden ve bunu AB yasalarına yerleştiren bir Avrupa, bu gün verilmiş hakları kısan insanların yaşam şartlarına müdahale eden bir tutum sergilemekte. Her fırsatta Türkiye’yi yasal düzenlemeler yapmamakla itham eden Avrupa, sessiz sedasız çıkardığı yeni yasalarla yasaklar getirmekte. Bu çelişkili durum Avrupa’nın güvenirliliğine helal getirmekte. Avrupa içinde bulunan tüm göçmen kökenli insanlarla yaşamak zorunda. Buna kendini alıştırmalı. Bu insanlar kültürel ve inançsal zenginlikleriyle Avrupa’nın imajına ve sosyal yapısına zenginlik katmaktalar. Avrupa’da yükselen ırkçılık siyasi bir eğilim olup, burada tüm siyasilere sorumluluk düşmekte. Avrupa’da yaşayan göçmen kökenli insanları kültürel ve inançsal farklılığından dolayı potansiyel suçlular olarak görüp bu anlamda yeni yasal düzenlemeler toplumsal barışa katkı sağlamaz. Avrupa medeniyetine katkıda bulunan tüm toplumlar saygıyla sevgiyle anılmalı. Sosyal olayları siyasallaştırdığınızda Irkçılık gittikçe büyür. Bu gün yapılacak ihmal ve kasıtlı davranış biçimleri ileride Avrupa’nın huzurunu kaçıracak davranışlara alt yapı oluşturabilir. Bunun en son örneklerini Almanya, Fransa, Danimarka, Hollanda gibi ülkelerde gördük. Sorumsuz söylem ve eylemler Irkçılığı nükleer başlıklı bir füzeye çevirebilir. Bu durumdan acilen kaçınılmalıdır. Çıkan her türlü Irkçı olaylarda tüm siyasiler tam bir tavır içeriside bu davranışları kınamalılar, karşı çıkmalılar. Avrupa’yı yakan ortaçağ ateşi söndü. Avrupa’yı tekrar ortaçağa götürecek Irkçı düşüncelere karşı tüm Avrupalılar birlik içerisinde hareket etmeli. Çıkan yangın yalnız çıkan yere değil başka yerlerede zarar verebilir... Yangınları kundaklamaları ve sözlü Irkçı saldırıları durduracak tek güç ise, tüm farklılıklarımızla birbirimize tahammül ederek, birlikte yaşamaktan geçer. Çıkarılmak istenen yangınları sevgi ve hoşgörülerle söndürmek dileğiyle....