Yalnızca AB Komiserleri mi Demokratik?

Usta kalem Şener Saygın, edepsizliğin douk noktasındaki AB ileri gelenleri ile ilgili olarak sözü gediğine koydu.. Türkiye Cumhuriyeti Hakkında Yalnız AB. Komiserlerinin Söylemleri Demokratiktir Yetkililerimizin Uyarıları Ve Söylemlerini Dikkate A

Usta kalem Şener Saygın, edepsizliğin douk noktasındaki AB ileri gelenleri ile ilgili olarak sözü gediğine koydu.. Türkiye Cumhuriyeti Hakkında Yalnız AB. Komiserlerinin Söylemleri Demokratiktir Yetkililerimizin Uyarıları Ve Söylemlerini Dikkate Almayınız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti; kuruluşundan günümüze değin, dış kaynaklı tehditler ve bu tehditlerin sahiplerinin içe dönük çalışmaları sonucu oluşturulan iç tehditler ile uğraşmak durumunda kalmıştır. Devletimiz, tehditlere karşı mücadelesini, Kanunların bu görevi verdiği Anayasal kurumları ve kuruluşları ile yürütmektedir. Şüphesiz ki bu kurum ve kuruluşlardan en güçlüsü TSK.’dır. TSK., Devletimizin bekası, milletimizin birlik ve beraberliği, vatanımızın bölünmez bütünlüğünün teminatıdır. TSK.’nın bu özelliği özellikle 2000’li yıllarda Türkiye üzerinde menfi emelleri olanların hedefi haline gelmesinin temel nedenidir. ABD. ve AB. Yetkilileri, halkın silahlı kuvvetlere teveccühünün azaltılması ve TSK.’nın etkisinin kırılması gerektiğini fütursuzca dile getirmekte, ülke içerisindeki işbirlikçilerini bu konuda teşvik etmektedirler. Ne yaparlarsa yapsınlar, Ordu ile milletin sağlam bağlarını koparmadan başarıya ulaşmalarının mümkün olmadığını görmekte ve bu bağı zayıflatmaya çalışmaktadırlar. TSK; kurumsal yapısının sağlamlığı, ileriyi gören aydın komuta kademelerinin orta ve uzun vadeli planları ile kadrolarının eğitim seviyesini çağın gereksinimlerini karşılayacak üstün bir seviyeye ulaştırmayı başarması sonucu ülke ihtiyaçlarını doğru teşhis ederek, halkına önderlik eden özelliğini öne çıkarmakta bunun doğal sonucu olarak halkının gözbebeği kurum olmayı sürdürmektedir. Ayrıca TSK; kuruluş şekli, insan kaynakları ve üstlendikleri çeşitli alanlardaki görevleri de dikkate alındığında tam bir halk ordusudur. Halkımız bağrından çıkan evlatları ile, ülke gerçeklerini çok iyi bilen, ülke güvenliği için her türlü fedakarlığı göze alan, muvazzaf kadroları barındıran yapısı ile Askerine tam bir güven duymakta, kurtuluş umudu ve memleketin sigortası olarak TSK.’yı görmektedir. TSK.; Aziz vatanımızın her köşesinde görev yapan çağdaş eğitimli personeli ile, özellikle hassas bölgeler tanımlamasına sokulan doğu ve güneydoğu bölgelerimizin sorunlarını en iyi etüt eden, neler yapılmasını en iyi bilen kadrolara sahip bir kurumumuzdur. Sırça köşklerde yaşayıp, rahat yaşamlarını sürdürme gailesinden başka düşünceleri olmayan, demokrasiyi salt beslendikleri çevrelerden ithal edilebilecek bir meta gibi gören, manda ve himaye talep edebilecek kadar milli değerlerini yitiren, azınlık kavramının ne olduğunu bilmeyen, gerçek azınlık olarak nitelenebilecek insanların; TSK.’nın demokrasi anlayışına ve aziz milletimiz ile olan muhabbetine dil uzatmaya hakları olmadığını bilmeleri gerekmektedir. Bunlar o derece yozlaşmışlardır ki, neredeyse Türk diye bir millet yoktur demek cüretini bile gösterecek hale gelmişlerdir. BM.’nin azınlıklar konusundaki tanımlarını etüt etsinler. BM.’ye göre; bir devlet içerisinde kendilerini farklı hisseden toplulukların azınlık olarak tanınabilmeleri için, o devletin kanunlarıyla bir ayrıcalığa tabi tutulmaları şartı aranmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti, Üniter bir devlettir ve tüm yasaları ayırımcılığı reddeder. Kanun karşısında bütün vatandaşlar ırk, din, mezhebi ne olursa olsun eşittirler. Ayrıca, Lozan Antlaşması’nda da Türkiye’de kimlerin azınlık olduğu açık ve net bir şekilde belirlenmiştir. Anayasamızda; devletin şekli ve cumhuriyetin nitelikleri ile ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğü ilkesi; değiştirilemez hükümler olarak yer almaktadır. Bazılarına göre, Anayasa’nın bu maddeleri dahi tartışmaya açılmalıdır. Bunlar şeriat hükümlerimidir ki, değiştirilemez olsun anlayışı ileri sürülmektedir. Büyük Atatürk ve arkadaşları Cumhuriyeti kurarlarken engin tecrübelerine dayanarak öyle temeller atmışlardır ki , şer odaklarının beslendiği gelişmiş ülkelerin beyin takımları dahi bu temelleri sarsmakta, devletin Üniter yapısını sulandırmakta başarılı olamamaktadırlar. Bugün Türkiye; onlara göre kaynayan kazanın ortasında kalan, ve eritilemeyen büyük bir şekerdir. Bu şekeri bir şekilde parçalamayı başarabilseler tadına doyum olmayacak şerbeti kana kana içeceklerdir. Ama yağma yok, biz bu oyunları hep gördük, hep yaşadık, kazanda kaynayan şeker, şanlı ordumuzun ve milletimizin çelikten kalplerindedir. Geçenlerde her dönem ayrı köşelerde yer bulabilen bir gazetecimiz, Hakkari’de ki Tugay mensuplarının hareketini bakın nasıl yorumluyor; efendim, askerlerin kendilerini açık ederek çöp toplama faaliyeti görüntüsü ile mesaj verme şeklindeki eylemleri demokratik değilmiş, emir komuta zinciri içerisinde yapılmışsa ortada daha vahim bir durum varmış. Yok asker sivil giyinerek kendini gizleme yolunu seçmişse ve bazı uyanık gazeteciler bunu tespit etmişse o zaman su götürür bir hareket olarak değerlendirilebilirmiş.. Hakkari Belediye Başkanı halkın büyük çoğunluğunun iradesi ile seçildiğinden, ne yaparsa yapsın, hoş görülmesi demokratik sistemin gereğiymiş. Hanımefendi sanki uzaydan konuşuyor. Gerçekleri bilmiyor mu, bilmemesi mümkün mü? Şimdi bende kendisine soruyorum; Belediye Başkanı’nın Hakkari’de yaşayan insanların demokratik tercihi sonucu seçildiğinden emin misiniz? Halk, gerçekten terör örgütünün destekçisi mi? Yoksa Devletin zaafa uğratıldığı bir yöremiz mi Hakkari… Yerel Yöneticilerin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı olan bir terör örgütüne müzahir ve destekçi olmaları hoş görülebilir mi? Bunlar site devletlerinin mi yöneticisidirler? Peki ya TSK. nedir? Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bekasından sorumlu bir kurumu mudur yoksa harici ve dahili bedhahların oyunlarını sineye çekecek bir felsefeye sahip bir kurum mu olması gereklidir? Bu konudaki görüşünüz nedir? TSK. mensupları; nasıl ki demokrasinin bir gereği olarak oy kullanırlarken sivil giyiniyorlarsa, bölgedeki olayların sonucu, devletim nerede diye soran halkın beklentilerine uygun ve zorunlu olarak, halkı uyandırma, sahipsiz değilsiniz devletinizin bu konuya sahip çıkması gereken her kesimi, askeri de arkanızda mesajını vermek için sivil giyimli olarak söz konusu eylemi gerçekleştirmişlerdir. Sonuç olarak; TSK.da, demokratik yapılanmamız içerisinde yer alan bir kurumumuzdur. Mensupları her ne kadar AB. Komiseri ve ABD. Yetkilileri değillerse de, bu vatan için söyleyecek sözleri, halkı uyandıracak girişimleri hoş görülmeli ve yadırganmamalıdır. Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı mihrakların yurt içi ve yurt dışındaki faaliyetleri, Devletimizin ilgili tüm yapılanmaları tarafından etkisiz hale getirilmeye çalışılmalıdır. Unutulmasın ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tüm kurum ve kuruluşları gerçek demokrasiyi özümsediği ve TSK.’nın seviyesine eriştiği zaman, TSK.’da boşlukları doldurmayacak ve bu işlere meraklı olmadığını gösterecektir. Şener Saygın /Basından