S A V A Ş I N A C I L A R I / LEYLA TEKER

İçinde yaşadığımız ülkeyi de biraz olsun tanımak için, zaman zaman başımı alıp Brüksel'deki tarihi yerleri geziyorum. Son olarak,"Anderlecht Ulusal Direniş Müzesi"ne gittim.(Musee National de

İçinde yaşadığımız ülkeyi de biraz olsun tanımak için, zaman zaman başımı alıp Brüksel'deki tarihi yerleri geziyorum. Son olarak,"Anderlecht Ulusal Direniş Müzesi"ne gittim.(Musee National de le Resistance a Anderlecht -Rue van Lint 14, 1070 Bruxelles). Zamanınız olursa sizlere de gitmenizi salık veririm. İçerisi oldukça kalabalıktı. Müzeyi gezmeye gelenler arasında gençlerin sayısının çok olması dikkatimi çekti. Demek ki, uluslararası ekonomik bunalımın yol açtığı tüm karamsarlığa karşın, ülkede artan işsizliğe karşın, Belçika'daki gençlerin bir bölümü ülkelerinin geçmişini tanımak, bu geçmişle yüzleşmek istiyor. Müze büyükçe bir binada. Binanın giriş katı ile birinci katı ziyaretçilere açık. İkinci Dünya Savaşı sırasında, Belçika'yı işgal etmiş olan Almanlar'a karşı, Belçika Silahlı Kuvvetlerinin yanı sıra, işgalcilere karşı direnen ve Anderlecht Belediyesinde yaşayanların yaşamını izliyorsunuz bu müzede. Direnişçilerin kullandıkları silahlardan, onların yayınladıkları yeraltı yayınlarından, çeşitli yeraltı gruplarının üyelerinin kimliklerinden çeşitli örnekler var. Bu arada, Almanlardan yana olan ve vatanlarına ihanet etmiş olan "işbirlikçiler"in de resimleri ve onlarla ilgili bilgiler var. Birinci katta bunları gezdikten bir süre sonra, müzenin bir sorumlusu hepimizi topladı ve geçmişte Anderlecht'li yurtseverler nasıl düşmana karşı direnmişler, nasıl bunların bazıları yakalanıp Almanlar tarafından yakalanıp kurşuna dizilmişler uzun uzun anlattı. Bu arada, işbirlikçiler"den de söz etti. Bazı zayıf karakterli Belçikalıların, salt Almanlara hoş görünmüş olmak için, hiç bir suçu olmayan komşularını nasıl düşmana jurnal ettiklerini, bu suçsuz insanların, bir sabah nasıl Almanlar tarafından toparlanıp kamyonlara doldurularak, "Toplama Kamplar"ına giden trenlerdeki vagonlara istif istif bindirilmek üzere istasyonlara sevk edildiklerini anlattı. Bu arada, tüm Avrupa'da yaşayan Museviler gibi, Anderlecht'te yaşayan Musevilerin başına gelenleri de uzun uzun anlattı. Bu kamplara gönderilenlerin çoğunun geri dönmediğini ve bunların çoğunun, çoluk çocuk demeden hayatlarına kıyıldığına işaret ettikten sonra, geçmişte olanların örnek oluşturmasını ve bunlara artık bir daha tanık olmıyacağımızı umut ettiğini söyledi. Bunun üzerine,ben bir an için kararsızlık geçirndim ve sonra dayanamıyaraktan, "Ya," dedim, " İsrail askerlerinin şu anda Filistin'de yapmakta olduklarına ne dersiniz? Gazze topraklarının, suçsuz, olan bitenden habersiz onca çoluk çoğa mezar olmasına ne diyeceğiz?" Bir an için salonu bir sessizlik kapladı. Sonra orada bulunanların büyük bir bölümü beni haklı bulduklarını belirten sözler söylediler ve hareketler yaptılar. Demek ki, bir zamanlar o kadar büyük işkence ve acı çekenlerin başına gelenler insanlara örnek olmuyor ve bunu en iyi bilmeleri gerekenlerin bazı temsilcileri, bu kez aynı şeyi tekrar etmekten kurtulamıyorlar. Hepimizi büyük acılara garkeden Gazze katliamının dünya kamu oyunu İsrail'in aleyhine çevireceğine inanıyoruz.