Başbakan Erdoğan: Kabile Reisi Değilim

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Davos'ta yaptığı hareketin doğru olduğunu belirtti. Erdoğan, "Ben orada Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak bulundum. Bu sıfatla konuştum. Biz bir kabile reisi de

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Davos'ta yaptığı hareketin doğru olduğunu belirtti. Erdoğan, "Ben orada Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak bulundum. Bu sıfatla konuştum. Biz bir kabile reisi değiliz. Biz Türkiye Cumhuriyeti Başbakanıyız." dedi. ıÜüBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan, 4.Levent Atatürk Oto Sanayi - Şişhane Hattı'nın açılış törenine katıldı. Burada bir konuşma yapan Erdoğan, dün Davos'ta yaşananlar üzerine bir değerlendirmede bulundu. Temel sloganlarının Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Yurtta sulh dünyada sulh" sözü olduğunu söyleyen Erdoğan, dış politikayı buna göre şekillendiklerini söyledi. Erdoğan, "Biz İsrail-Suriye dolaylı görüşmelerinde bu amaçla arabulucu olduk, bu amaçla katkıda bulunduk. İsrail-Pakistan arasında diplomatik temas bulunulması için bu amaçla gayret ettik. Türkmen meselesinin çözülmesi için bu amaçla gayret ettik. Gürcistan-Rusya krizinde bu amaçla devreye girdik. Afganistan, Bosna, Lübnan, Somali'ye bu amaçla asker gönderdik. Tek amacımız buydu. Bölgede toplumlar arasında bir an önce kalıcı barış oluşturulsun. Bölge huzura istikrara, kalıcı barışa kavuşsun istedik. Birilerinin bizi farklı konumlara oturtmaya çalışmasına kesinlikle müsaade edemeyiz." ifadelerini kullandı. Bu saldırılara gösterilen tepkileri insani olarak değerlendirmek gerektiğini belirten Erdoğan, kendisinin de sadece insani duyarlılıkla bu meseleye baktığını anlattı. Erdoğan, "Arkadaşlarım vicdanlarının sesini dinleyerek bu meseleye yaklaştılar. Kusura bakmayın, bu trajedi, sivillerin ölmesi, o yavruların, çocukların, kadınların öldürülmesini basit bir iş kazası gibi, basit bir hata gibi göstermek ne kadar anlamsızsa yaşanılanların görmemek bize bir insan olarak o kadar anlamsız geliyor. Zira zulme duyarsız kalmak da zulümdür. Biz bunu böyle biliriz. Kimse 1300 kişinin öldürüldüğü olayı küçümsemesin. 5000'e varan insanın yaralanmasının normal karşılanmasını görmezden gelinmesini isteyemez. Sorunun kendisini değil de yaşanılan trajediye verilen tepkilerini eleştirmek insaflıca gelmiyor." şeklinde konuştu. İsrail'i, İsraillileri, Yahudileri kategorik olarak suçlamadıklarını, topyekün eleştiri getirmediklerini vurgulayan Başbakan Erdoğan, eleştirilerin somut bir olayda kullanılan yönteme, fosforlu bombalara, kitle imha silahlarına olduğunu söyledi. Erdoğan şöyle devam etti: "Tepkimiz tanklarla toplarla öldürülen yavruların, kadınların durumunadır. Hükümetin attığı bir adımla yüzlerce masumun ölmesine sebep olmasınadır. İsrail hükümetinin uygulamalarınadır bu tepkimiz. Her fırsatta söyledim. Biz bir yöntemi, somut olayı eleştiriyoruz. Hiçbir toplumun dini etnik durumunu topyekün hedef tahtasına oturtmadık. Burası çok önemli. Medyaya özellikle sesleniyorum. Yalan yanlış yapanlara sesleniyorum, Türk medyasına sesleniyorum, bu vahşetin avukatlığını yapanlara sesleniyorum. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanın yanında değil de başkalarının yanında yer alanlara sesleniyorum. Birilerinin dokunulmaz, eleştirilmez hale getirilmesi büyük yanlıştır. Biz antisemitizme karşıyız. Bugün artık Ortadoğu bölgesi ve burada yaşayan insanlar savaşlardan, çatışmalardan kan ve gözyaşından yorgun hale geldi. Herkes barışa katkı vermeli barıştan yana olmalı. Türkiye'nin tarafı belli. O da barışın tarafıdır." Oturumda moderatörün tavrına verdiği tepkiyi diplomatik bulmayanlara da birkaç kelam etmek istediğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti: "Ben orada Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak bulundum. Bu sıfatla konuştum. Biz bir kabile reisi değiliz. Biz Türkiye Cumhuriyeti Başbakanıyız. Türkiye'nin saygınlığını, itibarını korumak, kollamak iktidarın değil muhalefetin de görevidir. Bütün kurumların görevidir. Dışarıdakiler de içeridekiler de Türkiye'nin gücünü, büyüklüğünü iyi anlamalı, buna göre davranmalıdır. Bazı kesimlerde panik havası var. 'Türkiye ne yapar, başkaları ne der?' diye panik havası var. 'Türkiye ne yapar değil. Türkiye ne der? Türkiye'siz başkaları ne yapar?' diye düşünülmesi lazım. Kendisine ve ülkesine güvenmeyen, gücünü bilmeyen, eğilen bükülen bir yanlışı bizim karakterimiz değil, olamaz. Bizim dışişleri anlayışımız başkalarının ne diyeceği anlayışı üzerine kurulmuş değildir. Yaşanılanların peşinden gitmek üzerine değil. Bizim ne diyeceğimiz üzerine kurulu. Diklenmeden, dik durma üzerine kurulu. Bazı monşerler bunu anlamakta zorluk çekebilir. Çünkü onlar hep öyle yetiştiler. Gölgesinden korkanlar, bunu anlamakta zorlanabilirler. Bizim yönetim anlayışımız Türkiye'nin ali menfaatlerini, izzetini, itibarını saygınlığını korumak üzerine kuruludur. Hükümetimiz kazansın diye değil, Türkiye kazansın diye hareket ediyoruz. Partimiz kaybetmesin diye değil Türkiye kaybetmesin diye uğraşıyoruz. Kendi menfaatimizi değil sadece Türkiye'nin menfaatini düşünüyoruz. Bugüne kadar Türkiye'nin, Türk milletinin izzetini, menfaatini düşündük. Bundan sonra da öyle yapacağız." Bu arada Erdoğan, bazı vatandaşların "Vur de vuralım, öl de ölelim" şeklinde slogan atmalarına izin vermedi. Erdoğan slogana tepkisini; "Biz Türkiye'nin merkez siyasetine oturmuş siyasi partiyiz. Uç hareketlerin yanında yer almadık. Siyasetimizi uçlara değil, merkeze oturtarak götüreceğiz. 6 yıldır bu sınavı başarıyla verdik. Asla uç hareketlere prim vermek yok. Bizi bölmeye çalışanların oyunlarına gelmeyeceğiz. 22 Temmuz'dan önce bu oyunlar oldu, siz cevabını verdiniz. 29 Mart'ta da bunun en güzel cevabını vereceksiniz." sözleriyle dile getirdi.