Sempozyumda â Sünnilik, Alevilik, Şiilik, Benzerlikler ve Farklılıklarâ konusuyla konuşmasını yapan Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Ãzgündüzâün konuşmasının yankıları sürüyor. Ben de konuş
Tarihten Bugüne Alevilik′ Sempozyumu Geçtiğimiz günlerde Ankara′da ilk kez yapılan "Tarihte ve Günümüzde Alevilik Sempozyumu" nu büyük bir dikkatle takip ettim. Sempozyumda yapılan birbirinden değerli konuşmalar, bu günümüze ve geleceğimize ışık tutması bakımından büyük önem taşıdığını düşünüyorum. Ãlkemiz büyük bir değişim ve dönüşüm süreci geçiriyor. Sevindirici gelişmeler yaşanıyor. Böylesi bir konunun gündeme getirilmesinde emeği geçen herkesi kutluyorum. Sempozyumda â Sünnilik, Alevilik, Şiilik, Benzerlikler ve Farklılıklarâ konusuyla konuşmasını yapan Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Ãzgündüzâün konuşmasının yankıları sürüyor. Ben de konuşmanın metnini deşifre ederek, tarihe not düşmesi açısından sizlerle paylaşmayı kendime önemli bir vazife gördüm. İşte o tarihi konuşmanın deşifresi: Ãzgündüz: âİyi ki böyle bir toplantı yapılmıştır. Bu toplantıya katkı yapanlardan Allah razı olsun. Bu kısa zaman dilimi içerisinde benzerlikler ve farklılıkları sayıp dökecek durumda değiliz. Sünnilikle Aleviliğin, hiç benzeşmediğini dersek yalan demiş olmayız. Ama illaki bir yerleri benzeyecektir. Aynı milletin evlatlarıyız, aynı kanı taşıyan insanlarız, binlerce yıldır birlikte yaşıyoruz. Kültürel anlamda farklı yorumlara gitmişler diye, benzerlikleri bitmez. Ama din yorumu anlamda bir kesimi binlerce yıldır bilgiden yoksun bırakacaksınız, sonrada bilgisizliğinden yararlanarak, sen şusun, şu değilsin diye bunun tarifine de siz karışacaksınız, bu insaflıca bir davranış değildir. Ãzellikle komünizmin çöküşünden sonra, sosyolojik nedenlerle sola temayül eden Alevi kesiminde ideolojik boşlukta doğunca, açıkça ifade ve dürüstçe konuşmak gerekiyorsa, hem Sünni hem de Alevi kesimini avlak alan gibi görmeye başladı. Ben, o günde dedim bu günde diyorum, Allah aşkına bırakın bu insanlar ne olup olmadıklarına kendileri karar versin. Ne isim takacaksa, kendisi taksın. Bizim, onlara isim, kültürel kimlik takma hakkını kimse kendisinde görmesin. Bana da soruyorlar Cem evi nedir diye. Sen bu soruyu bana niye soruyorsun kardeşim. Benim, orası ibadet hanedir veya değildir deme gibi bir hakkım yok. Bu yurdu Türk yurdu yapan, Müslüman yurdu yapan, o anlayışı sayesindedir. Eğen bugün, yüz bin camiden dört yüz bin minareden bir milyon hoparlörden âEşhedüenne Muhammeden Rasulullahâ deniliyorsa o günkü o engin anlayışın, aşk anlayışının, sevgi dolu anlayışın, kendisini Hıristiyan dünyaya çok daha rahat kabul ettiren anlayışın sonucudur. Bu yurdun, Türk yurdu, İslam yurdu olmasındaki temel neden, Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre, Mevlana anlayışının sayesindedir unutma. Aleviyi, ne sen kendine benzetmeye çalış, ne de ben. Onların neyi bizden çirkin ki? Ãte yandan, dinde diretme yoktur diyorsun değil mi! Ateiste karşı veya gayri Müslime karşı dini savunurken, dinde zorlama yoktur diye övünüyorsun değil mi? Ama beri tarafa gelince, kendi dini görüşünü sürekli diretiyorsun. Bunu sadece Sünni yapmıyor yanlış anlamayın, ben de gücümün yettiğince yapıyorum. Güçlendikçe yapıyoruz. İnsanoğlu kendisini güçlü gördükçe, tuğyan eder asileşir. İnsanoğlunun böyle bir huyu var. Hz. Ali buyuruyor: âBaşkaları bedel ödeyerek, tefrikadan menfi durumdan veya herhangi kötü bir amelden zarar görerek aklı başına gelmişse, siz de tarih süreci içerisinde aynı bedelleri ödeyerek akılınızın başınıza gelmesini beklemeyin. Sizler başkasının ödediği bedelden ders çıkarın. Tarihe iyi bakın. Alevi- Sünni çatışması bu yurda yarar mı getirmiştir? Sünnilerin Alevileri öldürmesi, yakıp yıkması, bırakın dini, Sünniliğe ne kazandırmıştır? Umarım bu görüşüme, Alevi camiası içerisinde saygın yeri olan ve ülkemizin yetiştirdiği aydınlarımızdan biri olan Prof. Dr. İzzettin Doğan da katılır, eğer bu ülkenin sorunu Alevilikse, yarından itibaren şu Aleviliği askıya alıp, tecrübe edinelim, bakalım bu ülke ne kazanacak! Değilse, Pir Sultan Abdalâın şiirlerini dinledikçe bakıyorum ki yüreğimdeki dertler aynı derttir. Pir Sultan şiirinde şöyle diyor, şu karşı yaylada göç katar katar.. Bu göç, bu katar nereye gidiyordu, kimin elinden gidiyordu, kimdi o göç edenler? Türkâe nasıl kıydın, bu gün nasıl kıyabiliyorsun? 21. Yüzyılda damarlarında senin kanını taşıyan ve senden çok daha saf kan Türk olan Aleviâye, kurşun sıkmaya nasıl kıyabiliyorsun. Birilerimiz ideolojik kaygı, birilerimiz siyasi kaygı, birilerimiz tarikat kaygısıyla veya mezhep kaygısıyla hareket edersek demek ki geçmişteki musibetlerden ders almamışız demektir. İmam Cafer Sadık (as) bir hadisinde buyuruyor ki; âMümin insan, bir delikten iki defa sokulmaz.â Bir defa parmağını kuş yuvası diye soktun, baktın ki yılan sokuyor, akrep sokuyor ikinci kez akıllı bir mümin parmağını oraya sokmaz. Biz, bin yıldır parmağımızı fitne, tefrika, bağnazlık deliğine sokuyoruz, sokuluyoruz ve yine parmağımızı tefrika ve fitne deliğine sokuyoruz. Ne zaman akıllanacağız acaba! Bizler, kardeş kardeş oturup, farklılıklarımızı paylaşalım, bundan gerilip kasılmayalım. Ben şükrediyorum geçmişimizdeki bunca olumsuzluklarla birlikte, en Şia Sünni Türkiye Sünniâsidir. Hatta, genelde Türk Sünniâsidir. Siz İranâı o tarafa geçin, Pakistanâa, Afganistanâa bakın, Pakistanâda, Şiilerden kafir-i zimmi diye cizye alıyorlardı, Afganistanâda birleşmiş milletler kaydına giren, beş bin Şiiâyi diri-diri tabuta çaktılar. Şimdi Türkiyeâde nede olsa bu güne kadar ne kadar kansızlaşsak ta kanımızda hala Yesevi kanı vardır. Ne kadar Sünnileştirseler de, Yeseviâden, Hacı Bektaş-i Veliden, Mevlanaâdan koparamıyorlar. Bu güne gelirsek, Allah beterinden korusun diyorum. Benzeşme konusuna gelince bazen ikide bir konjoktürel olarak, bir baskı havası estirilir, İran rejimi, irtica rejimi, Humeyni rejimi, öcü⦠Ondan sonra da, Aleviler İranâa benzeyemez kardeşim! deniyor. El hak! Bugünkü Alevileri demiyorum, bizim Sünnilerimiz, mübalağasız diyorum, Alevilerden bin kat daha çok İranâa benziyor. Buna itiraz edecek birisi var mı? Kaldı ki enteresandır, bazen siyasilerimiz Sünni İslamcıları Tahranâa benzetiyor, bazen slogan atarken de âMollalar İranâaâ diyor. Suudi rejimi dururken neden İran..! Hangisinin rejimi daha iyi? El hak! İranâda Rehberi, endirekt Hubragan Meclisi, reisi cumhuru direkt halk seçiyor. Belediye meclisini parlamentoyu halk seçiyor. Suudi Arabistanâda böyle bir şey var mı? İran meclisinde bulunan kadın sayısı, bizimkinden az mı? Ben İranâı övmek için burada değilim yanlış anlaşılmasın ama meramımı anlatmak için diyorum, eğer benzetecekseniz, daha çok benzediğine benzetin. Bizler bu saate kadar, hala Şah İsmail ve Yavuz meselesine neden bu kadar takılıp kalmışız? Birisi mi hata yaptı, ikisi de mi hata yaptı bilmiyor muyum! ya da işime gelmiyor tartışmak istemiyorum. Bu gün, hiçbir Alevi İranâla bir olup Türkiyeâyi vuracak durumda değil. bundan herkes emin olsun. Ne bir Alevi ne de İranâa yüzde yüz benzeyen bir Şii. Ben ülkeme babamı dokundurtmam. Babam ülkemi satsa, babamı idam ederim. Bundan herkes emin olsun. İşte bunlar İrancı olursa, ülkeye ihanet edecek, ülkeyi İranâa taşıyacak, İranâın kartı olacak yok böyle bir şey. Sen ne kadar ülkeni seviyorsan, en az o kadar, Alevi ve Şii da ülkesini seviyor. Benzeşme noktasında, Alevi Şii değil diyorlar, ilim adamları bunu söylüyor! Cahil söylerse muaf görürüm, bütün İslam ümmeti iki fırkadır. Dini değil, siyasi iki fırkadır. Şii ve Sünni. Bunun aksini iddia edebilecek biri var mı? Ebu Bekir, Ãmer, Osman haklıydı diyenler Sünniâdir, hayır 12. İmamâın hakkıydı diyenler, Ali haklıydı diyenler Şiiâdir. Alevi de, Nuseyri de, Zeydi de Şii de bunu diyor. Bu seni niye rahatsız ediyor. Keşke ABD, Rusya, Ãin ve Avrupa da Müslüman olsaydı da Hanefi olsaydı. Ben senden rahatsız değilim, sen neden benden bu kadar rahatsızsınâ Ben senin bütün fırkalarınla birlikte yüzde yirminim. 55â60 Müslüman ülkesi var, bunun birkaç tanesi de Şii fırkasının yönetimiyle yönetilen ülke var. Şimdi 60 Sünni ülkesi içerisinde, varsın üçü de Şii olsun, bundan ne çıkar? Ne zararı var? Bize Şii Şah İsmailâin devamı olan Azerbaycan Cumhuriyetinden, Azeri Türkünden daha yakın Türk varsa siz bana söyleyin. Onlar, Yavuz-Şah İsmail meselesini hortlatmıyor. Burayı ikinci vatanı olarak görüyor. Ama beri taraftan Diyanet İşleri Başkanlığımız, götürüyor Iğdırâda gasp edilmiş Şii camisinin yerine, muhteşem bir cami yapıyor, Azerbaycan sınırında, Azeri Iğdırâda, bununla da iftihar ederek adını da Yavuz Sultan Selim Camisi koyuyor. Şimdi Allah aşkınıza, hepiniz aklıselim insanlarsınız, biriniz bana söyleyin bunda ne gibi milli menfaatimiz var? Azerbaycanâa nispet yapacağınıza karşında senin soykırım hezeyanının anıtını diken Ermenistan, senin 40 km yakınındadır, yapacaksan ona nispet bir şey yap. Zavallı Nahcivanâa, neyin nispetini yapıyorsun, bu nedirâ? Hangi akla hizmettir!? Orası senin nefes borundur, keşke anlayabilsenâ Oradaki Azeri Türküne mi nispet yapıyorsun? Bu sefer de orada bulunan âlim arkadaşlar ve ileri gelenler bir toplantı yaparak, Iğdırâda bulunan bütün Şii camilerinin adını Şah İsmail Camii koydular. Diğer önemli bir konu, ben Diyanet İşlerinin de lağvedilmesini istemiyorum. Genelde Alevi aydınlarımızın büyük bir bölümü, Diyanetin lağvedilmesinden yana. Ben de öteden beri diyorum ki yüz bin devletten maaş alan ve iyi kötü memuriyet sorumluluğu taşıyan imamlarımız var. Şimdi siz, diyaneti lağvedip bunları kendi başlarına bırakır, memuriyet sorumluluğunu ellerinden alırsanız, bunların her biri başımıza bir tarikat şeyhi kesilir ve bu ülke kana bulanır. Devam etsin kardeşim. Biraz da bizim hakkımızdan aç kalıyorlarsa, kesip verin devam etsin, aman kardeşkanı akmasın, bu ülke bir daha İbn-i Kemal fetvalarına maruz kalmasın. Alevilere sor, Şia mısın evet, şiirlerine de bakın, âŞia kızıl başımâ diyor. Mezhebin nedir, Caferiâyim diyor. Şimdi soruyorum, Sünni Hanefi misin, yoksa Şii Caferi misin? Şii Caferiâyim diyor. Kendisine sor kardeşim, sen niye kendi yanından yok diyorsun. Bırakın böyle kalsın. Ben buna inanarak diyorum, inanmadığım şeyi halka demeği, affınıza sığınarak namussuzluk olarak görüyorum. Ben inanmadığım bir şeyi asla söylemem. Eğer yanlış varsa yanılgımdandır. Ben, beni dinleyen insanlara yanlış bilgi verme gayretine hiç girmem. Bu ülkede, kahır çoğunluk bir mezhepten olsa felaket gelir. Sonra onlar kendi aralarında bölünüp şeyhlerle birbirini boğar. Bu tarikat mı devlet pastasını yiyecek, falan tarikat mı? Bakınız, ben Selahattin Ãzgündüz olarak söylüyorum, Muhammed Mustafaâya (sav) gelen İslamâın yüzde yüzüne inanıyorum. Şimdi hadislerde Aliânin zikri de ibadettirâ buyrulmuş. Ama şunu da söyleyeyim her ibadet kendi yerini doldurur, başka ibadetin yerini doldurmaz. Camiyle Cem evi birbirinin zıddı değil, alternatifi değil mütemmim cüzüdür. Şia bölgelerinde de Hüseyniye deniyor bunun adına. Burada Sünni bilginlerde var Şii ve Sünniliği iyi bilen sevgili Bakanımda burada (N.K. Zeybek) İslamâda senin perspektifinden, Alevi, Hz. Muhammedâin (sav) getirdiği İslamâa ne kadar uzaksa, Namazlı niyazlı, haclı zekâtlı sen ve ben bir buçuk fersah uzaktayız. Ben, bunu hoşunuza gelsin diye demiyorum, delilim var. Allah aşkınıza Namazı ne şekil kılmak mı çok daha önemlidir, insana nasıl bakmak, nasıl değer vermek mi çok daha önemlidir? Ben şuana kadar iftihar ediyorum, ne bir alevi büyüğün, Alevi dedenin dilinden, Sünniânin kanı, malı, ırzı helaldir diye fetvası vardır ne de Şii bir fakihin, Müçtehidin böyle bir fetvası vardır. Fıkhımıza, inancımıza kardeşkanı bulaştırmamışız bundan iftihar ediyorum. Allah etmesin Alevi bana benzesin, ben bağnazım, benim gibi düşünmeyeni ben düşman görüyorum. Ama o, 72 millete bir gözle bakıyor. Bunların korunması lazım, asimile edilmesi değil. Şeriat konusunda Alevi, âkahrolsun şeriatâ dediğinde, Hz. Muhammedâin (sav) şeraitini demiyor. Muaviyeânin, Yezidâin katil şeraitini diyor. Bunu demekle de kimse kâfir olmaz. Alevi kana bulanmış şeraiti istemiyor. Resul-i Ekrem döneminde Abdurrahman İbn-i Avf ve Halid İbn-i Velid komutan olarak bir kabileye mübelliğ bir heyet olarak gönderildikleri halde, söz konusu kabile; âbunlar bizi öldürmeye geldilerâ diye silaha davrandılar. Bunlar dedi ki biz savaşmaya gelmedik, tebliğe geldik. Onlar silah bıraktıktan sonra, Halid ve Abdurrahmanâın işaretiyle, o kabile mensuplarının her birinin arkasına bir asker dikerek, kadınlarının ve çocuklarının gözleri önünde, hepsinin başlarını kestiler, Müslüman değiller diye. Haber Medineâde Peygamberimize ulaştığında, irkilerek ayağa fırladı, kollarını yukarılara doğru açarak: âAllahâın ben bunların yaptığından beriyim, bu suçu üstlenmiyorumâ buyurdu. Ardından Hz. Aliâye, bol miktarda mal ve para vererek o kabileye gönderdi. Ãldürülen her bir fert için, yüz deve ve bin koyun bedeli, hatta tarihçiler yazar, ineğin kopan yularını, hayvanın kırılan yem kabının bile bedelini ödedi, elinde arta kalan malı da, kimileri eski ve yıkılan evini de bu savaşa neden gösterdi, İmam Ali tahkik etme gereği duymadı, onların da bedelini ödedi. Elinde kalanları da o kabileye bıraktı. Dediler; âpeki bu nedirâ Hz. Ali buyurdu: âo da sizin gözyaşlarınızın bedeliâ dedi. O günkü yağma döneminde, Ali sordu şimdi razı oldunuz mu? Onlar kendi içlerinde; âhem güçlü taraf, hem de gelip bizden özür diliyor, bizi tazmin ediyor, bizi zengin, gani ediyorâ diyerek âevet razı oldukâ dediler. Şimdi söyler misiniz o İslam nerede, şimdiki İslam nerede! Şimdi sen kendi amcan oğlunu kendi kanını taşıyan amcaoğlunun kapısına işaret koyup, çoluk çocuğuyla öldürüyorsun! O anlayış nerede, şimdi ki anlayış neredeâ bu İslam o İslamâıdır!? Şunu diyorum; Ne siz, ne de biz, ne Sünni, ne de Şii, Aleviâyi kendisine benzetmeye çalışmasın. Alevi bir Şia fırkasıdır. Şia biz değiliz, Şia hepimizin ortak adıdır. Yani, Aliânin vilayetine inanan herkes Şiaâdır. Sünnilik Hanefiliğin üst adıdır. Bana gelen bilgiden anladığım bu toplantı, vahdet veya tarihle hesaplaşma konferansı olmaktan ziyade, Aleviliğin ne olup ne olmadığı konusunudur. Biraz daha çıplak konuşalım. Alevi kendi kimliğini bulsun. Mutluysa, kendi kimliğiyle yaşasın. Ãlkem de buna katkı yapsın. Sünnilik ortadan yok olmaz, siz desteği kesseniz de Suudi parayı gönderip Sünniliği yine yaşatır. Onlar kendi aşk mekteplerini yaşasın, ülkenin buna ihtiyacı var. Avrupa boşuna mı dünya Mevlana günü ilan ediyor. Dünyanın bu sevgiye ihtiyacı var. Herkese aynı mesafede yaklaşan o anlayışa ihtiyaç var. Bütün ihtilaflarımızla beraber, farklı görüşlerimiz bitse, biz kendimiz ihtilaf yaratmalıyız. İhtilaf rahmettir. Tek bir millet yaratma anlayışı, despotların işidir. Farklı düşünceler düşünce babında birbiriyle çarpışacak ve biz de bundan keyif alacağız. İşte bundan keyif almayı öğrendiğimiz zaman, adam olmuşuz demektir. Ama benim gibi düşünmüyor diye, onu düşman gördüğümüz sürece, evimizdeki oğlumuza ve kızımıza bile düşman oluruz. Eşref-i mahlûkat olmamızdaki özellik, beyindeki üretkenlik, öyle bir şekilde yaratmış ki insanı, yaratana bile karşı koyabilir, inkâr etme hakkını bile kullarına tanımış, kafa tutma hakkını bile tanımış. âBiz onlara apaçık yolu gösterdikâ buyuruyor. Ben senin cennetine gitmek istemiyorum diyor, ben cehennemi istiyorum diyor, sana ne? Allah bu potansiyeli ona vermiş. Gel benim tarafıma diyorsun, gelmiyorum diyor. Aleviler bu güne kadar yapılan dayatmalar karşısında, onurluca durmuş, kutluyorum onları. Yaşayın aşkınızla diyor saygılar sunuyorum.â -- Caferiyol Dergisi