Bilindiği gibi 7 Haziranda Belçikaâda hem Avrupa Parlamentosu hem de Bölge parlamentoları için seçimler yapıldı.
Bilindiği gibi 7 Haziranda Belçikaâda hem Avrupa Parlamentosu hem de Bölge parlamentoları için seçimler yapıldı. Seçim sonucunda Belçikaâda yaşayan Türklerde demokratik haklarını hem seçmen olarak, hem de seçilen olarak kullandılar. Flaman, Valon ve Brüksel bölgesinden çeşitli partilere mensup yaklaşık 40 Türk Kökenli aday yarıştı. Bu yarış neticesinde ise 3 Flaman, 3 Brüksel bölgesi olmak üzere, 6 Türk kökenli meclise girmeye hak kazandı. Yedeklerden ise 2 kişi partileri hükümet kurduğu takdirde seçilmesine kesin gözüyle bakılmakta. Bu seçimlerde elde ettikleri başarılardan en çok söz ettiren ise şu an bakan olan Emir Kır oldu. Emir Kır partisinde en çok oy alan ikinci adam konumuna gelerek eli daha da güçlendi. Partisinin hükümet olması halinde tekrar bakan olacağına kesin gözüyle bakılmakta. İkinci kişi ise, özellikle medyaânın üzerinde önemle durduğu Belçika basınında geniş yer alan Mahinur Ãzdemir oldu. Bilindiği gibi Mahinur Ãzdemir başı bağlı olarak aday olmuştu. Başörtüsü kendi partisi ve diğer partilerde kamufulaj edilerek, alay konusu edilmekteydi. Her türlü hakarete rağmen Ãzdemir yoluna devam etmiş kendine verilen demokratik hakkını kullanarak seçilmiş oldu. Seçilincede fırtınalar kopmaya başladı. Birileri Ãzdemir için nasıl olsa seçilemeyecek ama en azı bize oy getirir hesapları yapmıştı. Ancak âYanlış hesap Bağdatâtan dönerâ ata sözüne istinaden neye uğradıklarını şaşırdılar. Şimdi ise basın kanalıyla âÃzdemirâin başörtüsü ile meclise girip giremeyeceği ve başörtülü bir milletvekilinin seçilmesini nasıl görüyorsunuz? gibi sorularla Türk sivil kuruluş temsilcilerine sorular sorulmakta. Bu soruların altında yatan gerçek ise bir Türkâün daha Brüksel Parlamentosunda yer alması. Buna tahammül edemeyenler, yanlış hesaplarının sonucu ortaya çıkan gerçekle yüzleşmekten kaçınanlar, bu tür sorularla kafaları karıştırmakta kendi toplumumuzdan çıkan bir temsilciyi kendi ellerimizle karalamaya, siyasi anlamda linç ettirmeye çalışmaktalar. Toplum olarak bu oyuna gelinmemeli. Belçikaâda doğup büyümüş, burada en yüksek okullar okumuş, iki dil bilen genç bir adayın başörtüsünü bahane ederek, onu dışlamak en azı mensup olduğu toplumu ve Belçikaâda yaşayan müslümanları meclisten dışlama anlamına gelir. Ãncelikle varsa yanlış bir durum bunun sorumlusu ilk olarak bu şekilde olan Ãzdemirâin aday olmasına razı olan partisinin karar organları, ikincisi seçimden sorumlu en yüksek makam olan seçim kuruludur. Onlar Ãzdemirâin seçilebileceğinide hesaba katarak onun aday olmasını kabul etmişlerdir. Halkın iradesiyle demokratik süreçleri tamamlayarak, başından beri nasıl göründüyse o şekilde hareket ederek, kampanyalar yapıp gece gündüz çalışan bir seçilmişi meclisten tecrit etmek ne kadar demokratik bir davranış olur? Bu anlayış demokrasinin kurallarıyla çelişir. Başörtüsünden dolayı meclise giremez diyenler neden önceden tedbirler alarak bu adayı ilk baştan redetmediler? Ãünkü demokrasilerde demokratik kurallar neticesi seçilmiş birisini meclise sokmama gibi bir tüzük yoktu. Ancak bu sonuçla Belçika demokrasisi büyük bir imtihandan geçecektir. Her şey 23 haziranâda yapılacak olan yemin töreni sonrası belli olacaktır. Ama ne var ki, o günün gelmesini demokratik hakkı elde edecek olan birinin örtüsünden dolayı meclise girmesini engellemek için siyasi erk kamuoyu oluşturarak tepkileri ölçmekte. Bu tür davranışlar yargısız infaz anlamına gelir. Demokratik süreçleri yasal olarak tamamlanmış ve seçim kurullarının onayıyla aday olmuş birisini dışlamak demokrasilerde olamaz. Her seçim öncesi ve sonrası Türk toplumundan çıkan siyasilerimiz abluka altına alınarak, çeşitli söylemlerle köşeye sıkıştırılmaya çalışılmaktadır. Bu adil bir davranış biçimi değildir. Bu tür çalışmaları yapanların amacı Türk temsilcilerinin seçilmemesi ve kendilerini ifade etmemesidir. Emir Kır, Sait Köse, Nebahat Acar, Derya Aliç, Derya Bulduk, Murat Denizli gibi siyasilerimiz sözlü saldırıların mağduru olmuşlardı. Şimdi ise bu mağduriyeti Mahinur Ãzdemir yaşamaktadır. Ben Mahinur Ãzdemirâin başörtüsünü kişisel bir tercihi olduğunu düşünüyorum. Onun başörtülü veya başörtüsüz oluşu beni ilgilendirmez. Ancak diğer adaylarımız gibi haksız bir saldırıya maruz kalmasına kişisel olarak razı olamam. Ben demokrasiye inanmak istiyorum. Demokrasi gerçekten insanların iradesine tercihine saygıysa, ben bu saygıyı bekliyorum. Demokrasi ikiyüzlülük, riyakarlık ve çifte stantardlık ise ben böyle bir demokrasiye inanmıyorum. Demokrasi kendini geliştirmiş toplumlarda tartışılan değil, geliştirilen bir sistem olmalıdır. Kendi gerçekleriyle yüzleşemeyen demokrasilerin totaliter rejimlerden farkı olmaz. Hele ABânin başşehri merkezi olan Brükselâde demokrasi tartışılıyor ise, Avrupa Birliği her fırsatta diğer üye ülkelere demokratik açılımlar ve düşünce özgürlülüklerinden bahsediyorsa bu daha da önem kazanmakta. Demokrasiye önce kendin inanacaksın ki başkalarınıda inandırabilesin. Sivil toplum temsilcilerimizin ve insanlarımızın diğer siyasilerimize olduğu gibi bu siyasimize de sahip çıkarak medya tarafından karalanmasına haklarının elinden alınmasına karşı demokratik tepkilerini dile getirmeleri gerektiğini düşünüyorum. Birileride demokrasiye inanmanın sonuçlarınıda kabul etmek olduğunu artık anlamalılar... Saygılarımla.