CUMHURİYET / Birgül Kapaklıkaya

Geçenlerde, taşınırken, 1993 yılında yani Belçika'ya yeni geldiğim yıllardaki tuttuğum günlük elime geçti. Okurken hem gözlerim doldu, hüzünlendim hem de gülümseyip geçtim. Zamanın önemini ve ne kadar çabuk

Geçenlerde, taşınırken, 1993 yılında yani Belçika'ya yeni geldiğim yıllardaki tuttuğum günlük elime geçti. Okurken hem gözlerim doldu, hüzünlendim hem de gülümseyip geçtim. Zamanın önemini ve ne kadar çabuk geçtiğini bir kez daha hatırladım. Anladım ki o yıllarda yaşamıyormuşum. Kendimi yaşıyor sanıyormuşum. Havasız, susuz, güneşsiz kalmış, adeta bitkisel hayatta gibiymişim. Yaşama geri döndüğüm yıllar ise eğitimime tekrar başladığım yıllar olmuş. Okula başlar başlamaz hayata yeniden gözlerimi açmışım. Şu an, bir zamanlar neler yaşadığımı ve de o anki şartlarda kendim için ne kadar doğru kararlar aldığımı çok iyi anlıyorum. Okula yeniden devam etme kararı... “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir'' diyen Atatürk milleti için ne kadar da güzel, önemli kararlar almış, tavsiyeler vermiş, yaşamayı öğretmiş, karanlıklara ışık tutmuştur. Atatürk'ün bizlere verdiği en güzel hediye şüphesiz Cumhuriyet olmuştur. Cumhuriyetin önemini hepimiz biliriz. Bu rejim Türk halkına çağdaş milletler seviyesine gelebilme imkanı vermiştir. Anayasamızda Türkiye devletinin rejiminin Cumhuriyet olduğu ve de bu rejimin asla değiştirilemeyeceği, hatta değiştirme teklifinin dahi edilemeyeceği belirtilmektedir (Madde 4, Değiştirilemeyecek hükümler). Büyük fedakarlıklardan, hatta ölüm kalım savaşından sonra kazanılan bir devletin lideri halkının nelere ihtiyacı olduğunu çok iyi bildiği için, kesinlikle ona en uygun olan yönetim biçimini seçmiştir. Başkalarına bağımlı yaşamaktansa ölmeyi tercih eden bir millet şüphesiz başka türlü bir rejimle idare edilemezdi. Cumhuriyet demokrasi sistemi demektir. Demokrasi ise öncelikle bireyin kendinde sonra ailesinde daha sonra da yakın çevresinde başlar. Ailede demokratik olmayan bir birey etrafına ne kadar faydalı olabilir ki? Kişi önce kendisine karşı demokratik olmalıdır. Zira demokrasi düşünceyle başlar. Geniş düşünmeyi, ileriye doğru at gözlüğüyle değil de açık görüşlerle bakmayı bilmelidir insan. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu tabularla değil, pozitif ilimlerle görebilmelidir. Bu durumda karşımıza yine “ilim” kelimesi çıkmaktadır. Gelişmiş milletlere baktığımızda eğitim seviyelerinin ne kadar yüksek olduğunu görmekteyiz. Öyleyse önce kendimizin sonra da ailemizin bütün bireylerinin eğitimi için elimizden geleni yapmamız gerekir. Kendisine faydası olmayan bir insanın hiç kimseye faydası olamaz. Kendine fayda ise önce vicdan rahatlığından geçer. Vicdan rahatlığı da kendimize haksızlık etmeyip, elimizden geldiğince zamanımızı en iyi şekilde değerlendirerek eğitime, sanata, spora, müziğe yeterince zaman ayırmakla, kendimizi kötü ve boş şeylerden uzak tutmakla gerçekleşir. Bizler, yani Cumhuriyet çocukları, zaten başka bir şekilde mutlu olamayız. Mutluluklar.....