Dağlık Karabağ sorununun çözümüne yönelik umutların yeşerdiği 2009’un son günleri, ABD Kongresi’nin; Ermeni işgali altındaki D.Karabağ’a 2010 yılı için 8 milyon Dolar ve Ermenistan’a 41 milyon Dolar tutarında yardımı öngören karara verdiği onay ile başlayan tartışmalara tanıklık etti.
Dağlık Karabağ sorununun çözümüne yönelik umutların yeşerdiği 2009’un son günleri, ABD Kongresi’nin; Ermeni işgali altındaki D.Karabağ’a 2010 yılı için 8 milyon Dolar ve Ermenistan’a 41 milyon Dolar tutarında yardımı öngören karara verdiği onay ile başlayan tartışmalara tanıklık etti.
Azerbaycan basını konuyu “ABD Kongresi’nin D.Karabağ rejimine maddi yardım ayırması mültecileri üzüyor” başlıklarıyla aktarırken; Bakü, sözkonusu karara yönelik tepkisini, Amerikan yönetimine verdiği nota ile gösterdi. Azerbaycan Milli Meclisi Başkan Yardımcısı Bahar Muradova’nın açıklaması ise daha tepkiseldi: “ABD, ‘saldırganı kınamak’ yerine onu daha da geliştirmek için uygun koşullar yaratmaktadır”
Amerikan Kongresi önceki yıllarda da D.Karabağ’a mali yardım tahsis etme yönünde karar almıştı. Ancak bu yıl alınan karara yönelik Azerbaycan yönetiminin bu denli tepki vermesinde; sorunun çözümüne yönelik büyük lafların sarfedildiği bir dönemde, bir yandan ciddi bir ilerleme kaydedilemezken, diğer yandan D.Karabağ’daki ayrılıkçı rejime maddi destek sağlanmasına devam edilmesinin yarattığı hayal kırıklığı var elbette. D.Karabağ’ın bağımsız bir varlık gibi algılanmasına yol açabilecek bir üslubun benimsenmiş olması da, gösterilen tepkinin bir başka yönü.
Her ne kadar Amerika’nın Azerbaycan Büyükelçiliği, ‘ABD, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü kesinlikle tanımaktadır ve yardım paraları ayrılıkçıların desteklenmesi için değil, insani projelerin hayata geçirilmesi amacıyla tahsis edilmiştir’ şeklinde cevap vermiş olsa da, siyaset uzmanları, toprak bütünlüğü prensibini dikkate alan bir ülkenin bu konuyla ilgili olarak mutlaka Bakü’yle istişare yapması gerektiği konusunda birleşiyorlar. Ayrıca, bu yıl kabul edilen tasarıda yer alan “D.Karabağ’daki program ve faaliyetlerde kullanılmak üzere” şeklindeki muğlak ifade, sözkonusu meblağın nerede ve ne şekilde kullanılacağına dair şüpheleri de beraberinde getiriyor.
Her ne kadar Amerika’nın Azerbaycan Büyükelçiliği, ‘ABD, Azerbaycan’ın Esasen Azerbaycan ile stratejik müttefik olduğunu ve toprak bütünlüğünü tanıdığını her platform ve fırsatta beyan eden ABD’de -Kongre tarafından- alınan kararın, kendisinin de taraf olduğu D.Karabağ müzakerelerinin en hassas dönemine denk gelmesi, büyük şaşkınlık yarattı. Üstelik Ermeni işgali nedeniyle topraklarını terketmek zorunda kalan Azerbaycanlı kaçkın ve göçkünlere maddi yardım konusunda hiçbir girişimi olmayan ABD’nin, ayrımcılık anlamına gelen bu yaklaşımı, D.Karabağ sorunundaki arabulucu rolüyle de örtüşmemektedir.
ABD, Avrupa ve Rusya’nın enerji rezervleri konusunda rekabet içinde olduğu bu bölgede, barış ve istikrar büyük önem taşıyor. ABD’nin de dahil olduğu Minsk Grubu Eşbaşkanı ülkelerin yanı sıra uluslararası kamuoyu, D.Karabağ sorunu çözümlenmeden Güney Kafkaslarda istikrar ve güvenliğin sağlanamayacağının farkında. Ayrıca pek çok strateji uzmanı, Güney Osetya ve Abhazya için Gürcistan’da geçen yıl yaşanan savaştan sonra, D.Karabağ ihtilafını Kafkaslar’da bundan sonra patlayacak olan bir bomba olarak görüyor. Bu sorun çözülmeden diğer bölgesel çatışmaların çözümlenemeyeceği hususu, artık pek çok kişi tarafından kabul edilen bir gerçeklik. Zaten Kafkasya’daki istikrar ve gelişimin önündeki en büyük engelin, işgal ve mülteci sorunları olduğu açıkça biliniyorken ve Azerbaycan topraklarının yüzde 20’si işgal altındayken, kim barış ve güvenlikten söz edebilir ki?
Maalesef ABD Kongresi’nin sözkonusu kararının, bölgede istikrar ve güvenliğin sağlanması yönünde atılan adımları -tabii söylendiği gibi ciddi bir çaba varsa- olumsuz yönde etkileyeceği muhakkak. Hal böyle iken, ABD Kongresi’nin bölgede istikrar ve güvenliğin sağlanmasını engelleyecek yönde bir karar almasının ardında ne gibi bir gerekçe bulunmaktadır? Başkan Barack Obama’nın aldığı Nobel Barış Ödülü’nü -Obama’nın dünya barışına ne katkısı olduğu yönünde tartışmalar yaşanmışsa da-, Kafkasya’da izleyeceği gerçek barışçı politika ile desteklemesi beklenirken, Kongre’nin D.Karabağ’daki ayrılıkçı yönetime maddi yardımda bulunmasının bir anlamı var mıdır?
İşin doğrusu, D.Karabağ’a Kongre’den çıkan yardım kararı, bir kez daha ABD milli çıkarlarının her an için Ermeni lobisine feda edilebileceği gerçeğini ortaya koyuyor. ABD Kongresi’nin D.Karabağ’a yardım kararı, Washington’ın resmi politikasına tamamen ters düşüyor, ancak Kongre, ABD’nin ulusal çıkarlarını değil, Ermeni lobisinin çıkarlarını ön planda tutuyor. ABD yönetiminin, Kongre’nin kararını desteklemesi beklenmemekle birlikte, üzerinde bir kez daha Ermeni lobisinin nefesini hissedeceği kesin.
“Teorik olarak bunun anlamı, Karabağ ekonomisine Batılı yatırımların gelmesi için ‘yeşil ışığın’ yakılmasıdır” diyen Rusya’dan siyasi araştırmacı Stanislav Tarasov ise konuya değişik bir perspektiften yaklaşıyor: “ABD, mali yardımla birlikte Karabağ’daki diğer programların hayata geçirilmesine ilişkin tüm sınırlamaları kaldırdıklarını ilan etmiştir. Mesele mali bağışlardan ziyade, geniş yatırım politikasının şekillendirilmesidir. Bu, ABD’nin de Karabağ’ı yavaş yavaş uluslararası hukukun içine dahil etmeye çalışacağı anlamına gelmektedir. ABD tarafından gerçekleştirilen yardım prosedürü -Bakü es geçilerek- Beyaz Saray’ın Washington’daki Karabağ temsilciliğiyle yaptığı belirli resmi görüşme süreçleriyle beraber yürütülmektedir.
Bu arada, Karabağ Dışişleri Bakan Yardımcısı Vardan Barsegyan Karabağ Hükümeti’nin ABD Dışişleriyle, Kongresiyle, politikacıları ve akademisyenleriyle, medya kuruluşları ve Amerika’daki Ermeni toplumunun temsilcileriyle çalıştıklarını saklamamaktadır. Bakan Yardımcısı ayrıca, 2008 yılında 100’den fazla Temsilciler Meclisi üyesinin, D.Karabağ’ın ABD tarafından resmi olarak tanınmasına destek verilmesi ricasıyla ABD Başkanı’na yapılan yazılı çağrının altına imzalarını koyduklarını da dile getirmiştir”
Görünen o ki; D.Karabağ’daki ayrılıkçı yönetim, ABD’de en üst seviyede muhatap buluyor. Oysa Azerbaycan için, D.Karabağ ve etrafındaki yedi rayonu kaybetmesi, kanayan bir yara halini aldı, evlerine dönecekleri umuduyla yaşayan 1 milyona yakın göçmen ise, sorunun varlığını daima hatırlatan bir olgu.
Şimdiye kadar D.Karabağ ihtilafında hiçbir somut sonuca ulaşamayan Minsk Grubu’nda “eşbaşkan” sıfatıyla yer alan ABD, ne D.Karabağ ne de etrafındaki 7 rayonun bir kilometrekaresinin bile Ermeni işgalinden kurtarılmasına yönelik somut bir adım atabildi. Ama 2010 bütçesinde Ermenistan’a 41 milyon Doların yanında, D.Karabağ’a da 8 milyon Dolar ayırarak adeta ikinci bir Ermeni devleti muamelesi yaptı.
ABD’nin, gerek Türkiye-Ermenistan sınırının açılması ile D.Karabağ -ve 7 rayon- sorununu birbirinden bağımsız iki konuymuş gibi ele alma biçimi, gerekse son olarak D.Karabağ’a mali yardım yapılması yönünde attığı adımlar, Azerbaycan’ı Rusya’nın yanı sıra İran’a da yaklaştırıyor. Rusya ve İran ile el ele veren bir Azerbaycan, ABD’nin bölgede görmek istemediği bir manzara olsa gerek, özellikle de Azerbaycan-İran yakınlaşması.
Ermenistan’ın ablukadan çıkması için ilk yardım eden ülke olan İran, bugün ABD’nin sayesinde, hem Azerbaycan ile yakınlaşarak enerji ve ulaştırma alanlarında işbirliğini geliştirmeye hem de D.Karabağ sorununun çözümü için arabulucu rolünü üstlenmeye çalışıyor. Kısacası AGİT Minsk Grubunun D.Karabağ sorunun çözümüne yönelik başarısızlığı, yeni aktörlerin ortaya çıkması için uygun zemin yaratıyor. Daha önce Karabağ barış görüşmeleri konusunda tarafsızlığını koruyamayan İran’ın arabulucu olma teklifinde şimdi bulunması için, Türkiye ve Azerbaycan ile son dönemde geliştirdiği ilişkilerinin yanı sıra Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalizasyon çabaları uygun bir ortam sunuyor. Bölgedeki ulaştırma projelerinin yanı sıra enerji oyunlarında da etkin rol kapmak isteyen İran, Azerbaycan üzerinden BDT’nin enerji sistemine entegre olmaya çalışıyor.
Bölgede bugüne kadar görmeye alıştığımız Rusya- İran- Ermenistan cephesi, ABD’nin Ermenistan’a endekslenen politikaları sonucunda, rotasından sapma eğilimleri gösteriyor. Son dönemde Rusya- Azerbaycan- İran- Türkiye arasında yaşanan gelişmeler, ABD’yi Kafkasya politikasını ciddi şekilde gözden geçirmeye zorluyor.
A C T U E L
Tansu PEKER
tansupeker@lactuel.be
KAYNAKLAR:
1. www.regnum.ru, 21.12.2009, Stanislav Tarasov
2. Türkiye Gazetesi, 22.12.2009, Yılmaz Öztuna