“Ayrı coğrafyalara rağmen yüreklerimiz ortak çarpıyor”

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türk, soydaş ve akraba topluluklarına hitaben, ''Tarih ve talih bizi ayrı coğrafyalara dağıtmış olabilir ama bizim gönüllerimiz bir, bizim yüreklerimiz ortak çarpıyor'' dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türk, soydaş ve akraba topluluklarına hitaben, ''Tarih ve talih bizi ayrı coğrafyalara dağıtmış olabilir ama bizim gönüllerimiz bir, bizim yüreklerimiz ortak çarpıyor'' dedi.

Erdoğan, Devlet Bakanı Faruk Çelik'in koordinasyonunda Grand Cevahir Oteli'nde düzenlenen Türk, soydaş ve akraba topluluklarının kurdukları sivil toplum örgütleriyle buluşma yemeğinde bir araya geldi.

Başbakan Erdoğan, yemekte yaptığı konuşmada, ''Hasreti birlikte giderdiğimiz bu anlamlı günde, siz değerli kardeşlerimle bir arada olmanın mutluluğunu yaşıyorum'' dedi.

 Misafirlere, ''Türkiye'ye ve İstanbul'a hoş geldiniz'' diyen Erdoğan, onların aracılığıyla dünyanın beş kıtasına yayılmış, bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını da selamladığını belirtti.

Recep Tayyip Erdoğan, şu anki tablonun aslında yılların hasreti olduğunu vurgulayarak, bunun sonu gelmeyecek bir ilk adım olması temennisinde bulundu.

 Avrupa, Amerika, Afrika ve Asya kıtasındaki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını ve soydaşları selamladığını dile getiren Erdoğan, ''Sizlerin aracılığıyla Kırcaali'ye, İskeçe'ye, Gümülcine'ye, Piriştine'ye, Köstence'ye, Saraybosna'ya, Batum'a, Tiflis'e, Grozni'ye, Yukarı Karabağ'a, Nahçıvan'a, Bakü'ye ve Mostar'a selam ve sevgilerimi yolluyor, en kalbi muhabbetlerimi gönderiyorum'' dedi.

 Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Tarih ve talih bizi ayrı coğrafyalara dağıtmış olabilir ama bizim gönüllerimiz bir, bizim yüreklerimiz ortak çarpıyor. Hasretimiz bir, özlemlerimiz, arzularımız, kaderimiz bir. Biz hepimiz kardeşiz. Biz aynı boyun evlatlarıyız. Solingen'de bir kardeşimizin burnu kanasa aynı anda beş kıtada sızısını yüreğimizde hissederiz. Saraybosna'da bir masumun gözyaşı toprağa değdiğinde aynı anda hepimizin yüreğine ateş düşer.

İskeçe dara düşse Kırcaali üzülse Piriştine hüzünlense biliyorum Melbourne'de, Toronto'da, Capetown'da yankısını bulur. İstanbul'daki, Diyarbakır'daki, Yozgat'taki, Sivas'taki düğün, hepimizin düğünüdür. Rize'de uşaklar horon teperken beş kıta horona durur. İzmir'in zeybeği, beş kıtadan izlenir. Gaziantep halay çekerken, beş kıta halay çeker. Biz bir sofranın etrafında toplanmış, tek bir ailenin fertleriyiz. Biz hep birlikte, bir aileyiz. Her birimiz bin yılların ötesinden gelen ortak bir kültürün, ortak geleneklerin ve ortak tarihin mensuplarıyız.''

  ''Tarihimizle kültürümüzle kardeşliğimizle gururluyuz. Velhasıl medeniyetimizle gururluyuz'' diyen Erdoğan, ''Bulunduğumuz, nefes alıp verdiğimiz her yerde bizler barışın temsilcileri olduk. Çalıştığımız ülkelerde çalışkanlığın, güzel ahlakın ve dürüstlüğün temsilcisi olduk'' şeklinde konuştu.

     SON 7 YILDA 81 ÜLKEYE 223 ZİYARET

     Son yedi yılda Başbakan olarak 81 ülkeye 233 ziyaret gerçekleştirdiğini, Afganistan'dan Belçika'ya, Japonya'dan, Moğolistan'dan, Lübnan, Yemen ve Irak'a kadar birçok ülkede temaslarda bulunduğunu anlatan Erdoğan, gittiği her ülkede o ülkenin devlet başkanları, başbakanları ve üst düzey yetkililerinin kendisine ülkelerinde yaşayan Türklerin çalışkanlığı, dürüstlüğü ve başarılarından övgüyle söz ettiklerini kaydetti.

Gittiği her ülkede, oradaki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından ve soydaşlarından bu vesileyle gururlandığını ifade eden Erdoğan, ''Bize bunu yaşattığınız için sizlerden Allah razı olsun, göğsümüz kabardı'' dedi.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının, iş adamlarının, soydaşların, öğretmen ve öğrencilerin, işçilerin ve müteahhitlerin hem kendilerinin hem de vatandaşı oldukları ülkenin adete medar-ı iftiharı haline geldiklerini vurgulayan Erdoğan, Türk müteahhit firmalarının dünyada 225 firma içinde 51 firma ile birinci sırada gelen Çin'in ardından 31 firma ile ikinci sırada bulunduğunu söyledi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Şunu bilmenizi istiyorum: Bizim çabalarımız, sizin oralarda huzur içinde yaşamanız içindir. Bizim gayretlerimiz, sizlerin oralarda onurlu bir vatandaş olarak yaşamanız içindir. Bizim mücadelemiz, sizlerin bir Türk olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin birer vatandaşı, evladı olarak oralarda alnınız ak, başınız dik bir şekilde dolaşabilmeniz içindir. Türkiye, ne kadar güçlü olursa inanıyorum ki sizler de oralarda güçlü olacaksınız. Türkiye ne kadar itibarlı olursa sizlerin de itibarı oralarda o denli yüksek olacaktır. İşte bu hedef doğrultusunda Türkiye'nin gücünü, itibarını, saygınlığını arttırmanın mücadelesi içinde olduk.''

Erdoğan, 72.5 milyon nüfusuyla, genç dinamik gücüyle, eğitimli insanlarıyla Türkiye'nin AB'ye yük olamayacağını, tam tersine vizyon ve güç katacağını vurgulayarak, ''Türkiye'nin AB üyeliğini, Avrupa'daki Türk vatandaşlarını seçim malzemesi yapmak isteyenler, Türkler üzerinden istismar siyaseti güdenler bilsinler ki Türkiye onların o dar ufuklarına sığmayacak kadar büyük bir ülkedir'' diye konuştu.

Irkçılığın bir insanlık suçu olduğuna dikkati çeken Erdoğan, başta Avrupa olmak üzere kimi ülkelerde tırmanan vatandaş ve soydaşlara yönelik ırkçı saldırıları bir kez daha şiddetle kınadığını kaydetti. Toplantının ana başlığının, ''Yurt dışındaki Türk soydaşları ve akraba toplulukları'' olduğunu belirten Erdoğan, böylece yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırmak istediklerini söyledi.

Erdoğan, artan ırkçı eğilimler karşısında sessiz kalan liderleri, açıklamalarıyla ırkçılığı körükleyen yetkilileri, Mehmet Akif'in, ''Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?/Tarih'i 'tekerrür' diye tarif ediyorlar/Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi'' dizeleriyle uyarmak istediğini kaydetti.

     İSLAM KARŞITLIĞINI KÖRÜKLEYECEK DAVRANIŞLAR

 ''Antisemitizm bir insanlık suçudur. Irkçılık bir insanlık suçudur. Aynı şekilde islamifobia bir insanlık suçudur. Marjinal örneklerden yola çıkarak tüm Müslümanların töhmet altında bırakılması son derece yanlıştır. Kılık kıyafetinden, ibadethanelerinden hatta kullandığı kelimelerden dolayı insanlara ön yargıyla yaklaşılması, dışlanmaları, ötelenmeleri haksızlık, hukuksuzluktur. Bunu anlayışla karşılamamız asla ve asla mümkün değildir.''Erdoğan, medeniyetler arası diyalog için İspanya ile yoğun çaba sarf ederken, sanatçıların, medya mensuplarının, karikatüristlerin, müzisyenlerin, bilim adamlarının ve hatta siyasetçilerin İslam kardeşliğini tahrik ve tahrip eden bir yaklaşımla İslam karşıtlığını körükleyecek sorumsuzca davranışlar sergilemesinin kabul edilemeyeceğini söyledi.

KARİKATÜR KRİZİ

Müslümanlara yönelik rencide edici tavır, davranış, söylem, politika ve yayınların ifade özgürlüğü bahanesinin arkasına gizlenemeyeceğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu: 

    ''(Efendim bu karikatür). Yok böyle bir şey. Karikatürize edeceksen, o zaman sen kendi değerlerini karikatürize et. Kalkıp da farklı inanç gruplarının saygın olan değerlerini karikatürize etmeyi kimse özgürlük dünyası içinde tanımlayamaz. Özgürlükler sınırsız değildir. Özgürlük alanı, bir başkasının özgürlük alanına kadardır. O özgürlük alanının sınırına geldiğinde senin özgürlük alanın biter. Aksi takdirde mütecaviz olursun. Büyük devletler, farklı etnik ve kültürel grupların kendilerini öteki gibi hissetmedikleri devletlerdir. İnancına güvenen inanç hürriyetinden korkmaz. Düşüncesine güvenen düşünce hürriyetinden korkmaz. Biz inancımıza da güveniyoruz, düşüncemize de güveniyoruz. Onun için de ne inanç hürriyetinden ne de düşünce hürriyetinden korkuyoruz.'' Temel hak ve özgürlüklerin iç politika malzemesi yapılamayacağını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Bizde oluyor, temel haklar zaman zaman referanduma götürülüyor. Belki sizin yaşadığınız ülkelerde de oluyordur. Temel haklar referanduma götürülür mü? Mesela Müslümanlarla alakalı olarak zaman zaman böyle şeyler oluyor. 'Şurada veya şu şekilde ibadet edilmesini referanduma taşıyalım'. Sen nasıl olur da bunu referanduma taşırsın. Çünkü bu onun temel hakkıdır. Herkes belli bir inancın mensubu olarak doğuyor. Farklı bir dilin, dinin mensubu olarak doğuyor. Siz onları kalkıp da doğduktan sonra zorlayamazsınız. Kazanımları ayrı bir konudur. Kazanımlarla doğuştan elde edilen hakları birbirine karıştırmayacağız ve buna saygılı olacağız.''

Erdoğan, çifte vatandaşlığa karşı çıkmanın temel hak ve özgürlüklere karşı çıkmak olduğunu belirterek, Avrupa'da temel hak ve özgürlükler kapsamında yasak koyan ülkeler bulunduğu gibi çifte vatandaşlığı kabul eden ülkeler de olduğunu kaydetti. Başbakan Erdoğan, ''Fakat bakıyorsunuz benim vatandaşıma Allah selametlik versin. Ben diyor 'Çifte vatandaş olmam'. Mesela Fransa. Çifte vatandaş olmuyor. Niye olmuyorsun? 'Ben onların pasaportunu taşımam' diyor. Onlara adeta bir din değiştirmek gibi geliyor. Bu konuda sivil toplum örgütlerine çok büyük görev düşüyor. Sen ikinci pasaportunu da alacaksın ve oranın siyasi yaşamında da etkin hale geleceksin. Bu konuda rahat olun. Çift pasaport taşımak seni asli kimliğinden uzaklaştırmaz, merak etme'' diye konuştu. Başbakan Erdoğan, konuklara hitaben ''Sizler, BM Güvenlik Konseyi üyesi bir ülkenin vatandaşısınız. Sizler, Medeniyetler İttifakı'na eş başkanlık yapan bir ülkenin evlatlarısınız. Sizler, AB müzakerelerini kararlılıkla yürüten bir ülkenin soydaşlarısınız. Sizler, her yerde hakkı, adaleti, barışı savunan, haksızlık karşısında dimdik duran, eğilmeyen, bükülmeyen, hakkı cesaretle söyleyen bir ülkenin evlatlarısınız'' dedi.

Türkiye'nin, demokrasisi ve ekonomisi güçlü, dış politikası itibarlı bir ülke olduğunu vurgulayan Erdoğan, ''Hiçbir yerde boynunuzu bükmeyin. Bize boyun bükmek yakışmaz. Hiçbir yerde kendinizi yalnız hissetmeyin. Hiçbir yerde kendinizi dışlanmış hissetmeyin. Şunu hiçbir zaman unutmayın; burada güçlü bir ülke var, burada Türkiye var'' diye konuştu.

''TÜRKİYE AB YOLUNDA KAZANIMLAR ELDE ETTİ''

Türkiye'nin yarım asır sonra ilk kez kendi dönemlerinde AB yolunda kazanımlar elde ettiğini, 2005 yılında katılım müzakerelerine başlandığını ve şu anda müzakerelerin kararlılıkla sürdürüldüğünü vurgulayan Erdoğan, AB üyesi ülkelerde oranın vatandaşı olarak yaşayan Türk sayısının 5.5 milyon civarında olduğunu kaydetti. Erdoğan, bu rakamın AB üyesi olan kimi ülkelerin nüfusundan kat kat fazla olduğuna işaret ederek, on yıllarca emeğiyle teriyle çabalarıyla ve özverili gayretleriyle Avrupa'daki Türklerin, bulundukları ülkelerin inşası ve imarına katkı verdiğini belirtti. O ülkelerde bazılarının sanayici, bazılarının da tüccar olduğunu, şu anda sadece Almanya'da 65 bin Türk esnaf bulunduğunu ve yanlarında da 500 bine yakın personel çalıştığını ifade eden Erdoğan, artık Avrupa'nın değişik ülkelerinde üniversite kuran vatandaşlar ve soydaşların bulunduğunu, liseleri, orta okulları, ilköğretim okulları ve ilkokul öncesiyle bu tür çalışmaları yürütenler olduğunu aktardı.

Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Oralarda dil öğrendiniz, eğitim aldınız, o ülkelerin vatandaşı oldunuz. Parlamentolarına girdiniz. Yerel yönetimlerinde görevler üstlendiniz. Avrupa Parlamentosunda yer aldınız. Kabinelere giriyorsunuz, daha ileri, daha ileri, daha ileri... Hem sosyal hem siyasi yaşamda bizim kardeşlerimiz, soydaşlarımız, vatandaşlarımız yerini alacaktır. Hiçbir zaman bize asosyal olmak yakışmaz, siyaset dışı kalmak yakışmaz. Sizler Türkiye ile Avrupa arasında adeta bir köprü oldunuz.'     

Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin hiç tartışmasız bir eksen kaymasını yaşayan ülke değil, tam aksine normalleşme sürecinde yürüyen bir ülke olduğunu belirterek, ''Bizde güzel bir söz var ya 'Dere yatağında akar'. Bu dere yatağında akıyor. Kimse bunu sağa sola çekmeye çalışmasın'' şeklinde konuştu.

''Biz Asya'yı bırakıp Avrupa'ya, Avrupa'yı bırakıp Asya'ya yönelen bir ülke değiliz. Kuzeyi bırakıp güneye, güneyi bırakıp kuzeye yönelen bir ülke değiliz. Biz artık dünya ülkesi Türkiye'yiz'' diyen Erdoğan, Türkiye'nin artık gündemi belirlenen bir ülke değil, dünyada gündem belirleyen, gündeme katkı veren bir ülke olduğunu kaydetti      

     ''TÜRKİYE'YE YENİ YENİ ENGELLER ÇIKARAN LİDERLER VAR''  

Türkiye'nin ekonomisi, dış politikası, sosyal yapısı ve çağdaş kurumlarıyla bunu başardığını dile getiren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Avrupa'da Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkan, Türkiye'ye yeni yeni engeller çıkaran liderler var. Avrupa'nın tarihini ve Avrupalı olmuş Türkiye'yi tanımıyorlar, bilmiyorlar ama zaman zaman diyorlar ki 'Ama Türkiye Avrupalı değil'. Bunu hangi düşünceyle söylüyorlar? Coğrafi anlamda mı, siyasi anlamda mı, sosyal anlamda mı, ekonomik anlamda mı söylüyorsun? İnanın cevap veremiyorlar, bocalıyorlar. Coğrafi anlamda söylüyorsan, haritayı aç, bak. Bugün AB üyesi ülkelerin içerisinde Avrupa ile yakından uzaktan ilgisi olmayan ülkeler var. Bunları hangi kriterlerle oraya aldın, sorarlar adama. Güney Kıbrıs'ı hangi anlayışla aldınız? Hangi AB müktesebatına sığdırdınız? Pişman olduklarını açıklıyorlar. 'Orada büyük yanlış yaptık' diyorlar. 'Almak büyük hataydı' diyorlar. Karar siyasi. Ama bütün bunları aşacağız, sabırlı olacağız. Çünkü bizim yolumuz ırak. Hep söylüyoruz ya, Aşık Veysel'in 'Uzun ince bir yoldayız, gidiyoruz gündüz gece'. Gideceğiz, gündüz gece. Bu yol öyle kolay bir yol değil. Yol ırak. İşimiz güç, ama başaracağız. Zaten adam olana zoru başarmak yakışır. Biz bunu başaracağız.''

 Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Bizim göğe yükselen minarelerimiz çan ve hazan sesini bastırmaz, onları ötelemez, dışlamaz. İşte İstanbul, Antakya, Türkiye'nin 81 ilinde, bütün İslam coğrafyasında kiliseler, havralar, camiler çoğu zaman yan yana, omuz omuza varlıklarını sürdürmüşler. Aynı hoşgörü ortamını, anlayışı, saygılı yaklaşımı başka coğrafyalarda görmek en büyük arzumuz. Biz bir cana kıymanın bütün alemin canına kıymak olduğunu ifade eden bir medeniyetin mensuplarıyız. Haksızlığa uğrayan, hakkı çiğnenen her kim olursa olsun, rengi, dili, ırkı, inancı ne olursa olsun, biz onların yanında olmak, onların hakkını ve hukuku savunmak durumundayız. Türkiye olarak yerkürenin neresinde olursa olsun haksızlığa uğramış, ötelenmiş, itilmiş insanlar için sesimizi yükseltiriz, yükseltmeye de bundan sonra devam edeceğiz. Bizim hassasiyetimiz onların birer insan olmalarından kaynaklanıyor.''

Haiti'de deprem olunca orada yaşayan insanların Hristiyan mı, Müslüman mı olduğuna bakmadan hemen yardım yapılması için müsteşarına talimat verdiğini anlatan Erdoğan, ''Çünkü biz yaratılanı yaradandan ötürü severiz. Haiti'deki çocukların çığlıkları nasıl yüreklerimizi sızlatıyorsa, Gazze'deki çocukların feryatları da aynı şekilde yüreğimizi sızlatıyor'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, Gürcistan'daki masum sivillerin katledilmesi gibi Karabağ, Afganistan ve Irak'taki insanların durumunun da vicdanlarını sızlattığını ifade etti.

''AİHM, HESABINI SORMALI''

Erdoğan, dün Hocalı katliamının yıl dönümü olduğunu anımsatarak, ''Biz katliamları yaşamak istemiyoruz. Ama yaşayanların bunun ıstırabı içinde olduklarını bilerek, bunu paylaşmak, ama yaşatanlara da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Adalet Divanı'nın hesabını sormasını istiyoruz'' dedi. Ülkelerin nükleer silah sahibi olmasına karşı çıktıklarını belirten Erdoğan, şöyle konuştu: ''Başta BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri, önce kendinizden başlayacaksınız ki sözün tesiri olsun. Daimi üyelerde nükleer silah olacak. Filancaya diyeceksin ki, 'Sakın nükleer silah yapma'. Sende var? Seninkiler ne olacak? Bu adalet mi? Adaletin olmadığı bir dünyada küresel barışı konuşabilir miyiz? Sıkıntı buradan kaynaklanıyor. Bizde bir söz var; 'Bal bal demekle ağız tatlanmaz'. Balı yersen ağız tatlanır. Bizim değerlerimizde çok önemli bir söz var. Yapmadıklarınızı niçin söylüyorsunuz? Yaptıklarınızı söyleyeceksiniz. Ama bunların medeniyetinde böyle bir anlayış yok. Çünkü farklı bir anlayış üzerine inşa edilmiş olan medeniyetlerde bu sıkıntı var. Biz adaleti, insani değerleri, evrensel değerleri savunuyoruz. Bunu yaparken de ayrım gözetmiyor, birini diğerine üstün görmüyoruz. Türkiye AB'nin doğal üyesidir, Avrupa'da yaşayan 5,5 milyon Türkle beraber. Türkiye, Türk dünyasının, Orta Doğu'nun, Afrika'nın aynı zamanda kardeşidir, komşusudur, gönüldaşıdır. İşte onun için komşu ve bölge ülkeleriyle tam bir işbirliği içindeyiz.''

     ''7,5 YILDA 23 ÜLKEYLE VİZELERİ KALDIRDIK''

Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin son 7,5 yılda 23 ülkeyle vizeleri kaldırdığını anımsatarak, Rusya Devlet Başkanı Dimitriy Medvedev'in Mayıs ayında yapacağı ziyaret sırasında bu ülkeyle vizeleri kaldırmayı düşündüklerini söyledi. Tarihi mirasa sahip çıkmak için yoğun gayret sarf ettiklerini, bu kapsamda Türklerin bilinen en eski yazılı anıtı olan Orhun Kitabeleri'ne sahip çıktıklarını kaydeden Erdoğan, Priştina'da Fatih Camisi'ni, Kosova'da Murat Hüdavendigar Türbesi'ni, Kırım'da Zincirli Medresesi'ni, Sultan Giray Han Türbesi'ni, Selimiye Külliyesi'ni restore ettiklerini anlattı. Kudüs'teki Mescid-i Aksa içindeki kubbenin çinilerini yenilediklerini, Yusufiye Osmanlı Mezarlığı'nın çevre düzenlemesini yaptıklarını belirten Erdoğan, ''Bunları zevkle, tarihi sorumlulukla yaptık'' dedi. Erdoğan, 2002-2008 yılları arasında sadece Türkiye'de 3363 tarihi eserin restorasyonunu gerçekleştirirken, Türkiye dışındaki tarihi eserleri de ihmal etmediklerini kaydetti.

''YURT DIŞI TÜRKLERİ KANUN TASARISI MECLİS'E SUNULDU''

Başbakan Erdoğan, dünyanın neresinde olursa olsun her bir vatandaşın yalnız olmadığını hissettiğini ve hissedeceğini belirterek, şöyle konuştu: ''Bulunduğunuz ülkelerde siz iyi bir vatandaş olmakla birlikte Türk kültürünün ve Türkiye Cumhuriyeti'nin adeta birer büyükelçisi gibisiniz, bunu böyle biliniz. Büyükelçilerin sorumluluğu neyse sizin sorumluluğunuz da odur. Bugün dayanışma her zamankinden çok daha fazla önem arz ediyor. Sadece Cumhuriyetimizin vatandaşları olarak değil, tüm soydaşların tam bir dayanışma içinde olması, bulunduğunuz ülkeleriniz adına son derece önemli. 'TBMM'ye sevk edilen Yurt Dışı Türkleri Kanun Tasarısı'nın büyük önem arz ettiğini belirten Erdoğan, ''İnşallah bununla birlikte bu koordinasyon dünya genelinde farklı bir heyecanla, farklı bir takiple sürdürülecektir. Amaç, yeni bir bürokratik oluşum başlatmak değildir. Hizmeti önde tutuyoruz ve buna göre bir yapılanma getiriyoruz. Sizlere çok daha hızlı ve kaliteli hizmet vermenin yollarını arıyoruz'' diye konuştu.

Erdoğan, sözlerini, ''Sevgili kardeşlerim, Türkiye her zaman yanınızda olacak. Bundan endişeniz olmasın. Bu zamana kadar desteğini, katkısını sizlerden esirgemedi. Bundan sonra da esirgemeyecek. Birliğimizi, bütünlüğümüzü, kardeşliğimizi sabote etmek isteyenlere asla fırsat vermeyeceğiz. Hacı Bektaş Veli'nin dediği gibi bir olacak, iri olacak, diri olacağız'' diyerek tamamladı.

 kaynak: http://www.basbakanlik.gov.tr/Forms/pActuelDetail.aspx