ABD ‘NİN SÖZDE SOYKIRIM OYLAMASI Doç. Dr. Famil ŞAMİLOĞLU

Ermeniler yaklaşık bin yıl önce Selçuklu sonra da Osmanlı İmparatorluğu içerisinde 19. yüzyıla kadar huzur ve refah içinde yaşayarak etnik gruplar içerisinde Türklerle en çok kaynaşan, kendi kültürlerini ve inançlarını büyük bir hoşgörü içerisinde yaşayarak devletin en önemli kilit makamlarına kadar yükselmişlerdir.

Ermeniler yaklaşık bin yıl önce Selçuklu sonra da Osmanlı İmparatorluğu içerisinde 19. yüzyıla kadar huzur ve refah içinde yaşayarak etnik gruplar içerisinde Türklerle en çok kaynaşan, kendi kültürlerini ve inançlarını büyük bir hoşgörü içerisinde yaşayarak devletin en önemli kilit makamlarına kadar yükselmişlerdir. Fransız Devrimi ile yaygınlaşan milliyetçilik hareketlerinin de etkisiyle emperyalist güçlerin tahrik ve kışkırtmalarına alet olan Ermeniler Osmanlı İmparatorluğunun dağılmaya yüz tuttuğu, tüm imkansızlıklara rağmen çok sayıda cephede ölüm kalım mücadelesinin verildiği bir anda İmparatorluğa karşı husumet ve ihanet içerisinde olmuşlardır. Özellikle Doğu Anadolu’da Ermeni komitaları tarafından on binlerce masum, çocuk, genç, yaşlı ayrımı yapmadan Müslüman-Türk, Ermeniler tarafından katledilmiştir. 

     1915 yılında Osmanlı İmparatorluğu cephe güvenliği ile masum ve silahsız Müslümanların can güvenliğini sağlamak ve olası Türk- Ermeni çatışmasına fırsat vermemek için Ermenileri daha güvenli bölgelere göçe tabi tutmuştur. Bu sevk sırasında devlet, Ermeni vatandaşlarının öngörülen bölgelere güven içerisinde ulaşmalarını sağlamak için Tehcir Kanunu’nu çıkararak gerekli tedbirleri almıştır. Ancak kötü hava koşulları ve çete baskınları sonucunda çok sayıda Ermeni vatandaşı yaşamını yitirmiştir. Göçe tabi tutulan Ermeni vatandaşlarının büyük bir bölümü öngörülen yerlere ulaşırken, önemli bir bölümü de Kafkasya’ya göç ederek, özellikle Azerbaycan topraklarında nüfusun çoğunluğunu oluşturarak, bu bölgede bir Ermenistan devletinin altyapısını oluşturma yoluna gitmişlerdir. 

     Aradan 95 yıl geçmesine rağmen Ermeniler Türkiye’yi sözde Ermeni soykırımıyla itham eden ve tarihi gerçeklerle, insaf ve adaletle bağdaşmayan bir şekilde Türklere karşı husumetlerini her fırsatta göstermektedirler. 

     Ermeniler, 1989’da Sovyetler Birliği’nin dağılmaya yüz tuttuğu bir sırada komşusu Azerbaycan’a bağlı özerk bir cumhuriyet olan Dağlık Karabağ ve diğer Azerbaycan topraklarını işgal ederek on binlerce Azerbaycan Türkünün hayatını kaybetmesine neden olmuş ve başta Hocalı olmak üzere pek çok Azerbaycan şehrinde de insanlığın kanını donduracak vahşetleri gerçekleştirmişlerdir. Bugün Azerbaycan topraklarının yaklaşık % 20’si Ermeni işgali altındadır ve bir milyona yakın Azerbaycan Türkü doğup büyüdüğü topraklardan atılarak göçmen konumuna sokulmuştur. 

     Tüm  dünyanın gözleri önünde cereyan eden Ermeni zorbalığına ve katliamına karşılık Ermenistan önemli bir yaptırımla karşılaşmadığı gibi, tam tersine başta Rusya olmak üzere ABD ve Avrupa ülkelerinin birçoğundan himaye de görmektedir. 

      Türkiye’nin son yıllarda izlemekte olduğu tüm komşularıyla iyi ilişkiler oluşturmaya yönelik çabaları sonucunda, 10 Ekim 2009 tarihinde Türkiye ile Ermenistan arasında sınırların açılmasına, diplomatik ilişkilerin kurulmasına ve geçmişte karşılıklı olarak yaşanan acı olayların araştırılmasına yönelik bir komisyon kurulmasını içeren bir protokol imzalanmıştır. Ancak Ermenistan Anayasa Mahkemesi, iki ülke arasında imzalanan protokolün esas ruhunu yansıtan 1915 olaylarının araştırılmasına yönelik bir komisyon kurulmasıyla ilgili maddeyi çarpıtan bir karar alma yoluna gitmiştir. 

     Türkiye ile Ermenistan arasında normalleşme sürecinin sağlıklı ve kalıcı bir hale getirilebilmesi için Azerbaycan topraklarının işgaline son verilemesine yönelik Ermenistan’a başta ABD yönetimi olmak üzere Batılı ülkelerden ciddi bir baskı ve uyarı gelmemiştir.  

     4 Mart 2010 tarihinde ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nde yapılan oylamada 22 hayır oyuna karşılık, 23 evet ile 1915 olaylarını Ermeni soykırımı olarak nitelendiren ve ciddiyetten uzak bir tiyatro gösterisine dönüştüren bir karar tasarısı kabul edilmiştir. Hukuken Temsilciler Meclisi’nin aldığı bu karar, henüz yasal bir boyut kazanamamış olmasına rağmen, Türk-ABD ilişkilerinde George Bush döneminde yaşanan güven bunalımının aşılmakta olduğu bir dönemde ciddi bir güvensizliğe ve kırılmaya yol açacak bir nitelikte görünmektedir. 

     Ortadoğu, Kafkaslar ve Orta Asya’da çok hassas dengelerin oluşmakta olduğu bir dönemde böyle bir kararın ABD  Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nden geçmesi sürecinde yeterli bir kararlığı ve tepkiyi göstermeyen ABD yönetiminin iç politika hesaplarıyla Ermeni lobilerine adeta teslim olması tarihi bir hata olmuştur. Bu oylamanın Türk-ABD ilişkilerinde, özellikle başkan Obama ile birlikte Türk milletinde ABD’ye karşı sempatinin giderek yükseldiği ve ABD ile model ortaklığın konuşulduğu bir dönemde gerçekleşmiş olması büyük bir talihsizlik olmuştur. 

     Tarih olayları ancak tarih bilimi objektif bir şekilde değerlendirebilir. Parlamentoların siyasi hesaplarla tarihi olayları siyasallaştırarak Türkiye gibi büyük ve gurur dolu bir tarihi geçmişi ve engin kültürel birikimi olan, geçmişte ve yakın tarihte zor duruma düşen halklara kucak açan  bir ülkenin atalarını Türkiye’nin ve Ermenistan’nın haritadaki yerini bile gösteremeyecek kadar bilgi sahibi olmayan Temsilciler Meclisi üyelerinin bir komediye dönüşen oylarıyla soykırımla itham etmek akıl ve vicdanın kabul edebileceği bir durum değildir.Türk Milleti Hükümetiyle ve muhalefetiyle serinkanlı bir şekilde gerekli tepkiyi göstermeli ve bu süreci iyi yönetmelidir. Ancak bu oylama bize şunu bir kez daha açıkça göstermiştir ki, Türkiye gerek ABD’de ve gerekse AB’de etkin ve organize bir lobi çalışmalarına girişerek tarihi gerçeklerle bağdaşmayan 1915 olaylarının gerçek iç yüzünü Batılı toplumlara ve kurumlara yılmadan ve yorulmadan anlatmalıdır.