Dün Hollanda’da yaklaşık 12 milyon seçmenden 9 milyonu 150 sandalyelik parlamento üyelerini belirlemek için sandığa gitti. Geçici sonuçlara göre de VVD ile ırkçı PVV seçimlerin galibi olarak sandıktan çıkarken iktidardaki CDA ile muhalefet partisi SP büyük bir hezimet yaşadılar.
Dün Hollanda’da yaklaşık 12 milyon seçmenden 9 milyonu 150 sandalyelik parlamento üyelerini belirlemek için sandığa gitti. Geçici sonuçlara göre de VVD ile ırkçı PVV seçimlerin galibi olarak sandıktan çıkarken iktidardaki CDA ile muhalefet partisi SP büyük bir hezimet yaşadılar.
Bu sonuçlara göre Hollanda tarihinde ilk defa 31 sandalye ile VVD birinci parti oldu. İkinciliği ise 30 sandalye ile kıl payı bir farkla PvdA aldı. Bu da hükümet kurma görevinin VVD’li birisine verileceği anlamına gelmektedir. VVD’li birisinin başbakan olması durumunda Hollanda tarihinde İkinci Dünya Savaşından beri ilk defa bir liberal başbakan olmuş olacak.
CDA’da Deprem
Seçimlerde alınan ağır yenilginin faturasını kendilerine çıkaran Başbakan Balkenende ve parti Genel Başkanı Peter van Heeswijk görevlerinden istifa ettiler. Balkenende Meclis üyeliği de yapmayacağını açıkladı. Balkenende’nin partisi CDA’nın sandalye sayısı 41’den 21’e düşerken koalisyon ortaklığının hemem hemen mümkün olmadığı ortaya çıktı. Bu yenilginin sebebi Balkenende’nin 2002’den beri kurduğu dört kabinenin de zamanından önce düşmesi olarak gösteriliyor. Zira erken seçim kararı alınıp Balkenende’nin parti liderliğini devam ettireceğinin açıklanmasıyla CDA, kamuoyu yoklamalarında ciddi bir düşüş göstermeye başlamıştı. Hıristiyan Demokratların Meclis Grup Başkanlığı geçici olarak Maxim Verhagen tarafından yürütülecek.
Ufukta Koalisyon Görünüyor
VVD’nin 31, PvdA’nın 30 sandalye kazandığı seçimlerin galibi kıl payı belirlendi. İki parti arasındaki fark ise sadece % 08. Irkçı PVV’nin 24, SP’nin 15, Groen Links’in 10, D66’nın 10, CU’nun 5, SGP’nin 2 ve PvdD’nin de 2 sandalye kazandığı seçimlerin sonunda koalisyon için 76 sandalyenin nasıl bir araya getirileceği merak konusu. Zira hiç bir kombinasyonun uzun ömürlü olacağı tahmin edilmemektedir. Dörtlü, belki de beşli koalisyonlar bile muhtemel görünürken program bazında bunun nasıl olacağını hiç kimse tahmin etme cesaretini bile gösterememektedir. Hele hele Wilders’in partisi ile koalisyon kurulması halinde, ki bu mümkün görünmüyor, partilerde çalkantıların olacağı kesin. Daha bir kaç gün önce seçimlerin galibi VVD’nin eski lideri Joris Voorhoeve Wilders’le koalisyon durumunda partisinden istifa edeceğini açıklamıştı. Parti içindeki diğer liberallerin de bunu engellemeye çalışacağına kesin gözüyle bakılmaktadır. Ayrıca parti lideri Mark Rutte bir kaç gün önce Wilders’in senatoda temsilcisinin olmaması yüzünden bir alternatif olmadığını açıklamıştı. Bir çok önlemlerin alınacağı yeni dönemde senato desteğinin şart olduğunu, aksi takdirde icraatın mümkün olmayacağını belirtmişti. Aynı durum Hıristiyan Demokratlar için de geçerlidir. Eski başbakanlardan Ruud Lubbers ve Dries van Agt’ın, Wilders’le koalisyon yapmamak için ellerinden geleni yapacakları şimdiden aşikardır. Hal böyle olunca da çok kısa zaman sonra yine erken seçimlerin olması kaçınılmaz gibi görünmektedir.
UETD Irkçı Wilders’in Yükselişinden Kaygı Duymaktadır
VVD milletvekili iken partisinin şartları yerine getirmesi halinde AB üyesi olabileceği düşüncesine karşı çıktığı için üyelikten istifa eden Wilders’in kurduğu PVV’nin ülkenin üçüncü partisi olması bizleri derin bir kaygıya sevk etmiştir. Türkiye’nin AB üyeliği karşıtlığına anti İslam söylemleri de ilave eden Wilders, demokratik bir parti kurmak yerine tek yetkilisinin kendisi olduğu bir hareket oluşturmayı yeğledi. Diktatörce yönetilen hareketin ne üyesi ne de denetleme organı bulunmaktadır. İpler sadece Wilders’in elindedir. İşte böyle bir parti Hollanda seçimlerinde % 15’in üzerinde bir destek alarak 24 sandalye ile parlamentoda temsil edilecektir. Bu aklı selim herkesi olduğu gibi bizleri de kaygılandırmaktadır.
Irkçı Partinin Seçmen Profili
Özellikle de PVV’nin seçmen profili herkesin şapkasını önüne koyup derin derin düşünmesini gerektirecek bir gelişmedir. Seçim akşamı saygın araştırma kuruluşu Synovate’in açıkladığı araştırma sonuçları şüphe götürmez bulguları dikkatimize sunmaktadır. Örneğin bu seçimlerde Wilders’e oy verenlerin geçen seçimlerde % 24’ü Hıristiyan Demokratlara (CDA), % 23’ü Sosyalist Partiye (SP), % 17’si İşçi Partisine (PvdA), % 12’si Özgürlük ve Demokrasi Partisine (VVD) verirken % 18’i de yeni seçmenlerden oluşmaktadır. Bu da özellikle soldan ve merkez sağdan aşırı sağa bir yönelmenin olduğuna işaret etmektedir. Yaş grubu itibariyle bakınca da Wilders’e oy verenlerin % 64’nün 35 yaş ve üstü olduğunu görmekteyiz. Dikkat çeken bir özellik de Wilders seçmenlerinin gelir ve eğitim durumlarındaki yükseliştir. Daha önceki seçimlerde daha çok eğitim ve gelir düzeyi düşük seçmenlerin tercih ettiği Wilders bu seçimlerde yüksek gelirli ve eğitimlilerin de desteğini almıştır. Wilders seçmeninin % 32’si düşük gelirlilerden oluşurken, % 52’si orta ve yüksek eğitimlilerden oluşmaktadır.
Wilders’in bu denli ilgi görmesinin bir çok sebebinin olduğu kesin. Bunların başında 11 Eylülle birlikte ortaya çıkan islamofobi gelmektedir. Bunun yanı sıra mevcut estabilişmene olan güvensizlik ve etkin bir uyum politikasının olmamasından dolayı göçmenlerin toplumda bir sorun olarak görülmesini sayabiliriz. Yabancıların suça iştirak oranının yüksekliği, sosyal ödenek alanların çokluğu ve bu konuda alınan önlemlerin yetersizliği zaten var olan önyargıları iyice artırıp seçmenlerin Wilders’e yönelmesine sebep olmuştur. Tabii ki bu durumda günah keçisi olarak da yabancılar, özellikle de Müslümanlar seçilmiştir.
Aklı Selim Görev Başına
Hollanda’nın bir çok alanda Avrupa’nın laboratuarı olduğunun bilinciyle bu seçmen kaymasına bakarsak durumun vahametini bütün şiddetiyle hissedebiliriz. Bu durumu sadece Wilders’in güçlenmesinden ibaret görmek ise toplumsal gelişmeleri iyi okuyamamak anlamına gelir. Zira ırkçıların aldığı elektoral destek diğer partilerin de aşırı sağa doğru kaymasına sebep olacaktır. Zaten bunun belirtilerini son yıllarda çok açık bir şekilde gözlemlemekteyiz. Özellikle merkez sağın giderek Wilders çizgisine doğru yöneleceğini şimdiden söylememiz mümkündür. Bu da bizlerin kaygı duyması için çok önemli bir gelişmedir.
UETD olarak bu kaygıları bertaraf etmek için aklı selim herkesi göreve davet ederken kendi sorumluluğumuzun her zaman olduğu gibi şuurunda olacağız. Enseyi karartmadan, önümüze bakarak...
UETD-Hollanda