Azerbaycan halkının tarihine Kanlı Yanvar Faciası (Kanlı Ocak Faciası) olarak dahil olmuş 20 Ocak 1990 tarihli olayların üzerinden yirmibir yıl geçiyor. Yirmibir yıl önce Azerbaycan halkının kaderinde kötü ve korkulu günler yaşanıyordu. Savunmasız halk saldırıya uğramış, suçsuz insanlar kurşuna dizilmiş, tankların altında ezilmişti.
Azerbaycan halkının tarihine Kanlı Yanvar Faciası (Kanlı Ocak Faciası) olarak dahil olmuş 20 Ocak 1990 tarihli olayların üzerinden yirmibir yıl geçiyor. Yirmibir yıl önce Azerbaycan halkının kaderinde kötü ve korkulu günler yaşanıyordu. Savunmasız halk saldırıya uğramış, suçsuz insanlar kurşuna dizilmiş, tankların altında ezilmişti.
Ama 20 Ocak, Azerbaycan halkının tarihinde, sadece ağıt ve acı ile hatırlanacak gün değil. 20 Ocak hem de Azerbaycan Türkleri kardeşlerimizin, şan ve şeref günüdür. O gün caddeleri boyamış al şehit kanları bir anlamda Milli ülkümüzün uyanan güneşinin kırmızı şafağını simgeliyordu.
Azerbaycan Türkleri kardeşlerimiz, o gün üstüne saldıran dehşet verici kabusa, Sovyet harbiyesinin korkunç güruhuna karşı göğsünü siper etmeyi, kendi kimliğini ve metanetini korumayı başardı.
1990 yılının 20 Ocağı Azerbaycan'ın istiklal yolunun ilk şehitlik zirvesiydi. Sovyet Ordusu'nun çok sayılı birliklerinin, özel harekat birliklerinin ve içişleri bakanlığına bağlı birliklerin Bakü'ye saldırısı hususi gaddarlık ve görülmemiş vahşetle takip edildi. Komünist diktatörlüğü; Macaristan'a, Afganistan'a Çekoslovakya'ya yönelik yaptığı askeri müdahaleyi o zaman Sovyetler Birliği'nin müttefik cumhuriyetlerinden biri olan Azerbaycan'da da tekrarlamaktan çekinmedi.
Azerbaycan'ın komşu Ermenistan'ın saldırısına maruz kaldığı ortamda, Sovyet yönetimi, münakaşayı önlemek için kesin önlemler almak yerine, Azerbaycan'a gönderilen ordu birliklerinin terkibine Stavropol, Krasnodar ve Rostov'dan seferberliğe alınan Ermeni asker ve subayları, Sovyet harbi birliklerinde hizmet eden Ermenileri ve Askeri okulların Ermeni öğrencilerini dahil ederek, Ermeni tarafında yer almıştır. Bakü'ye saldıran askeri birlikler (bazı bilgilere göre 60.000 kişi) "dövüş görevi"ni yerine getirmek için iyi bir psikolojik hazırlıktan geçirilmişlerdi: "Siz Bakü'ye Rusları savunmak için getirilmişsiniz”
Mihail Gorbaçov başta olmakla Sovyet yönetimi Bakü'de "Rus ve Ermeni" kozunu maharetle kullandı. Sanki askeri birlikler Bakü'ye Rus ve Ermenileri, asker ailelerini korumak, "aşırı milliyetçiler" tarafından iktidarın zorla ele geçirilmesini önlemek amacıyla gönderilmişlerdi. Aslında ise bu açıkca riya ve koca bir yalandı. Çünkü Sovyet yönetiminin delilleri gerçeğe yakın olsaydı bile, Bakü'ye tepeden tırnağa silahlandırılmış askeri birlikler göndermeye ihtiyaç yoktu. Çünkü o zaman Bakü'de içişleri bakanlığına bağlı 11.500 asker, savunma bakanlığına bağlı Bakü Garnizonu'nun askeri birlikleri, hava saldırısından savunma kuvvetleri vardı. 4. Ordu Komutanlığı da Bakü'de konuşlandırılmıştı.
Bunlara rağmen 1990 yılı 19 Ocak'ta Mihail Gorbaçov SSCB Anayasası'nın 199. ve Azerbaycan SSC Anayasası'nın 71. maddesini kabaca ihlal ederek, 20 Ocak'tan itibaren olağanüstü hal ilan edilmesi hakkında ferman imzaladı. Lakin KGB'nin "Alfa" grubu 19 Ocak saat 19.27'de Azerbaycan Televizyonu'nun enerji bloğunu bombaladı ve Azerbaycan Televizyonu'nun yayınını imkansız hale getirdi. Gece ise askeri birlikler olağanüstü halden habersiz olan şehre girdi ve ahaliye karşı saldırıya geçti.
Gorbaçov'un fermanı geçerli olacağı saate kadar (20 Ocak 1990, Saat 24.00) kişi öldürülmüştür. Bakü'de olağanüstü hal ilan edilmesi hakkındaki bilgi ise halka 20 Ocak sabahı saat 07.00 da Azerbaycan Radyosu aracılığıyla bildirilmiştir. Bu saate kadar öldürülen kişi sayısı 100 civarındaydı. Oysa Gorbaçov'un Azerbaycan'a görevlendirerek gönderdiği yüksek makamlı emisarlar utanmadan Bakü'de olağanüstü hal ilan edilmeyeceğini beyan etmişlerdir.
Tanklar, zırhlı araçlar Bakü caddelerinde önlerine çıkan her şeyi ezmiş, askerler cani ve barbarca her yanı kurşun yağmuruna tutmuşlardır. İnsanlar sadece caddelerde değil otobüslerde hatta evlerinde otururken bile mermilere hedef olmuşlardır. Yaralılar için gelen ambulanslar ve ilkyardım ekiplerine de ateş açılmıştır.
Birkaç gün içinde 137 kişi öldürülmüş, 700 kişi yaralanmış ve 800'den fazla kişi gözaltına alınmıştır. "Şit" ("Kalkan") Örgütü Eksperlerinin raporlarından: " İnsanları özel olarak vahşice ve gaddarca yakın mesafeden kurşunlamışlardır. Y. Meyeroviç'e 21, V. Hanmemmedov'a 10'dan fazla, R. Rüstemov'a 23 mermi isabet etmiştir; " Hastaneler, ambulanslar kurşunlanmış, hekimler öldürülmüştür; " Kalaşnikof tüfeklerinin ağırlık merkezi değişen 5,54 çaplı mermileri kullanılmıştır.
Hayatını kaybedenler arasında yetişkin olmayanlar, kadınlar, ihtiyarlar ve engelliler de vardı. 1990 yılının Ocak olayları ayın 19'dan 20'sine geçen gecenin kanlı kıyımları ile bitmedi. Sovyet Ordusunun özel eğitilmiş birlikleri bölgelerde halen facialar türetiyorlardı. 20 Ocak'ta tüm dünya Bakü'de yapılan kıyımdan haberdar oldu. 21 yıl önce "demokratik dünya" Bakü'deki kanlı terör hadiselerini "Sovyetler Birliği'nin iç meselesi" adlandırdı. Sonra da bu "demokratik dünya" eli kanlı Gorbaçov'a Nobel Barış Ödülü verdi.
20 Ocak Azerbaycan tarihinde bundan önceki feci olaylar 20. yüzyıl boyunca Azerbaycan Türkleri kardeşlerimize karşı yürütülen, düşünülmüş siyasetin tezahürüydü.
Azerbaycan Türkleri kardeşlerimize karşı soykırım, Sovyet hakimiyeti yıllarında Azerbaycan topraklarının yavaş yavaş ilhak edilmesi, neticede Ülke topraklarının 125.000 km2 - den 87.000 km2 - ye düşmesi, Sovyet yönetiminin Ermenilere arka çıkmasıyla başlayan Dağlık Karabağ olayları, Azerbaycan Türklerinin Ermenistan arazisindeki ezeli topraklarından kovulması bu siyasetin aşamalarıdır.
Bu vesileyle Azerbaycan’ın bağımsızlığı için vatan topraklarının işgal altından kurtulması için canlarını feda eden aziz Azerbaycan Türkleri kardeşlerimize, şehitlerimize Yüce Allah’tan sonsuz rahmet diliyor, Gazilerimizi de; şükranla yad ediyor, saygıyla selamlıyorum….
ABBAS UÇAR
20/01/2011