Belçika Müslüman Temsil Kurumu (Executif-EMB)’nin görev süresi defaatler uzatılmasının ardından 31 Mart 2011’de yeniden doluyor.
Belçika Müslüman Temsil Kurumu (Executif-EMB)’nin görev süresi defaatler uzatılmasının ardından 31 Mart 2011’de yeniden doluyor. Devlet nezdindeki Müslümanların resmi temsilcisi olan kurum 2008 yılından itibaren yeniden yapılandırılma sürecinde. Halen masada camilerden temsilci gönderilmesi üzerine kurulu strüktürel yapılandırma teklifi duruyor. Buna göre 300 üyeli Genel Kurul, 51 kişilik Merkez Yönetim Kurulu’nu belirliyor. Buraya üçü kadın ve üçü uzman olmak şartıyla altı üye dışardan atanıyor. En nihayetinde ikisi atanmışlardan olmak üzere 17 üyeli idari heyet belirleniyor.
Bu aşamaya gelinmiş olması Belçika Müslüman Temsil Kurumu’nun özverili çalışmasının sonucu olduğunun altının çizilmesi gerekiyor. Daha önceki kurum içi çatışmalar göz önünde bulundurulduğunda bu daha bir anlamlı hale geliyor. Son iki yılda farklı etnik kökenlere ve farklı dini akımlara rağmen Executif’in geleceğine dair bir konsensüse varılma başarısı gösterildi.
Üzerinde mutabakata varılan yapılandırma taslağına tek çekinceli yaklaşım mühtedi dediğimiz İslam’ı sonradan seçenler tarafından geldi. Başkan Yardımcısı İsabelle Praille, camilerden temsilci gönderilme tekifine karşı çıkıyor ve gerekçe olarak da Müslümanların sadece yüzde 10’unun camilere gittiğini ileri sürüyor. Kendisi toplumun büyük çoğunluğunun bu şekilde temsil edilmeyeceği endişesi taşıyor.
Bana göre Bayan Praille’nin endişeleri yersiz. Belçika’da Müslümanların profesyonel ve inandırıcı bir temsil heyetine ihtiyaçları var. 1998 ve 2005 yıllarında yapılan seçimler, Müslüman toplumu adına en ‘uygun’ temsilcileri seçmek için yeterli olmadı. Hatta arzu edilenin aksine sonuçlar doğurdu. Yapılan seçimlerle işbaşına gelen bu insanlar bilinçli ya da bilinçsiz şekilde Executif’in tartışmalı ve amatör görünüm kazanmasına yardımcı oldular.
Geçmişteki bu pratik uygulamanın verimsiz olduğu defaalarca ortaya kondu. Executif iç çekişmeler, skandallar ve adli yargılamalarla işlemez hale geldi. Bu bağlamda seçimler yeterlilik için bir garanti değildir. Yapılan seçimlere katılıma gelinecek olursa, ne 1998’deki ne de 2005’te düzenlenen seçimlere Müslümanların yüzde 10’undan fazlası iştirak etmedi.
Dikkatimi çeken bir diğer husus ise temsil ve meşrutiyet sözcüklerinin sadece İslam için kullanılıyor olması. Sanki ülkedeki diğer dinler demokratik bir yapılanma içindelermiş gibi. Elbette otokratik bir yapıdan yana değilim fakat eşitlik gibi bir kavramın da önemli olduğuna inanıyorum. Bundan dolayıdır ki yeni yapılanma sürecinde camilerin çok önemli bir fonksiyon yerine getireceklerine inanıyorum.
Müslüman toplumun temsili ve çıkarlarının korunması sosyal ve kültürel işlerle karıştırılmaması gerekiyor. Bu bir ‘dindarlık yarışı’ değildir. Yani sırf molla ve imamlardan müteşşekil bir temsilciler meclisi istemiyorum fakat sadece egzotik ismi olduğu için oralara gelmiş yetersiz kişilerce de sıraların doldurulmaması gerektiğini savunuyorum. İslami duyarlılığı olmadan sadece yabancı asıllı olmak Müslümanların hakkıyla temsili için yeterli bir kriter değildir.
Belçika Müslüman Temsil Kurumu (Executif) 2008 yılından bu yana ‘geçici’ olarak görevine devam ediyor. Buna karşın İslam dindersi öğretmenlerin atanması, sosyal danışmaların ve imamların yetiştirilmesi gibi çok önemli dosyalar bekliyor. Aylardır bu dosyalarda istenen ölçüde bir çalışma yapılabilmiş değil.
Uzadığı ölçüde Belçika’da yaşanan dile dayalı çekişme Executif içinde de günyüzüne çıkar oldu. İki dilli bir yapı üye ve çalışanlar için verimliliği azaltmakla birlikte toplantıların kısır geçmesine ve tercüme gibi işlere büyük meblağda paralar harcanmasına neden oluyor. Kurumun Flaman ve Valon bölümlerinin kendi öncelikleri ve söylemleri söz konusu. Executif’in yeniden yapılandırılmasında dile dayalı hassasiyetlerin de göz önünde bulundurulması zorunluluğu var.
Bütün bunların çerçevesinde Adalet Bakanı’na eleştirel ve sahte argümanlarla yapılan itirazların etkisinde kalmama çağrısında bulunuyorum. Müslüman toplumuna bir şans verilmeli fakat onlar da bunun son şans olabileceğinin bilincinde olmalı.
Veli Yüksel
26 Mart 2011