Ramazan'ı Şerif i “Beslenme festivaline” dönüştürmek, Yüce Allah tarafından insanoğluna sunulmuş eşsiz bir imkânı hovardaca israf etmekten başka bir şey değildir.
Ramazan'ı Şerif i “Beslenme festivaline” dönüştürmek, Yüce Allah tarafından insanoğluna sunulmuş eşsiz bir imkânı hovardaca israf etmekten başka bir şey değildir.
Ramazan'ı festivale dönüştürenler orucu sadece diyete, ibadeti âdete dönüştürürler.
Ramazan, ruhun beslenmesi için bedenin aç bırakıldığı aydır. 11 ayın yürekte bıraktığı kiri, isi, pası temizlemek için yüreğin bakıma alınmasıdır.
Yüreğinin çeperlerine tutunarak, kendine doğru tırmanmak isteyenler için bulunmaz bir fırsattır Ramazan ayı.
Oruç tutmakla iş bitmemektedir, asıl yapılması gereken orucun başını dik tutmaktır.
Orucun başı, yüreğimizi paylaştığımız gibi, soframızı ve ekmeğimizi, yoksullarla, yetimlerle, evsiz, işsiz ve aşsızlarla paylaşarak dik tutulur!!!
Her gün iftarda ve sahurda yemeği düşündüğümüz envai çeşit yiyeceğin bedelini, yeryüzünün tüm açlarını, açıklarını, mazlumlarını, mağdurlarını yüreğimize alıp, onlara donattığımız gönül soframızı iç geçirerek izlerken açlığımızı unuttuğumuz zaman dik tutulur!!!
Bizler Belçika’da ağustos ayının sıcak ve uzun gününün sonunda akşamı zor ederek litrelerce su içiyor, öğünümüzü daha da fazlalaştırıyor iftarımızı açıyoruz...
Peki ya dünyanın öbür ucunda üç yıldır hiç yağmayan yağmur sonucu yaşanan kuraklıktaki insanlar!!!
Daha dünyaya yeni gelmiş bu çocuklar bırakın suyu açlıktan ölüyorlar...
Başka bir şeyden değil açlıktan ölüyorlar ve dünya buna sessiz kalıyor. En basit bir örnekle; dünya yılda 160 milyar doları güzellik için harcıyor.
Somali'nin derdi ise sadece birkaç yüz milyon dolar. Dünya insanları azıcık dayanışmayı bilse bu sorun halledilir.
Her zaman olduğu gibi özellikle Avrupa’da yaşayan Türk halkı olarak bu işin önderliğini biz yapmalıyız, bize de bu yakışır...
“ Biz yemek yerken boğazımızda düğümlenmeli”
Onlar bu durumdayken biz rahat rahat iftar edersek, bize bu asla yakışmaz. Gerek Avrupa’nın çeşitli Ülkelerinde, gerek Belçika’da gerekse Anavatanımız Türkiye’de Afrika için, Somali için yardım kampanyası yapan sivil toplum kuruluşlarımız var İnsanlarımız tez elden bu kampanyalara destek vererek kendine yakışanı yapmalıdır...
Somali’de, açlıktan ölmek üzere olan, derisi kemiklerine yapışmış, adeta canlı iskelet görünümündeki bu çocuklara, vicdan sahibi birer insan olarak, bir Müslüman olarak, yardım ellerimizi biran önce uzatmalıyız...
Somali’de bir anne, safa ile merve arasında koşan Hacer validemiz kadar çaresiz, feryad ediyor; nerede islam âlemi? Nerede insanlık vicdanı? Bizler her zaman olduğu gibi, hiçbir tarafa bakmadan “ben buradayım” diyebilmeliyiz!!!
“Müminler ancak kardeştir, kardeşlik sınır tanımaz” diyebiliyorsak, o zaman açlıktan ölen bu masum çocuklara yardım ellerimizi uzatalım.
Nasıl geçen yıllarda Gazze, Pakistan ve dünyanın bir çok yerindeki mazlumların yardımına koşarak bunu başardıysak bu yıl da Somali için bu imtihanı da başarabilecek güçte olduğumuzu düşünüyorum.
Hani Şarktakinin ayağına diken batsa, garptaki bu acıyı duyacaktı???
Somali’deki insanlık dramını kalbimizin iman derinliğinde hissetmek bir insani görevdir.
Somali’de açlık yüzünden can cekişen, ölümle pençeleşen bir çocuğu iftar soframıza misafir etmeliyiz. Soframızdan bir yemek çeşidini azaltarak bunu yapabiliriz.
Somali’de açlıktan ölen çocuğun vebali, tüm insanlığın omuzlarındadır. Lütfen, 5 sn. düşüşünün.
Orucu bir festivale çevirmeden soframızı ve ekmeğimizi, gönüllerimizi yoksullarla, yetimlerle paylaşmalıyız.
Bu şekilde bizler orucun başını dik tutarsak, elbet oruç da bizim başımızı dik tutacaktır.
Orucun başını dik tutanların ve başını oruçla dik tutanların Ramazan'ı Şerifleri hayırlı ve bereketli olsun...
Saygılarımla...
ABBAS UÇAR