AB EKONOMİLERİNDE ENTEGRASYON SORUNU/Prof. Dr. Famil ŞAMİLOĞLU

Son istatistiklere göre ciddi ekonomik yavaşlama içerisine giren AB ekonomilerindeki borç küresel ekonomiyi olumsuz yönde etkilemeye devam etmektedir.

Son istatistiklere göre ciddi ekonomik yavaşlama içerisine giren AB ekonomilerindeki borç küresel ekonomiyi olumsuz yönde etkilemeye devam etmektedir.

Özellikle AB bankalarının çok ciddi sermaye ihtiyacı içinde olması sorunun çözümünü çok zorlaştırmaktadır. Son haftalarda Euro Bölgesi’nin bankacılık sektörüne dair endişelerin yarattığı türbülansın kalıcı bir krize dönüşmemesi için bankacılık sektörüne yönelik devlet teşvikleri ve garantilerinin bir an önce uygulamaya sokulmasıgerekir.

27 üyeli ve yüz binlerce sayfadan oluşan mevzuatı ile AB adeta hantal bir yapıya sahip, hızlı karar alamayan bir yapı görünümü vermektedir. Merkel ve Sarkozy AB üyesi ülkelerde yaşanan borç sorununun çözümü konusunda daha çok AB ülkelerindeki ekonomik entegrasyonun sağlanması yönüne vurgu yaptılar. Ancak bugünkü haliyle AB üyesi ülkelerde ekonomik entegrasyonun çok kısa sürede gerçekleşmesi mümkün değildir. Zaten liderler de entegrasyonunun yavaş yavaş olabileceğini vurguladılar.

AB’nin Maastricht kriterlerine göre bir ülkenin borcunun GSMH’na oranının %60’ı geçmemesi gerekir. Ancak bu kriterin pek çok AB ülkesi tarafından çok fazlasıyla aşıldığı gözlenmektedir. AB Ülkelerin makro ekonomik göstergeleri incelendiğinde aynı para birimini kullanmalarına rağmen ekonomik büyüme oranları, borçlanma faizleri ve enflasyon oranları bakımından çok çarpıcı bir yapının olduğu gözlenmektedir.

Borç sarmalı içinde bulunan ülkelerdeki enflasyon oranları AB’nin ortalamasının altındadır. Büyüme oranları bakımından da borç sarmalı içinde bulunan ülkelerin bir çoğunda küçülme söz konusudur. Ayrıca borçlanma faizleri bakımından da çok çarpıcı bir yapı görünmektedir. Mesela Almanya, Fransa gibi AB’nin önde gelen ülkeleri %3-4’ ler ile borçlanabilirken bu oran Yunanistan için%15 , Portekiz için yüzde 12, İrlanda için yüzde 13 seviyelerindedir. Bu ülkeler çok yüksek reel faizler ödemek zorunda kalmaktadırlar. Özellikle enflasyon oranlarının borç sorunu içinde bulunan ülkelerde çok düşük olması yüksek reel faiz ödemelerine sebep olmaktadır. Bu durumun uzun süre sürdürülebilmesi mümkün gözükmemektedir.

Bu çarpıcı yapıdan dolayı çok düşük faizler ile borçlanabilen Almanya ve Fransa, Belçika gibi ülkeler ise ortak bir Euro tahvili çıkarılmasına şiddetle karşı çıkmaktadırlar.

Avrupa Merkez Bankası’nın geçtiğimiz bir haftada İtalya ve İspanya’nın 32 milyar Euro’luk tahvilini satın almasını Alman Cumhurbaşkanı Wullf siyasi ve hukiki açıdan çok düşündürücü bulduğunu ifade etti.

AB’nin son sözü söyleyen ve büyük ölçüde ekonomik yükünü taşıyan Almanya cumhurbaşkanı ve Merkel’ in yaklaşımları Almanya’nın borç krizi içinde bulunan AB ülkelerinin yükünün Alman halkı tarafından daha fazla taşınmak istemediğine işaret etmektedir.

Gelinen noktada AB’de sadece ekonomik değil ciddi bir liderlik ve risk alamama sorunu çok açıkça görülmektedir.