11 Eylül’den sonra ABD ve Avrupa Birliği (AB) Müslüman ülkelerde, terör sürer korkusu ve güvenlik sağlama endişesi ile Orta Doğu’da diktatörlerle işbirliğine gitmişti.
11 Eylül’den sonra ABD ve Avrupa Birliği (AB) Müslüman ülkelerde, terör sürer korkusu ve güvenlik sağlama endişesi ile Orta Doğu’da diktatörlerle işbirliğine gitmişti. Örneğin, Mısır’da açılan davaların demokrasiyi ayak altına almasına, Tunus’ta basın özgürlüğünün ortadan kaldırılmasına hiç ses çıkarılmamıştı. Bırakın Bush zamanın tutumunu, Başkan Obama bile, salt İsrail-Filistin arasında anlaşma olabilir diye, ünlü Kahire konuşmasında demokrasiyi göz ardı etmişti.( Türkiye’de, T.B.M.M.’deki konuşmasını anımsayın).
Emperyalistlerin, milyarlarca doları bulan askeri yatırımları ise bambaşka bir konudur.
“Arap Baharı”nı başlatanların başını Müslümanlar çekmiyordu ama şimdiki sonuçlara bir göz atalım.
TUNUS
“Ilımlı Müslümanlar” oyların yüzde 41’ini aldılar.
FAS
“Ilımlı Müslümanlar” oyların yüzde 27’sini aldılar.
MISIR
Müslüman Kardeşlerin yüksek oy alacakları bekleniyordu (yüzde 36) ama Selefilerin (El Nur Partisi, yüzde 24), Müslüman Kardeşlerle birlikte, üç aşamalı Meclis seçimlerinde, Meclis’teki sandalyelerin hemen hemen üçte ikisini alacaklarını kimse beklemiyordu.
LİBYA
Libya Geçici Ulusal Konseyi, her ne kadar sonradan biraz geriye çark ettiyse de, laik sistemden şeriat düzenine geçildiğini açıkladı.
Bundan sonra ki gelişmeler ne mi olacak?
İşte o pek belli değil. Bekleyip görmekten başka yol yok.



























