EMPERYALİSTLER HRANT DİNKâ€™İ DEĞİL TÜRKİYE’Yİ VURDU

Ermeni asıllı gazeteci Hrant Dink, Agos Gazetesi'nden çıkarken silahlı saldırı sonucu kalleşçe öldürüldü.

Ermeni asıllı gazeteci Hrant Dink, Agos Gazetesi'nden çıkarken silahlı saldırı sonucu kalleşçe öldürüldü. 19 Ocak 2007 günü Türkiye yine bir karanlık cinayetle sarsıldı. Her zamanki gibi bu cinayette görünüşte ferdi ve adi cinayet gibi sunulacak. Taşeron katil, Türkiye’yi karıştırmak isteyen ve uluslararası hesapları yapan güçlerce ya korunacak yada ortadan kaldırılacak. Bu olay adi bir cinayet olmayıp, global bir emperyalist terördür. Bu terör ile Türkiye bir çok alanda köşeye sıkıştırılmak istenmektedir. Türkleri ve Türkiye’yi dünya kamuoyunda küçük düşürmek ve köşeye sıkıştırmak isteyenlerin bu cinayetle bir çok siyasi artılar elde edebileceği düşünülmüştür. Bu çok iyi hesaplanmış bir provakasyondur. Kurban olarak, özellikle Ermeni kökenli bir Türk gazetecisinin seçilmesi ve öldürülmesi, ister istemez emperyalist güçlerin bu cinayeti organize ettiği fikrini aklıllara getirmekte. Emperyalistler beklenen bu cinayetleriyle neleri hedeflemişlerdir? 1-Türkiye’nin AB’de önünün kesilmesi. 2- Ermeni soykırımını meşrulaştırmak için dünya kamuoyunun dikkatlarini çekmek. 3- Türkiye’yi karıştırmak ve bir iç çatışmaya yöneltmek. 4- Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülen Kuzey Irak ve Kerkük konusu ve Türk askerinin olası bir durumda Irak’a girişinin engellenmesi. 5-‘Sözde Ermeni Soykırım’ı ile ilgili iddiaların Amerika Senatosundan geçirilmesini rahatlıkla sağlamak. 6- Türkiye’nin imajını zedelemek, diğer ülkelerle sorunlu hale getirmek. 7-Dünya sivil toplum örgütlerinin dikkatini Türkiye üzerinde menfi olarak yoğunlaştırmak. 8-Amerika’nın Irakta işlediği cinayetlerin örtbas edilmesi, gündemin farklı yöne çekilmesi. 9- Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesinin uygulanmasında ve İran’a yönelik saldırısında Türkiye’yi sıkıştırmak. 10-Avrupa parlamentolarında yakında gündeme gelebilecek ‘Sözde Ermeni Soykırımı’ ceza yasalarının geçirilmesinde bu yasaları geçirecek parlamentolara kamuoyu desteğinin sağlanması. 11- Türkiye’de düşünce özgürlüğünün olmadığı tezini güçlendirmek. 12- Yakınlaşan turizim sezonu nedeniyle güvensizlik ortamı propogandası ile Türkiye’ye turizm akışını önlemek. Bu senaryolar artırılabilinir. Bütün bu senaryoların ortaya konmasında emperyalist emellerini gerçekleştirebilmek adına ne yazık ki bir cinayet daha işlendi. Hrant Dink’in şahsında emperyalizm Türkiye’yi vurdu. Ancak Türk milleti bu tür emperyalist cinayetleri ilk kez yaşamıyor. Bu cinayet özellikle zamanlaması ve seçilen hedef anlamında bilinçli olarak işlenmiş siyasi bir cinayettir. Inşallah bu cinayetin arkasındaki güçler tesbit edilerek sorumlular adalet önüne çıkarılır. Ancak, bu anlamdaki cinayetler son derece uzman kişilerce organize edilebildiği için de çözümü kolay olmamakta. Biz bu tür siyasi cinayetleri global emperyalizmin bir taktiği olduğunu düşünüyoruz. Emperyalizmin bu oyununu tüm halk olarak bozmalıyız. İçimizden birisi olan gazeteci-yazar Hrant Dink’i hepimiz sahiplenmeliyiz. Hrant Dink seçilmiş masum bir kurbandır. Asıl saldırı Türkiye’ye olmuştur. Türk halkı olarak güzel bir duruş sergileyerek, Hrant’a yapılan bu alçakça saldırıyı kınamalı, birlik ve beraberliğimizi korumalıyız. Bu birlikteliğimiz Türkiye’yi hedef seçenlere verilecek en güzel cevap olmalıdır. Basiretsizce söylenen sözler ve adımlar ancak kendimize zarar verir. Türk halkı olarak bu oyunuda rahatlıkla bozarak, bu cinayetle bir çok şeyi hedefleyen emperyalistlerin heveslerini kursaklarında bırakmalıyız. Bizim birliğimiz ve dirliğimiz, emperyalizmin çözülmesini sağlayacaktır. MUMCU, KIŞLALI VE DİNK’İN BRÜKSEL BULUŞMASI Türkiye zaman zaman siyasi cinayetlerle sarsılmakta. Jeopolitik anlamda önemli olan Türkiye’de emperyalist güçler zaman aralıklarıyla emperyalist hedeflerine ulaşmak için, ses getirecek cinayetleriyle ülkemizi karıştırmaktalar. Bu gün 19 ocak 2007 günü, Türkiye’de kurban seçilmiş 3 kişinin ismi ile ilgili esrarengiz bir örtüşme gerçekleşti Brüksel’de. Türkiye’nin yetiştirdiği ve üçününde gazeteci olarak yaşamını yitirdiği bu şahsiyetlerin isimleri 19 ocak 2007 günü benim beynimdeki çizgilerde anlamlı çağrışımlarda bulundu. Kısa adı BADD olan Belçika Atatürkçü Düşünce Derneği’nin organize edeceği ‘Uğur Mumcu’yu anma toplantısına katılmak için Yargıtay Cumhuriyet Eski Başsavcısı Vural Savaş ve Çankaya Belediye Müfettişi Dr. Serap Fırat Brüksel’e gelmişti. Hrant Dink’in ölüm haberini almıştık. Vural Savaş bey havada iken haberi duymamıştı. Brüksel’deki dinlenme odasında haberi duyunca üzülmüştü. Dinlenme faslından sonra, BADD Başkanı İsmail Sönmez ve yönetim kurulu üyelerinden oluşan bir gurup onur konukları Savaş ve Fırat’la birlikte merkezde bulunan ‘La Sublime Porte’ restorana geldi. Bizimde hazır bulunduğumuz yemek programı sıcak bir ortamda başladı. Heyeti restoran sahibi Dolunay Kışlalı kapıda karşıladı. Dolunay Kışla’lının Ahmet Taner Kışlalı’nın kızı olduğunu duyan Savaş bir anda duygulandı. Duygulu anların yaşandığı görüşme sonrası 12 kişilik bir odada bir arada yemek yenildi. Bir taraftan yemekler yenilirken bir taraftan da sohbetler ediliyordu. Davetliler yemeklerini yerken ben zaman zaman dalıyor Mumcu-Kışlalı ve Dink üçlüsünün bu gündeki anlamlı örtüşmeyi çözmeye çalışıyordum. Bakın Türkiyeyi kaosa sürürklemek isteyen güçlerin, kurbanları ile ilgili ilişkiler ve örtüşmeler nasıl bir anda oluşmuştu. Bu zamanlama bir tesadüf müydü acaba? diye içimden geçiriyordum. İlk kurban Uğur Mumcu 24 Ocak günü bombalı saldırı neticesi öldürüldü. Mumcu’yu anmak için Türkiye’den Vural Savaş ve Dr. Serap Fırat BADD’IN davetlisi olarak Brüksel’e geliyor. Bir diğer kurban olan Ahmet Taner Kışlalı 21 ekim 1999 günü bombalı saldırı neticesi yaşamını yitirmişti. Bu gün onun kızı olan Dolunay Kışlalı’nın mekanında 19 Ocak 2007 günü öldürülen Hrant Dink konuşulmakta. Türkiye’yi sarsan suikastlar zincirinin 3 halkası 19 Ocak günü adeta birlikte anılıyorlardı. Dostlarımız yemeklerini yerken, ben bu üç şahsiyetin ruhlarının odada tebessüm ettiğini görür gibi oluyordum. Bir an üçü birden aklıma geliyor onları aramızda hisseder gibi oluyordum. Yanımda outran Leyle Teker abla ile duygularımı ve düşüncelerimi paylaşıyordum. Oda söylediklerimin doğru olduğunu düşüncelerimi hayretler içerisinde yorumluyordu. Bir dost gurubu ile birlikte olduğumuz bir anda bu 3 kurban’ın ruhlarının oda içerisinde dolaştıklarını hissediyordum adeta… Karanlık güçlerin bu şahsiyetlerin bedenlerini götürdüklerini, ancak ruhlarını götürmeye güçlerinin yetmediğini bir kez daha görmüş ve hissetmiş olduk… Saygılarımızla Celil Gündoğdu