AYNI HAMAM AYNI TAS / Birgul KAPAKLIKAYA

Hemen hemen bütün yazarların dilinde aynı kelimeler ; Ergenekon, kutuplaşma, demokrasi, hukukun üstünlüğü……

Hemen hemen bütün yazarların dilinde aynı kelimeler ; Ergenekon, kutuplaşma, demokrasi, hukukun üstünlüğü…… Bu günlerde çok popüler olan bu kelimeler ülkemizde daha uzun zaman konuşulacağa benziyor. Görülüyor ki problemlerin ne olduğu, nelerden kaynaklandığı apaçık ortadadır ama neler yapılması gerektiği tam olarak saptanabilmiş değildir. Herkes çok ayrı fikirlere sahip. Başka bir deyimle her kafadan ayrı bir ses… Kimin ne derece doğru siyaset yaptığını saptayabilmek ise gün geçtikçe zorlaşıyor.. Kimilerinin gerçek amacı üzüm yemek iken kimilerinin ki ise bağcıyı dövmek oluyor. Bu durumda bence söylenmesi gereken en güzel söz ise ; "Biliyorsan yaz feyz alsınlar, bilmiyorsan sus adam sansınlar." ‘Herkesin doğrusu kendine göre doğrudur’ görüşünün yaygın olduğu bir toplumda bir takım tutarsızlıkların olduğu kesindir. Bu durumda yapılması gereken ise bana göre doğruların ve yanlışların hep birlikte tespit edilebilmesi yani ‘doğru epistemolojisi’ üzerinde durmaktır. “Sen de haklısın ama ben de” demek yerine problemin nereden kaynaklandığını bulmak ve ona ortak çareler aramak gerekmektedir. Durum böyle olunca her zaman belirttiğimiz gibi yazarlar, siyasetçiler, sosyologlar, eğitimciler, sivil toplum örgütleri , kısacası toplumla ilgilenen herkes neler yapılması gerektiğinde fikir birliğine varmalıdır. İnsanların yani toplumların refahı için gereken ne ise yapılmalıdır. Her zaman söylenen “tarih tekerrürden ibarettir” cümlesi bana göre yanlış kullanılmaktadır zira tekerrür eden tarih değil hatalardır. Eğer geçmişimizden ders almazsak aynı hatayı tekrarlama ihtimalimizin ne kadar fazla olabileceğini hepimiz biliriz ama nedense bunu bilmemize rağmen problemlerimiz hep tekrar etmektedir. Bunun sebebini araştırmak acaba çok mu zor? Türkiye jeopolitik açıdan tüm dünya için çok önemli, demografik ve ideolojik açılardan ise büyük ve karmaşık bir ülkedir. Bu ülkeyi dünyanın hiç bir ülkesiyle karşılaştırmamak gerekir. “Tellakların değişmesi hamamın değiştiğini göstermez..” diyen Mehmet Barlas’a aslında hak vermemek elde değil. “Acaba cevabını bulmamız gereken öncelikli soru "Bu durumdan nasıl çıkarız" mı, yoksa "Bu durumdan neden hiç çıkamıyoruz" mu olmalı? "Değişim" tabii ki her şeyi etkiliyor. Ama bu coğrafyanın sosyo-politik yapısı için, değişimin açıklanma biçimi şöyle olabilir: - Hamam hep aynı hamam, ama tellaklar değişiyor! "Bu coğrafya" dediğimiz zaman bu sadece Ortadoğu anlamına gelmiyor. Avrupa'nın Akdenizli ülkeleri de böyledir veya böyleydiler. Onları Avrupa Birliği değiştirdi. Şimdi ne İspanya eski İspanya, ne Yunanistan eski Yunanistan” Diyen Barlas bana göre bu konuda da çok haklı ama Türkiye’yi ne Yunanistan’la ne de İspanya ile karşılaştırabiliriz. Türkiye’nin onlardan da farklı olduğu kesin, açıkça söylemek gerekirse Müslüman bir ülke. Avrupa Birliğinin diğer Akdeniz ülkelerini değiştirdiğini öne süren yazarımız veya aynı görüşteki yazarlarımız haklı olabilirler ama bunun yanında ortada çoğuna göre ‘problematik’ olan bir konunun varlığını da vurgulamak gerekir.. Avrupa Birliği tellakları Müslüman olan Türkiye’yi aralarına alır mi bilinmez! Birgul KAPAKLIKAYA 03/04/2008