Tanıkların Ağzından Srebrenitsa Soykırımı
Bundan 13 yıl önce medeniyetin merkezi Avrupa'nın göbeğinde yaşayan Bosnalılar soykırıma uğradı. Sırp ve Hırvatların batınında desteğiyle yaptığı soykırımda yüzbinlerce insan yok edildi. İşkencelere tabi tutulan halkın yanında binlerce kadına da tecavüze uğradı. BM güçlerinin gözleri önünde gerçekleştirilen soykırımda sorumlular halen yargılanmadı. Bu katliam soykırım olarak bir yürlü kabul edilmedi. Halen toplu mezarlar çıkmakta. Bu gün Srebrenitsa'da gömme töreni var. Batılıların işledikleri insanlık suçu bu gün bir kez daha dünya gündemine gelmekte. Bosna'da şehit düşen tüm Bosnalı kardeşlerimizi rahmetle anıyor, soykırımı gerçekleştirenlerin de bağımsız ve uluslararası mahkemelerde siyasi endişelerden uzak bir şekilde yargılanarak, cezalandırmalarını istiyoruz. Belçikahaber.be Tanıkların Ağzından Srebrenitsa Soykırımı SREBRENİTSA - 11 Temmuz, tarihin gördüğü en büyük soykırımlardan biri olan Srebrenitsaânın onüçüncü yıldönümü. Birkaç günde katledilen 8 bini aşkın erkek ve gençten geriye, kimliği dahi tespit edilemeyen ve çoğu torbalarda saklanan milyonlarca kemik kaldı. Katiller serbest, öldürülen masum insanların kemikleri torbalarda, yakınlarını kaybetmiş Boşnak kadınlar ise gözyaşlarıyla kayıplarını arıyor. Tuzla kent merkezinde prefabrik bir yapı... Sokağa girildiği anda burun direğini kıran kesif bir koku yükseliyor binalardan.Soğuk hava tertibatına sahip binalar, araçlar; bir uzay üssünde çalışıyormuş gibi özel kıyafetler giymiş, ağızları maskeli insanlar... Yoğun bir tempoda çalışıyor insanlar; çünkü raflarda bekleyen 6 bini aşkın ceset torbası var. Burası Srebrenitsaânın bakiyesi. Ãalışanlar adli tıp uzmanları, ceset torbalarında bekleyenler ise Srebrenitsaâdaki toplu mezarlardan çıkartılan Boşnaklara ait kemikler. Merkez, görenlerin kanını donduracak cinsten. Poşetlerde milyonlarca kemik incelenmeyi bekliyor. Türkiyeâde patates poşetlemekte kullanılan kırmızı filelerde kafatasları, kemikler, cesetlere ait eşyalar var. Uluslararası Kayıp Kişiler Komisyonuânun proje koordinatörü Zlatan Şabanoviç, depolarında kimliği tespit edilmeyi bekleyen 6 bini aşkın insana ait milyonlarca kemik olduğunu, bir cesedin kime ait olduğunu bulabilmek için bazen yıllarca uğraştıklarını, bütün akrabaları öldüğü için DNA testi yapılamayacak, dolayısıyla kimliği hiç belli olmayacak yaklaşık 4 bin kişi olduğunu anlatıyor. Poşetlerde kemikler, sabırla çalışan adli tıp uzmanları, dışarıda âbuldukâ haberini bekleyen binlerce Boşnak. Visoko, Saraybosnaâya 45 dakika mesafede küçük bir kasaba. Buradaki bir hangarda da yoğun bir çalışma var. Bir yandan üzerinde barkod olan ceset torbaları giriyor, bir yandan da tabutlar. Tuzla ve Saraybosnaâdaki DNA merkezlerinde kimlikleri tespit edilen 610 Boşnakâa ait kemikler özenle tabutlara yerleştiriliyor. Sonra da yeşil örtüyle kapatılan tabutların üzerine barkod numarası yazılıyor. Görüntü, tsunami benzeri felaket yaşamış bir bölgeye aitmiş gibi. Fakat, yaşanan doğal bir afet değil. Dünyanın gözü önünde katledilen binlerce Boşnakâın son yolculuğuna hazırlandığı yer burası. Toplu mezardan çıkartılan bir Boşnakâın DNA merkezinde 4 yıl kadar süren bekleyişi son buluyor. Bosnaânın Sırbistan sınırına yakın şehirlerinden Srebrenitsa yakınlarındaki Potaçari köyü girişi... İş makineleri sıra sıra mezarlar kazıyor. Ellerinde harita olan işçiler yerleri belirliyor, diğerleri de kazma kürekle mezarları hazırlıyor. Manzara ürpertici. Sıra sıra kazılmış yüzlerce mezar. İşçiler acele ediyor; çünkü hazırlanması gereken 610 mezar var. Srebrenitsaâda, Tuzlaâda, Saraybosnaâda ve diğer şehirlerde... Binlere evde acılar tazeleniyor. Yüzlerce aile yıllardır beklediği güne hazırlanıyor. Anneler evlatlarını, genç kadınlar eşlerini ve çocuklarını son yolculuğuna uğurluyor. En azından başında dua okuyabilecekleri bir mezar olduğu için şükrediyorlar. Bu manzaralar Srebrenitsaâda yaşanan soykırımının onuncu yıldönümünde gelinen noktanın özeti. Dünyanın gördüğü en büyük katliamlardan birine şahit olan Srebrenitsaâda gündem hâlâ kayıplar, dönülemeyen evler, kimliği belirlenemeyen cesetler ve bir türlü bulunamayan savaş suçluları. Geliyorum diyen katliam BM koruması altında olmasına rağmen İkinci Dünya Savaşıândan sonra Avrupaâda görülen en büyük katliamın yaşandığı Srebrenitsaâda olaylar aslında adım adım gelişiyordu. Şehir aylardır abluka altındaydı. Ãok ciddi ilaç, gıda, su ve elektrik sıkıntısı vardı. Ãstelik katliamdan bir ay önce Amerikan istihbaratı Sırp General Ratko Mladiç ile Yugoslav genelkurmay başkanı arasında saldırı planlarının yapıldığına dair istihbaratı da iletmişti. 8 Temmuzâda Sırplar Barış Gücü binaları dahil şehri bombardımana tutar. Bir gün sonra da kasabanın güneyindeki mülteci kampları bombalanır. Hollanda askerlerine ait bir ileri karakolu ele geçiren Sırplar, 30 Hollanda askerini esir alır. 10 Temmuzâda Hollandalı Yarbay Ton Karremans hava desteği ister; ama bu talep Saraybosnaâdaki BM Barış Gücü Komutanı Fransız General Bernard Janvier tarafından reddedilir. Yarbay Karremansâın yoğun talepleri üzerine uçaklar havalandı ve Sırplar geri adım attı. Bu tablo karşısında hava harekâtını erteleyen BM, ertesi gün yaşanacaklara davetiye çıkarıyordu aslında. Hollandalı Yarbay, Sırp Ãetniklere, ertesi sabah 6âya kadar Potaçariâdeki ablukayı kaldırmazlarsa hava akınının tekrar başlayacağını bildirdi. Fakat, Sırp güçleri çekilmediği gibi hava akını da düzenlenmedi. Sırplar kendilerini korumakla görevli Hollanda askerlerine sığınmış Boşnakları öldürmeye başlamıştı ki iki uçak tekrar havalandı. Sırplar esir aldıkları 30 askeri öldürmekle tehdit edince hava operasyonları yine durdu. Saat 16.30âa gelindiğinde Sırp komutan Ratko Mladiç, Hollandalı askerlere bir ültimatom vererek Boşnaklara ait silahlarla birlikte teslim olmalarını istedi. 12 Temmuzâda kadın ve çocukları Tuzlaâya götürecek otobüs ve kamyonlar Srebrenitsaâya geldi. Sırplar 9-70 yaş arasındaki bütün erkekleri sorgulamak üzere alıkoydu. 23 bin kadın ve çocuğun nakli tam 30 saat sürdü. 13 Temmuzâda Sırplar ellerindeki Hollandalı esirleri serbest bıraktı. BM ve Sırp güçleri arasında yapılan görüşmeler sonunda, Hollanda askerlerinin şehri terk etmesine izin verildi. Srebrenitsa ve çevresinde, çoğunluğu erkek 8 bini aşkın Boşnak etnik temizliğin kurbanı oldu. Sonradan ortaya çıkan video kasetlerinde Hollandalı tabur komutanı Tom Karremans ile Hollandalı General Kees Nicolaiânin kenti teslim ettikten sonra Ratko Mladiçâle bir araya geldikleri, şakalaştıkları hatta kadeh kaldırdıkları görüldü. Bunlar olurken Sırp Ãetnikler Potaçariâde Müslümanları kurşuna diziyordu. Sırp milislerin sistematik tecavüzüne uğrayan kadınların Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesiâne taşıdığı davalar halen devam ediyor. Katliamın baş mimarı Sırp lider Radovan Karadziç ve General Ratko Mladiçâin Savaş Suçları Mahkemesiâne teslimi içinse bekleyiş sürüyor. Sadece üç günde 8 bini aşkın insanın katledildiği Srebrenitsaâda bir isim var ki pozisyonu diğer binlerce Boşnakâtan farklı. Ãünkü o iyi derecede bildiği İngilizce sayesinde BM askerlerine tercümanlık yapıyordu ve Sırp askerleriyle BM askerleri arasındaki tartışmaların, pazarlıkların ve işbirliğinin şahidiydi. Hasan Nuhanoviç (35), 1993âte BM askerlerine tercümanlık yapmak için NATO bünyesinde işe başlamıştı ve memleketi olan Srebrenitsaâda BM askerleriyle birlikte çalışıyordu. NATO için çalıştığı 3 yıl boyunca bütün olaylara birinci elden şahitlik yaptı. Bugünlerde piyasaya çıkacak olan âBM bayrağı altındaâ başlıklı bir kitapta yaşadıklarını detaylarıyla anlatacak. Hasan Nuhanoviç, Bosnaâda katliamın Srebrenitsa ile sınırlı olmadığını; savaşın başladığı 1992âden itibaren kademeli olarak katliamların yapıldığını, fakat toplu ölümler olmadığı için dikkat çekmediğini söylüyor. BM askerlerine güvenmekle hata ettik Srebrenitsaâdaki Boşnakların kendilerini koruyan BM askerlerine güvenmekle büyük hata ettiğini belirterek, âSırplar adım adım şehre yakın köyleri alıyor, kenti bombalıyorlardı. Bunlar olurken BM komutanları âKorkmayın, siyasi çözüm bulununcaya kadar korumamız altındasınız. Sırplar saldırırsa uçaklarımızla onları bombalarız.â diyordu. Ama, 6 Temmuzâda dört bir taraftan şehre saldırdılar. BM askerleri tek kurşun bile atmadı. Ãstelik kendini savunmak isteyen Boşnaklara engel oldular, az sayıdaki silaha da el koydular.â diyor. Sürekli BM askerlerinin yanında olduğu için hadiselerin içinde yaşayan Hasan Nuhanoviç, Sırpların gelişmiş tank ve toplarına rağmen şehirdeki Boşnakların bir top ve sadece 56 mermileri olduğunu, BM askerlerinin bu topu Sırp askerlerine bildirerek imha etmelerine göz yumduğunu söylüyor. En büyük katliamın 11-12 Temmuz 1995âte yaşandığını dile getiren Nuhanoviç, dünyanın üç günde 10 bine yakın insanın katledilmesine inanmak istemediğini; fakat Srebrenitsaâda tarihin gördüğü en büyük katliamın yaşandığını hatırlatıyor: âŞehri ele geçiren Sırp askerleri, bir merkezde topladıkları kadın ve erkekleri önce ayırdı. Sonra erkekleri dışarı çıkardılar. Bir kısmını hemen orada öldürdüler bir kısmını da ormana doğru götürdüler. Kadınların otobüs ve kamyonlara doğru koşmasını istediler. Yaşananlar tam anlamıyla trajediydi.â Nuhanoviç, Hollanda askerlerinin olanları izlediğini; hatta bazılarının yardım ettiğini ileri sürüyor: âBoşnakları korumakla sorumlu Hollanda askerleri Sırp Ãetniklerden emir alıyordu. Sırpların bir kısmı BM üniforması giymişti. 13 Temmuzâda içinde kardeşimin de olduğu 5 bine yakın Boşnakâı toplama merkezinden çıkardılar. Merkezin önünde erkekleri öldürdüler. Aynı gün, aynı yerde hem annemi hem kardeşimi kaybettim. Hollanda askerlerinin Boşnaklara yaptığı en büyük kötülük, olup bitenleri gizlemeleriydi. Dünya, burada ne olduğunu uzun süre öğrenemedi.â Hasan Nuhanoviçâe göre, Potaçariâde katliamlar yaşanırken şehirde BM ve Hollanda bayrakları dalgalanıyordu. 10 yıldır her gün ağlıyorum Pek çok olayı yaşamasına rağmen Savaş Suçları Mahkemesiâne tanık olarak çağrılmadığını, kendisini dinleyecek makam bulmakta zorlandığını belirten Hasan Nuhanoviç, âKitabı 2002âde bitirdim, ama bastıracak yayınevi bulamadım. 1998 ve 2000âde Amerikan Kongresiânde ifade verip yaşananları anlattım. Ama, Batı dünyası görmek istemediği için bütün anlattıklarım havada kaldı.â diyor. Soykırımını ayrıntılarıyla anlattığı için Sırplardan sürekli âSeni o zaman öldürmeliydik.â şeklinde tehdit aldığını belirten Nuhanoviç, Sırpların Boşnakları öldürürken âTürklerden intikamımızı aldık.â diye konuştuğunu, olaylar sonrasında cesetlerin yerlerinin birkaç kez değiştirildiğini anlatıyor: âSrebrenitsaânın polis şefi Mane Curiç, BM askerlerinin gözü önünde ölüme gönderilecekleri seçen kişiydi. Savaş bitti ama o Srebrenitsaânın güvenlik şefi olarak kaldı. Ne ABD ne de AB bu konuda bir şey yaptı. Mladiçâin yeri biliniyorken ABD askerleri gidip almadı.â âHaberleri izlemek için televizyonu açtığımda on yıldır ardından gözyaşı döktüğüm küçük oğlumu gördüm. Ãok zayıflamış, bitkin düşmüştü. Sırp Ãetnikleri onları bir arabadan indiriyordu. Ãnce dördünü kurşuna dizdiler. Sonra oğlumu gördüm. Yanındakini de öldürdükleri zaman geriye döndü. Sanki yardım istiyordu. Oturduğum yerden televizyona doğru koştum ama ikinci adımda bayılmışım. Oğlumu da kurşuna dizmişlerdi.â Bu ifadeler Nura Alispahiçâe (61) ait. Ãocuklarını kaybeden binlerce Boşnak anne gibi aradan geçen yıllar acısını dindirmemiş. Onu diğerlerinden daha fazla etkileyen olay, iki yıl önce DNA testiyle kemikleri bulunan küçük oğlunun katledilişini televizyondan izlemek zorunda kalması. Tuzla kenti yakınlarındaki mülteci kampında kızı Makbule ile yaşayan Nura Alispahiç, haberleri dinlemek için açtığı televizyonda, küçük oğlu Azmirâin öldürülüşüne şahit oldu. Aslında oğlunun şehit edildiğini biliyordu ama görüntülere kadar kabullenmek istememişti: âBinlerce kişi Hollanda askerlerinin bulunduğu fabrikaya sığınmıştık. Fakat, onlar bizi Sırplara teslim etti. Oğlum kuşatmayı yarmak için ormandan çıkış arıyordu. Ona son kez sarıldığım anı unutamıyorum.â Azmirâin cesedi 1999âda toplu mezarda bulunur, 2003âte de Potaçariâdeki şehitliğe defnedilir. Büyük oğlu ise Tuzla bombardımanında şehit olur. Eşi Aliya ise 1993âte şehit olmuştur. Nura Alispahiç, kalp rahatsızlığına iki evladını şehit vermenin verdiği acı eklendiği için ciddi sağlık sorunları yaşıyor, çocuklarının mezarına gidip dua okuyamıyor, mahkemeye tanık olarak çıkamıyor. Hiçbir sosyal güvencesi yok; âKızım ve torunlarımla birlikte bize 175 Euro veriyorlar. Ãç yılda iki kez evimiz değişti. Seneye de bu evden çıkartacaklar. Nereye gideceğimizi bilmiyorum. Bütün dünyanın gözleri önünde katledildik. Yıllardır çile çekiyoruz.â Nura Alispahiçâin kızı Makbule o dönemde 26 yaşındaymış. Yaşanan hadiseler için âSırplar her şeyi planlamış. BM askerleri bizi uyuttu. Biz ölüme giderken onlar şakalaşıyordu. Bizi Tuzlaâya götürecek otobüslerin şoförleri bile Sırpâtı. Yolda Ãetnikler otobüsü durdurduğunda şoför, seçip istediğinizi alın, diye kapıları açıyordu.â diyor. Katliama göz yuman Batı dünyasından umudum yok Katliam mağdurları için çalışan örgütlerin başında Srebrenitsalı Anneler Derneği geliyor. Dayton Anlaşmasıândan sonra 1996âda yakınlarını kaybeden Srebrenitsalı annelerin kurduğu derneğin amacı, Sırpların katlettiği 10 bin 701 Boşnakâın kimliklerini tespit etmek ve mezarlarını yapmak. Şimdiye kadar yaklaşık 4 bin kişinin kimliği belirlenmiş. Derneğin başkan yardımcısı Kada Hotiç, hâlâ açılmayı bekleyen 30 ayrı toplu mezar olduğunu, son Müslümanın kimliğinin belirlenip mezarı yapılıncaya kadar çalışmalarının süreceğini söylüyor. Uluslararası kuruluşlar ve Bosnaâda çalışan çokuluslu güçlerle işbirliği yaptıklarını belirterek, âBir bilgi merkezi oluşturduk. Yaklaşık 12 bin kişi bize yakınlarının bulunması için dilekçe verdi. Kayıpların kaybolma tarihini, nerede nasıl kaybolduğunu, hayatta kalan yakınlarının irtibat bilgilerini toplayıp kayıplar komisyonuna veriyoruz.â diyor. Konuşurken zaman zaman gözyaşlarına hakim olamayan Hotiç, kocasını, çocuklarını ve çok sayıda yakın akrabasını 11 Temmuzâda kaybetmiş. Yakın zamanda toplu mezarlarda eşi ve eşinin yakınlarının kemiklerini bulmuş; ama oğlu ve kardeşinden hâlâ haber yok. Savaş Suçları Mahkemesiânden umutlu olmadığını söylüyor: âKatliama göz yuman Batı dünyası suçluları bulup yargılayacak mı? Hayır. Yaşananlar bütün çıplaklığı ile ortada; ama muhatap bulamıyoruz. Hiçbir Batılı kurum yaşananları katliam olarak kabul etmek istemiyor. 1042 çocuk hâlâ kayıp. 570 kızımız tecavüz edilip öldürüldü. Gözlerimizin önünde erkeklerimizi kurşuna dizdiler. Ortamdan korkup ağlayan küçük bir çocuğu annesinin kucağından alıp öldürdüler. Bunların şahidi binlerce kişi var; ama muhatap alan yok.â Hayatta tek başına kalmak! Srebrenitsalı Anneler Derneği çalışanlarının tamamının benzer hikayeleri var. Her anne ortalama 10 dan fazla yakınını kaybetmiş , ardından hiçbir iz bulamamış. Munira Sipahiçâin ailesinden 24 kişi, Necibe Salihoviçâin ailesinden 30 kişi kaybolmuş. Salihoviç ailesinden hiç kimseye ulaşılamamış. Bugün Sırpların yoğunlukta olduğu bir kent olan Srebrenitsaâya dönebilen birkaç yüz Boşnakâtan biri Hatice Muhammedoviç. Aynı zamanda Srebrenitsalı Anneler Derneği temsilcisi olan Hatice Hanım, kocası ve çocukları başta olmak üzere kendisinin ve eşinin ailesinden yüzden fazla şehit vermiş. Şimdi hayatta tek başına. Yaşadıklarını anlatırken gözyaşlarına hakim olamıyor. Eşinin ve oğullarının kuşatmadan çıkmak için ormana dağıldığını ve bunun onları son görüşü olduğunu anlatırken, âOn yıldır her gün aynı acıyı yaşıyorum. Onları büyütüp düğünlerini yapmayı hayal ederken şimdi bir mezarları olması için çalışıyorum.â diyor. Hatice Muhammedoviç geçtiğimiz günlerde aldığı bir haberle buruk bir sevinç yaşadı. Ãünkü iki oğlunun kemikleri bulunmuştu. DNA testleri sonucu çocuklarına ait olduğu tespit edilebilen kemikler bu yılki törenlerde defnedilecek. Artık başlarında Fatiha okuyabileceği mezarlara sahip olduğu için şükrediyor. Kezzap dökülen cesetler var Binlerce kayıp yakınının gözü aslında yıllardır Amur Marşoviçâin üzerinde. Zira, Bosna Hersek Kayıplar Komisyonu Başkanı olan Marşoviç, bütün mesaisini kayıp kişileri bulmaya harcıyor. Onun verdiği bilgilere göre, savaş sırasında 27 bin 734 kişi kayboldu. Bunların yüzde 92âsi Boşnak, yüzde 6âsı Bosna Sırpı ve yüzde 1,7âsi Bosna Hırvatlarından. Kayıplar arasında bir de Şaban Hüseyinov adlı bir Makedon Türkü var. Bu kayıpların yüzde 13âü bayan. Tüm kayıpların yüzde 90âı sivil. Amur Marşoviçâe göre, bu veriler yapılanın planlı bir imha çalışması olduğunu ortaya koyuyor: â366 toplu mezar tespit ettik. Hepsi de Sırp bölgesinde. Crni mezarlığından 629 kişi çıkardık. Ãançariâden 506 kişi... Bugüne kadar tahminen 20 bin kişinin cesedine ulaştık. Tahminen diyorum çünkü bir kişiye ait ceset 30 kilometre çapında üç farklı mezarda çıktı. Ãstelik birkaç kez yer değiştiren cesetlere de rastladık. İş makineleriyle parçalanmış kemikler bulduk. Böyle bir caniliği Naziler bile yapmamıştı.â Yaptıkları çalışmalar sayesinde cesedi bulunan 20 bin kişiden 13 bininin kimliğini tespit ettiklerini, halen 6 bin 500 kişinin de cesetlerinin kimlik tespiti için laboratuvarlarda beklediğini; fakat asıl zorluğu DNA örneği alacak hiçbir yakını kalmayan kişilerin kimlik tespitinde yaşadıklarını söylüyor. Amur Marşoviçâe göre, yaklaşık 4 bin kişinin kimliği asla bilinemeyecek: âİki tür kemikten kimlik belirleyemeyeceğiz. Birincisi Zvornik yakınlarında bulduğumuz bir toplu mezardaki kemikler. Bunlar gömüldükten sonra üzerine kezzap dökülüp eritilmişler. İkincisi ise DNA örneği alacak bir tek ferdi bile kalmayan aileler. Yaşayan hiçbir ferdi kalmayan ailelere ait kemiklerden kimlik tespiti yapamayacağız.â Bosnaâda bulunan büyükelçilere toplu mezarları tek tek gezdirdiğini, çalışmalarını rapor halinde hepsine sunduğunu, yapılanın planlı bir soykırımı olduğunu her platformda anlattığını; fakat Batı dünyasının katliama göz yumduğu gibi gerçeği kabul etmeye de yanaşmadığını söyleyen Marşoviç, âHer gün binlerce insan âAcaba oğlum, eşim, babam bulunacak mı?â diye güne başlıyor. Yaşananlar delilleriyle ortada. Ama kimse katliam ve Srebrenitsa kelimelerini yan yana getirmeye yanaşmıyor. Bizi en çok bu yaralıyor. Tekrar birlikte yaşayacak isek bunun yolu katliamın kabulünden geçer.â diyor. Marşoviçâe göre, Srebrenitsa konusunda bir başka çelişki ise şöyle: âErmeni katliamı diye Türkiyeâyi köşeye sıkıştırıyorlar. Oysa olayı tarihçiler değil parlamentolar tartışıyor. Tamamen siyasi kararlar alınıyor. Oysa Srebrenitsa katliamı on yıl önceydi ve bütün şahitleri daha burada. Srebrenitsaâyı tarihe gömmek ve örtbas etmek istiyorlar.â Raflarda 6 bin 500 ceset bekliyor Sırpların vahşice öldürdüğü binlerce Boşnakâın kimlik tespit çalışmaları ancak ileri DNA teknikleriyle mümkün olabiliyor. Ãünkü cesetler bulunmasın diye birkaç farklı mezara parça parça gömüldü. Bosna genelinde kaybolan 25 bin 753 kişi için çalışmalarını sürdüren Uluslararası Kayıplar Komisyonu (International Commissions of Missing Persons) bugüne kadar 7 bin 767 kişinin kimliğini tespit edebildi. 2000 yılından bu yana yapılan çalışmalarda 71 bin kişiden DNA örnekleri aldıklarını, bu verileri mezarlardan çıkan kemiklerin DNAâları ile karşılaştırdıklarını anlatan ICMP Direktörü Adin H. Jasarogiç, âKomisyon 1996âda kuruldu. Şimdiye kadar Srebrenitsa başta olmak üzere tüm eski Yugoslavyaâdan kan örnekleri topladık. Onları, kemiklerden aldığımız örneklerle karşılaştırıyoruz.â diyor. Birbirine karışmış kemiklerle karşılaşıyoruz Srebrenitsa ve Tuzlaâda birer merkezi bulunan organizasyonun bünyesinde çok geniş bir adli tıp uzmanı kadrosu var. Ãlke genelinde bulunan bir tek kemik parçası bile burada detaylı bir değerlendirmeye tabu tutuluyor, binlerce örnekle karşılaştırılıyor. Milyonlarca kemik parçası tek tek barkodlanıyor ve her bir cesede ait bütün kemikler tamamlanıncaya kadar depolarda tutuluyor. Ãok titiz bir çalışma yürüttüklerini anlatan Jasarogiç, âÃlke geneline yayılmış sahra ekiplerimiz verileri toplayıp merkeze yolluyor. Fakat DNA örneği alacak bir tek aile bireyi bile bulamadığımız binlerce vaka var. Boşnakların dağıldığı Avrupa ülkelerinde de DNA örnekleri topladık. Ama, hiçbir DNA örneğine ulaşamadığımız çok sayıda vaka var. Ailelerin çok dağılması da bir başka önemli faktör. Dosyalarını kapatamadığımız için de araziden yeni kemikler getiremiyoruz, yeni mezarlar açılamıyor.â diyor. Proje koordinatörü Zlatan Şabanoviç ise depolarında halen 6 bin cesede ait kemik örneklerinin olduğunu hatırlatarak, âİşimiz hiç kolay değil. Ãünkü cesetler paramparça olmuş. Bazen tek cesede ait kemikleri birden fazla bölgeden topluyoruz. Birbirine karışmış kemiklerle karşılaşıyoruz. Bu da katliamın delili.â diyor.