Hollanda Ermeni Kuruluşları Federasyonun CDA Hristiyan Demokrat Parti başkanı Marja van Bijsterveldtâe yazdığı şikayet mektubu ve akabinde NOVA adlı programın yayınlanmasıyla Türk toplumuna kar&
Hollanda Ermeni Kuruluşları Federasyonun CDA Hristiyan Demokrat Parti başkanı Marja van Bijsterveldtâe yazdığı şikayet mektubu ve akabinde NOVA adlı programın yayınlanmasıyla Türk toplumuna karşı sistemli bir bir kampanyaya start verildi. Kampanyada baş rolü Trouw gazetesi oynarken, figüran ve tetikçi olarak da CDA ve PvdA parti yönetimleri oynadılar. CDA ve PvdA taslak listelerinde yer alan Ayhan Tonca, Osman Elmacı ve Erdinç Saçan inanılmaz bir karalama ve yıpratma olayıyla karşı karşıya kaldılar. Neydi olayın özü? Bu arkadaşlar sözde Ermeni soykırımını tanımadıklarını ifade ettikleri için politika yapamazlarmış. Kampanyanın başladığı ilk anlarda temkinli davranan parti yöneticileri, bu adayların konuyla ilgili kendi düşüncelerinin olabileceğini açıklamışlardır. Ancak ne olduysa birden bire yapılan baskılar sonucu bu tavırlarından vaz geçip adaylara sözde soykırımı tanımaları yönünde baskılar yapmıslar ve istedikleri olmayınca da partilerine yıllarca emeği geçmiş bu arkadaşları aday listelerinden çıkarmışlardır. Bunun anlamı bundan böyle Türklerin politika yapamaması demektir. Daha doğrusu sistemli ve kalıcı bir engeldir. Bu da ona buna demokrasi, insan hakları ve düşünce özgürlüğü dersleri vermeye kalkan Hollandaânın tarihine bir kara leke olarak kalacaktır. Kara leke çünkü parlementer demokrasilerde milletvekilinin iradesine ipotek koyulamaz. Onların düşüncelerini açıklamaları engellenemez. Partilerin bu davranışı kendi vekillerine de saygısızlıktır. Gösterilen tavırla milletvekillerine âsizin düşünmenize gerek yok, biz sizin ne düşüneceğinizi bildiririzâ demektir. Totaliter rejimlerde olduğu gibi. Daha üzerinde tarihçilerin bile hem fikir olmadığı bir konu hakkında bir toplumun önünü kapatmaktır yapılan. Lozan Barış Antlaşması, İngilizlerin başkanlık ettiği Malta mahkemeleri gibi uluslararası platformlarda gündeme gelen, ancak kabul görmeyen sözde soykırım tezi önce Ermeni teröristlerin saldırıları daha sonra da Ermeni lobisinin tek yönlü baskısı sonucu başta Fransa olmak üzere bazı Batılı ülkelerce politik bir kararla dayatılamaya başlanmıştır. Türkiyeânin AB üyeliğine giriş şartları içinde olmayan bu konu şimdilerde zorla sokulmak istenmektedir. Neyse ki Avrupa Parlementosunun akl-ı selim üyeleri bunu engellemişlerdir. Bazıları küstahlıkta o kadar ileri gidiyor ki, konuyu Yahudi Soykırımıyla mukayese ediyorlar. Oysa ki daha 60-65 yıl önce Avrupalılar kendi elleriyle Yahudileri nazilere teslim ederken Türkiye çok zor durumda olmasına rağmen 100 bin Yahudiye Türk pasaportu vermek suretiyle korumaya almıştır. Mülteci olarak değil, vatandaş yaparak! O devletin atalarının bir soykırım yapabileceğini düşünmek bile abestir. Tabii ki yanlışlar olmuştur, ama bu savaş esnasında kendi tebası tarafından ihanete uğrayan bir devlet için olabilecek bir durumdur. Nitekim ilk Ermeni Başbakanı Hovannes Katchaznouni de 1923 yılında Bükreşâte yapılan Taşnak Partisi Kongresinde durumu bütün netliğiyle açıklıyor. 1914-1923 yılları arasında yaşanan gerçekleri bakın nasıl açıklıyor: â Savaştan önce ve savaş koşullarında Rus Ãarlığına kayıtsız şartsız bağlandık. Emperyalistlerin önümüze koyduğu âdenizden denize Ermenistanâ gibi bir hayali amacın peşine düştük. Silahlı gönüllü birlikler oluşturmamız hataydı. Terör eylemlerimiz Batı kamuoyunu kazanmaya yönelikti. Karşılıklı Müslüman ve Ermeni kıyımları oldu. Güç dengesi Türklerin lehineydi, macera yaptık. 1915 yılı yazında ve güzünde uygulanan tehcir (zorunlu göç) Avrupali diplomatların bize söz verdiği bağımsız Ermenistan hayalini suya düşürdü. Türkiye ne yaptığını çok iyi biliyordu. Bugün pişmanlık duyması için hiç bir neden yok. Sevr Antlaşması gözlerimizi kör etmişti. Türklerin anlaşma önerilerini reddederek vahim hata işledik. Sevr yerine Türklerle anlaşsaydık çok şey kazanırdık. İngilizler karşılıklı katliamları kışkırttı. Müslüman bölgelerinde düzeni sagğalayacak idari önlemler alamadık, silaha sarılmak zorunda kaldık, ordular gönderdik, yıktık ve katliamlar gerçekleştirdik. Türkler savunma güdüsüyle hareket ettiler. Ãvünülecek hiç bir işimiz yok. Kendi dışımızda suçlu aramayalım. Evet, intihar etmeyi öneriyorum. Taşnak Partisinin artık yapacağı hiç bir şey yok. Partiyi dağıtalım. Bu kararı almazsak bizi yıkım ve şerefsizlik bekliyor.â Bu rapor Ermenistanâda yasaklanmıştır ve Batı ülkelerinin kütüphanelerinden de yok edilmiştir. Belgeyi Mehmet Perinçek Rus arşivelerinde 7-8 aylık bir araştırmayla bulmuştur. Hal böyleyken Avrupalılar bizim inkarcı olduğumuzu öne sürerek her alanda önümüzü kapatmak istemektedirler. Ancak pes etmeyeceğiz, gerçekleri her fırsatta haykıracağız. Tabii bunu yaparken de arkamızda destek görmemiz şart. Artık zaman uyanma ve birlik zamanı. A. Suat Arı