AÇI / MÜMTAZ SOYSAL

Mumtaz SOYSAL'in Cumhuriyetteki kosesinde BELCIKA izlenimlerini anlatt

Mumtaz SOYSAL'in Cumhuriyetteki kosesinde

BELCIKA izlenimlerini anlattı

Cumhuriyet 02.12.2009


AÇI / MÜMTAZ SOYSAL

CHP’den Kalanlar
GÜNEY Belçika’nın Mons kentinden Kuzey Fransa’nın Lille kentine uzanan topraklarda Avrupa’nın önemli taşkömürü rezervleri yatar. Ama artık işletilmiyor bunlar. Çünkü Almanya’da hatta bizde de olduğu gibi böyle azalan yatakları işletmek, uzak ülkelerden kömür alıp taşıtmaktan daha pahalıya geliyormuş. Dolayısıyla, kurşuni gökyüzü, puslu havası ve sık yağmurların ıslattığı topraklarıyla zaten kasvetli olan o kuzey bölgeleri şimdi işsiz bırakılıp emekliye ayrılan insanlarıyla daha da hüzün verici olmuş.
Buna bir de madende çalışmak için Türkiye’den gelip oralara yerleştikten sonra şimdi kalakalanların pek dışa vurmadıkları derin hüznü ekleyin.
Hensies (Hansi) kasabasında Hataylı Osman’ın yeni açtığı küçücük lokantada bayram kutlanıyordu geçen gün. Emile Zola’nın ünlü “Germinal” romanı filmleştirilirken Etienne Lantier’i canlandıran aktörden de anlamlı bakan bir Bekir Şahbaz, duygularını sazının yedi teline vura vura bir türkü çığırmakta: “Ben sana hayranım dilim dolaşır/Yad eller ayırmadan sar beni beni”.

Dinleyenler, yad ellere gelmişler ama ülkelerine sarılmayı bırakmamışlar. Hüzünlerini attıran belki de bu, vatanlarındaki “gidişat”. Çoğu, Zonguldak’ın EKİ’sinden, yani eski Ereğli Kömürleri İşletmesi’nden gelme. Fransa-Belçika karması bir yabancı şirketin ocaklarını “milli”leştirerek kamu işletmesini kuran Cumhuriyetin ilk başarılarını doya doya yaşamışlar o “havza”da. Ama şimdiki durumdan endişeliler. İçlerindeki yerel hüzne bu endişe de eklenince moral bulmak için Atatürkçü Düşünce Derneği’nin oradaki şubesine sarılmışlar.
Erzincan’ın Kemahı’ndan Ali Koçer, geçim derdiyle önce Zonguldak’ın Kozlusu’na, oradan Belçika’nın bu köşesine gelerek çalışıp çocuklarını iyi okutabilmiş; birkaçı üniversite doçenti ve mühendis. Kendisi, “CHP kapanmasa hâlâ çalışabilirdik” diyor. Rastlantıya bakın: Ocakları kapatıp insanları işsiz bırakan işletme, baş harfleriyle CHP diye biliniyor: “Charbonnages de Hensies-Pommerol”. Emile Zola’nın romanına konu olan işletme de buymuş.
İster istemez, Türkiye’yi düşünüyorsunuz; ülkenin endişe verici gidişini önlemeye çalışan cumhuriyetçi kesimdeki dağınıklığı. Ortalıktaki parti, dernek, vakıf, platform gibi çeşitli kuruluş kalabalığının kurucuları ya da üyeleri, neredeyse büyük çoğunlukla, hep CHP kökenli, oradan kalanlar.


O halde? Maden mi bitti? Yerli düşünceyi işlemek daha mı pahalılandı?
CHP’nin küstürdüğü, dışladığı, ayrılmaya zorladığı insanları Kemalizmin temel ilkeleri çevresinde bir araya getirip bir “cumhuriyetçi cephe” kurmak çok mu olanaksız? “Kapımız her zaman herkese açık” demek, yakın geçmişin kurumsal yaralarını onarmaya yetiyor mu? Germinal’de sözü edilen “yerküreyi patlatacak” düşünce tohumu Anadolu’da yeşerir gibi olmuş ve sonra kurutulmamış mıydı? Hep birlikte yeniden sulanması gerekmez mi?

mumtazsoysal@gmail.com