TÜRKİYE’NİN DİŞ POLİTİK GELİŞMELERİ VE ARTAN TERÖR OLAYLARI/ Doç. Dr. Famil Şamiloğlu

Son yıllarda Türkiye’nin dış politikasında önemli değişiklikler yaşanmaktadır.Türkiye  Cumhuriyetimizin ilk yıllarına benzer bir biçimde komşularla sıfır problem politikası izlemeye başladı. Türkiye’nin izlediği dış politikalar ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesiyle örtüşmektedir.

Son yıllarda Türkiye’nin dış politikasında önemli değişiklikler yaşanmaktadır.Türkiye  Cumhuriyetimizin ilk yıllarına benzer bir biçimde komşularla sıfır problem politikası izlemeye başladı. Türkiye’nin izlediği dış politikalar ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesiyle örtüşmektedir.

Türkiye’nin üzerinde yer aldığı coğrafya büyük güçlerin sert çıkar savaşlarının yaşandığı, riskli bir o kadar da önemli bir coğrafyadır.Bu coğrafyada barışın, istikrarın, demokrasinin ve insan hak ve özgürlüklerinin ve güçlü ekonomik ilişkilerin  geliştirilmesi  büyük önem taşımaktadır.Türkiye bir taraftan AB’ye tam üye olmaya çalışırken , diğer yandan da uzun yıllar tarihsel geçmişi ve ortak paydaları olan ancak konjonktürün yeterince imkan vermediği  Orta Doğu ,Balkanlar ve Orta Asya ülkeleriyle ve hatta dünyanın pek çok ülkeleriyle siyasi ve ekonomik ilişkilerini geliştirip güçlendirmeye çalışmaktadır.

   Türkiye ,özellikle yakın coğrafyasında izlediği Orta Doğu ülkelerine yönelik iş birliği ve açılımlarıyla amaç Batı karşıtı bir Blok yaratmak değildir. Aksine Türkiye’nin hedefi Batı ile aynı özellikle Orta Doğu’da istikrarlı, barışa kavuşabilmiş , ekonomileri ve refah düzeyi gelişen bir bölge yaratabilmektir.Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada ilişkilerini geliştirmesi  ve gücünü artırması AB’nin ve Batı ülkeleri açısından da çok önemlidir..

   İstikrarlı, bölge üzerinde siyasi ve ekonomik etkinlik alanını güçlendirmiş  bir Türkiye bölge ve dünya barışı için büyük bir şanstır.Türkiye modernleşme sürecini devam ettirmekte olup Batılı değerlerden vazgeçmesi söz konusu değildir.Esasen bugün Ortadoğu ve İran’daki entelektüeller bile Türkiye’nin Batıyla olan ilişkilerini gıpta ile izlemektedirler.

Günümüzde BM,AGİT,NATO;İslam Konferansı Örgütü gibi uluslar arası ve bölgesel işbirlikleri içinde olan ,hareket alanı ve ekonomik imkanları gelişmiş bir Türkiye’nin gücüyle orantılı bir politika izlenmesinden daha tutarlı bir durum olamaz.

  Son günlerde Gazze’ye yardım götüren gemilere İsrail’in haksız,hukuksuz , pervasız saldırısı ve BM’deki İran’a yönelik yaptırıma Türkiye’nin hayır oyu Türk dış politikasındaki olumlu havanın yerini kaygı ve karamsarlığa itme çabalarının yoğunlaşmasına yol açtığı gözlenmektedir.Bu kaygıların çoğaltılmaya çalışıldığı  son günlerde bölücü terör örgütünün saldırılarının da yoğunlaştığı görülmektedir.

  Türkiye bölgesinde bir sıcak çatışmanın yaşanmasını asla istememektedir.BM’deki İran’a yaptırım oylamasındaki tavrı da İran’ın nükleer gücünün  öncelikle diplomatik yollarla çözülmesini sağlamaktır. Türkiye  ABD ile İran ve bölgedeki pek çok konuda ortak bir vizyona sahiptir.Dolayısıyla bölgede Türkiye ve ABD’nin çatışan çıkarları söz konusu değildir Ancak ayrıntılar ve yöntem açısından bazı fikir ayrılıkları bulunmaktadır. O sebeple BM’deki  İran oylaması Türkiye –ABD ilişkilerinin dramatik bir yeni yörüngeye girmesini sağlayacak boyutta değildir. Türkiye ve ABD ilişkilerinde buna benzer anlaşmazlıklar daha öncede yaşanmıştır ve bu son olay ilişkileri kopma noktasına getirecek büyüklükte değildir.İran’ın bir nükleer silaha sahip olmasını en son isteyecek ülke Türkiye’dir.Çünkü  nükleer silaha sahip olan bir İran Türkiye için de potansiyel risk taşımaktadır.Bölgede İran’ın  dengeleyecek tek güç olan Türkiye’nin kendisinde olmayan bir nükleer silahın İran’da olmasını istemesi düşünülemez.O sebeple Türkiye’nin İran konusundaki tutumu ABD yada Batı karşıtlığı anlamına gelmemektedir.Aksine İran’ın müzakere masasında tutularak sorunun barışçıl yollarla çözümü açısından da yerinde olmuştur.

Bölücü terör örgütünün son saldırıları ve çok sayıda askerimizin şehit edilmesi hepimiz için çok büyük bir üzüntü kaynağı oluşturdu. Ancak şimdi suçlu aramak zamanı değil iktidar ve muhalefetiyle tüm kesimlerin dayanışma ve işbirliği içinde olma zamanıdır.

Türkiye’nin gerek bölgesinde gerekse uluslar arası ilişkilerinde yapıcı ve sorun çözücü ,kuşatıcı ve çok yönlü politikalar geliştirip sürdürmesi bölgesel ve uluslar arası  barış ve istikrar açısından büyük önem  taşımaktadır.Ülkemizde diğer vatandaşlarımızın olduğu gibi Kürt kökenli vatandaşlarımızın da beklentilerini karşılayacak politikaların ve uygulamaların uzun yıllarda beri hala oluşturulamamış olması bilinmektedir.Bir başka gerçek de terör örgütünün  bu sorunları gerekçe göstererek şiddete ve şantaja başvurması stratejidir.Adlarına eylem yapılan Kürt kökenli vatandaşlarımızın tümünün talepleri ile terör örgütünün talepleri asla  uyuşmuyor.Örgütün nihai stratejisi demokratik ve gelişmiş bir Türkiye değil, etnik  ve kimlik temelinde ayrışmadır. Ama örgütün bu taleplerini desteklemeyen büyük bir kitle Kürt vatandaşımız  vardır.Biz bu Cumhuriyeti Doğulusuyla,Batılısıyla,Kuzeylisiyle ,Güneylisiyle ,Türkü ile Kürdü ile ve diğer etnik kökenli vatandaşlarımızla birlikte kurduk.Bu ülkede herkese yetecek imkan ve güzellikler bulunmaktadır.

Bölücü örgütünün Türkiye’nin çok önemli Anayasa değişikliğine gittiği ve dış politikada  çok önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönemde şiddet olaylarını artırması  çok da şaşırtıcı değildir.Çünkü  örgüt Türkiye demokrasisini derinleştirdikçe, şiddetin azalacağını, şiddet azaldıkça da kendisinin tasfiye olacağını biliyor.O sebeple terör örgütü aslında yaptığı saldırılarla demokrasinin gelişimini önleyerek beslendiği kaynakları korumaya çalışıyor.

Türkiye’nin uzun yıllardan beri karşı karşıya kaldığı ve dış güçler tarafından lojistik olarak desteklendiği bilinen terör olayları karşısında muhalefet partilerimiz de her zamankinden daha fazla sorumluluk içinde olmalı ve iktidarın TBMM’de demokratik platformlardaki uzlaşma arayışlarına olumlu katkılar sağlayarak toplumumuzun ihtiyacı olan dayanışma ve güven ortamının artırılmasına katkıda bulunmalıdır.

 Bölücü terör örgütünün hain saldırıları sonucu şehit olan tüm askerlerimize Allah’tan rahmet , yakınlarına ve milletimize başsağlığı , gazilerimize acil şifalar dilerim.