En yaygın tanımıyla; üniversite kamu yararı için bilgi üreten, bilgiyi ileten ve yayanözerk bir eğitim - öğretim ve araştırma kurumudur.
En yaygın tanımıyla; üniversite kamu yararı için bilgi üreten, bilgiyi ileten ve yayan özerk bir eğitim - öğretim ve araştırma kurumudur.
Üniversitelerin kuruluşundan beri özerklik üniversitelerin daima önem verdikleri olmazsa olmazlarından olmuştur. Üniversitelerde akademik özgürlük yüzlerce yıllık bir mücadelenin sonucunda elde edilebilmiştir. Bugün hala özellikle gelişmekte olan ve geri kalmış ülkelerde yeterli özerkliğe sahip olamama üniversitelerin en temel sorunlarından birisidir.
Batı toplumları üniversitelerde özerkliği üniversitelerin işlevlerini yerine getirebilmesinde en öncelikli şart olarak görmüşler ve bunun felsefi tartışmasını ve mücadelesini uzun yıllar yapmışlardır. Çünkü bu toplumlar Emmanuel Kant’ında belirttiği gibi “aydınlanmış bilinç her türlü otorite karşısında kendisini bağımsız hisseder düşüncesinin ne anlama geldiğini bilmişlerdir. Aydınlanmış bilinç hiç kimsenin etkisine girmeyen ve sorunlara bilimsel ve eleştirel bakmayı başaran bilinçtir.”
Üniversitelerin toplum ve insanlık karşısındaki yükümlülüğü, eğitimde bilimsel yaratıcılığı, tutarlılığı ve kaliteyi teminat altına alabilmek için gerek dış gerekse iç hiçbir etki altında kalmamasını zorunlu kılmaktadır.
Yeterli özgürlük ve özerkliğe sahip olamayan üniversitelerde özgün, yaratıcı bilimsel çalışmalar yeterince yapılamayacağı gibi, bilimsel düşünce sistemine sahip, eleştiren, sorgulayan ve üretken ve nitelikli bireylerin de yetişmesi mümkün değildir.
Özerklik ve özgürlük keyfi değil belirli sınırlar içerisinde serbestçe davranmayı anlatır. Özerklik, sınırsız ve denetimsiz bir yapılanma değildir. Özerklik ve özgürlüğün bir ucunda serbestlik var iken diğer ucunda da hesap verilebilirlik, şeffaflık, kalite güvencesi ve etik sorumluluk vardır.Özerklik yasayla çizilen sınırlar içerisinde kendi davranışlarına egemen olacak kuralları kendisinin düzenlemesini öngörür.Başka bir anlatımla özerklik, yüksek
öğretim kurumlarının iç işleyişlerine, mali işlerine ve yönetimlerine ilişkin kararlar almada ve eğitim, araştırma ve diğer faaliyetlerinde kendi politikalarını oluşturmada devlet ve toplumun tüm güçleri karşısındaki bağımsızlıkları anlamına gelir.
Üniversitelerde özerkliğin üç ayağı bulunmakta olup bunlar; akademik, idari ve mali özerkliktir.
Akademik özgürlük düşünce özgürlüğünün bir bölümünü oluşturmaktadır. Düşünce özgürlüğünün tanınmadığı veya aşırı bir derecede sınırlandırıldığı bir toplumda ne insanın doğa üzerinde egemenliğini sağlayan bilim ve teknoloji ne de insanların kendi aralarındaki ilişkilerini konu alan toplumsal bilimlerin arzu edilen şekilde gelişmesine imkan vardır.
Evrensel şehir demek olan üniversitelerde her görüş ve hayat tarzının özgür bir ortamda var olmasıyla rakip ve alternatiflerin ve farklılıkların bir arada yaşatılması üniversitelerin üslendikleri misyonu yerine getirmesi bakımından büyük önem taşımaktadır. Üniversitelerin, her türlü fikirlerin ve aykırı düşüncelerin bile özgürce ifade edilebildiği mekanlar olması gerekir. Ancak özgür eylem herkesin istediği gibi eylem yaptığı, başkasını
susturduğu, eylem değildir.
Kendi içerisinde yeterli özgürlüğe sahip olmayan, farklı görüşlerin kaygısızca ifade edilmesine imkan vermeyen bir üniversite ortamında özgür ve yaratıcı düşüncenin üretilmesi ve geliştirilmesi mümkün değildir. Üniversiteyi üniversite yapan her türlü görüşün, bize, kurulu düzenimize hoş gelmeyen, yanlış olabilen en sarsıcı fikirlerin bile rahatlıkla ifade edilmesinin sağlandığı hürriyet anlayışıdır. Üniversite özgürlüğün ve farklılıkların korunup
yaşatıldığı kurumdur. Bu sebeple çağdaş ve saygın bir üniversite için özgürlük varlık şartıdır.Ancak üniversitelerin kendi içinde mücadele eden, siyaseti üniversitenin içine taşıyan
kurumlar olmaması gerekir.
Özgürlük sınırları geniş tutulmayan üniversitelerin toplumun lokomotifi ve öncüsü olma görevini yeterli düzeyde gerçekleştirmesi beklenemez. Üniversiteler düşüncelerin serbestçe ifade edildiği, yeni fikirlerin, yeni akımların düşünüldüğü, tartışıldığı, sorgulandığı, farklı yaşam biçimlerinin serbestçe yaşandığı kurumlar olması gerekir. Dünyanın en saygın ve seçkin üniversitelerinin başarılarının temelinde en aykırı görüşlerin bile hiçbir otoriteye, tabulara ve kişilere bağlı olmaksızın eleştirilmesi, sorgulanması ve tartışılması yatmaktadır.
Bilgi çağını yaşadığımız günümüzde tüm dünyada değişimin, dönüşümün, ilerlemenin ve kalkınmanın öncüsü olan üniversitelerin işleyişi her boyutta tartışılarak hızlı değişim ve dönüşümlere uyum sağlayan ve değişimi yöneten ve yönlendiren esnek yapıları zorunlu kılmaktadır.
Gelişmeyen değişmez, değişmeyen de dünyaya ayak uyduramaz. Başta AB ülkelerinin yerleşik üniversiteleri olmak üzere pek çok üniversite sistemlerindeki işlevsiz ve rekabet edemez hantal yapılarını değiştirme çabası içine girmişlerdir.
Genel olarak devletler doğası gereği statükoyu korur; ama üniversiteler değişmeye ve gelişmeye açık olmazsa üniversitelerin toplum ve dünya karşısındaki yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmesi söz konusu olamaz.
Bugün dünyanın gerçeği bilim ve teknoloji üretme bilincinin ve geleneğinin kazanılması üzerine kurulmuştur. Bu bilinç ve gelenek ancak özerk ve özgür ortamlarda gelişir.
Üniversitelerin akademik, mali ve yönetsel özerkliğinin bir uyum içerisinde sağlanması, akademik dünyanın rasyonel ve rekabetçi niteliğinin temelidir.
OECD tarafından 2003 yılında yayınlanan üniversitenin mali, akademik ve yönetsel 8 göstergesi esas alınarak yapılan bir araştırma sonucuna göre 8 puan üzerinden Hollanda, Meksika ve Polonya 7 puan alırken, Avustralya ve İngiltere 6,5 puan, Türkiye ise 1,5 puan alarak en düşük özerklik puanına sahip ülkelerden birisi olmuştur.
Türkiye’deki üniversiteler genellikle dikey bir hiyerarşik yapılanma içerisinde olup, yöneticilere verilen geniş yetkiler dolayısıyla otoriter bir özelliğe sahiptir.Üniversitelerimiz kendi sorunlarına kendileri çözümler getirerek, kendilerini
biçimlendirip dönüştürememişlerdir. Üniversitelerimiz geçmişte yaşanan kavgaların odağında
görüldüğü için bugüne kadar yapılan düzenlemeler siyasi ve askeri otoritelerce güvenlik kaygıları ön planda tutularak yapılmıştır.
2547 sayılı YÖK Kanunu incelendiği zaman “evrensel nitelikte” üniversite kavramının yeterince özümsenmemiş olduğu görülmektedir. YÖK Kanunun amaçlarının sıralandığı 4. maddesi incelendiği zaman evrensel üniversitelilik bilincinden çok ulusal bilincin ön plana çıkarıldığı görülmektedir.
Üniversitelerimizin ülkemizin en temel sorunları üzerinde çalışması, görüş belirtmesi önemli görevleri olmalıdır. Üniversitelerimiz ülkemizin sorunlarına kayıtsız kalamaz, kalmamalı. Üniversite öğretim mensupları ülkemizin en yakıcı problemlerinin nedenleri, sonuçları ve önerileri üzerinde özgürce düşünebilmeli, elde ettiği verileri tartışmaya sunmalıdır.Çünkü günümüz dünyasında sorunlara yasakçı bir zihniyetle çözüm bulunması mümkün değildir .Aslında tüm sorunların kaynağı düşüncelerin yasaklanmasından, tüm çözüm yolları ise farklı seslerin duyulup bunların tartışılarak ortak aklın oluşturulmasından geçer.
En büyük varlığımız ve zenginliğimiz olan gençlerimizi dünyanın her ülkesinde çalışabilecek nitelikte yetiştirebilmek, ekonomimizi katma değeri yüksek kendi teknolojimize dayandırabilmek için YÖK yasasının üniversite çevrelerince her türlü kaygıdan ve önyargıdan uzak olarak tartışılarak üniversitelerimizin özgürlük ve özerklik alanlarını genişletip dünyanın evrensel dilini konuşan , küresel rekabet ruhunu yakalamış yapılara dönüştürmek her alanda büyük bir atılım içerisine girmiş Türkiye’nin bu konumunu kesintisiz sürdürüp daha da ileri gidebilmesi için büyük önem taşımaktadır.
Prof. Dr. Famil ŞAMİLOĞLU
www.familsamiloglu.net
• APİŞ, Özge, “Üniversitelerin Tarihsel Gelişimi”
Türk Hukuk Sitesi www.turkhukuksitesi.com.makale.854htm
• AKTAN, Çoşkun Can “Akademik Özgürlük”
www.canaktan.org/egitim
• GÜNAY, Durmuş “Akademik Özgürlük ve Üniversite Özerkliği”
www.durmusgunay.com
ORTAŞ, İbrahim “Üniversite Özerkliği Nedir?”,Çukurova Üniversitesi.