Yaklaşık iki aydır, Ülkemizin çeşitli il ve ilçelerinde edindiğim izlenim ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli Belçikahaber.be okurları;
Yaklaşık iki aydır, Ülkemizin çeşitli il ve ilçelerinde edindiğim izlenim ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Gerçekten Ülkemiz artık önüne geçilmesi güç bir kaos ortamına doğru itiliyor. Tüm manevi değerlerimiz anlamını yitirerek, içimizdeki çınar ağacı misali çürümekte ve dallarımız kurumaya başlamıştır.
Oğul annesinin bileziklerini almak için huncarca cinayet işleyebilmekte, kardeş mal davası yüzünden kardeşini katledebilmekte, borcunu ödeyemeyen onurlu insanlardan, intiharı yeğleyenlerin haberleri yandaş medyanın gazete sayfalarında bile yer almamaktadır. Karısını, sevgilisini öldürmeyi hüner sayan sözde erkekler , sistemin pisliğini sorgulamak yerine, ucuz dizilerdeki karektersiz “karekterliliği” ilke edinmişlerdir.
Sadece doğruları, gerçekleri söylediği, yandaşlığı reddettiği için nice insanların, aydınlarımızın ocaklarına incir ağacı dikilmiştir.
‘Talan edilen bir Ülkenin kötü kaderine seyirci kalamam’ diyen onurlu ve şerefli aydınlar sorgusuz sualsiz zindanlara tıkılmıştır.
Emin olduğum bir konu var ki; susan, bu karanlık gidişe seyirci kalan ve üç cuval kömüre, onurunu satanlar, ileride çocuklarının, torunlarının yüzlerine bakamayacaklardır.
Yandaş kesimden kişilerin çocukları olamadığı için üniversite sınavlarında dahi haksızlığa uğramış yüzbinlerce gencimiz, gelecek ve işsizlik endişesi ile boğuşmakta ve hayalini kurmuş olduğu bölümlere girememektedir.
Yandaş kesim ve okyanus ötesinin yarenleri, çocukları zaten ÖYSM denilen kurumun başındaki güya tarafsız başkanı sayesinde hak etmedikleri bölümlere hülle ile girebilmekteler...
Sadece bu kadar mı? Hayır;
Mülki idare amirlerinin, emniyet mensuplarının ve diğer kurumların başındaki mensuplar herhangi bir atama ve terfi durumunda dahi Ankara’dan önce okyanus ötesinden destek ve öneri almaktalar.
YÖK gibi en önemli bir kurumun başındaki insanlar Ülkemiz, geleceğimiz ve gençlerimizin kaderiyle oynayabilmekteler. Rektörlük seçimlerinde dahi, öncelik yandaş kesim ve okyanus ötesinden gelen referanslar ışığında değerlendirilmekte. Gelen referanslar doğrultusundaki isimler, Reisi Cumhurumuza sunulmakta...
Basına da zaman zaman akseden tüm bu olumsuz gelişmelerden bazılarından örnekler sunacağım bilginize.
İnsanın adeta kanını donduran o kadar adaletsiz ve ilkesiz işler vardır ki; bunları saymakla bitmez. Yapılan haksız uygulamalardaki Allah korkusu olmayan, vicadana hakka sığmayan bir çok olayın mağdurları vatanına milletine, sadık, onurlu ve şerefli insanlar olmakta.
Özellikle 1 ay önceki Rektörlük seçimlerinde Anadolumuzun şirin bir ilindeki bir Üniversite de, o Üniversiteyle hiç ilgi ve alakası olmayan referanslı şahıs, okyanus ötesinden gelen acil talimatla Rektör adayı olarak Reisi Cumhurumuzun huzuruna takdim edildi. Seçimlerden 2 ay öncede adil ve tarafsızlığından şüphe edilmemesi gereken Reisi Cumhur’da kendisine takdim edilen isim için de önceden ‘hayırlı olsun’ dileklerinde çoktan bulunmuştu.
Sonuç mu?
Seçimlerden sonra en az oy alan o referanslı kişi, Yök tarafından Reisi Cumhur’a sunuldu, önerildi ve Rektör oldu...
Bu mudur Adalet bu mudur kişi hak ve hürriyeti?
Demokrasimiz adına utanç verici daha nice konular var ki; saymakla bitmiyor...
Özellikle MHP için birer kabusa dönüşen havada uçuşan o kasetler!!!
Benim düşünceme göre, bu kaset skandalları MHP’yi istedikleri ve planladıkları çerçeveye getirebilmek için yapılıyor. MHP içerisinde bazı yürekli kişiler Milliyetçilik yapıyor, ABD ve Okyanus ötesine direniyordu. Onlar temizlenecek ve Ülkemizin bölünmesine karşı çıkmayacak bir MHP oluşturulacak, Operasyon bu olmalı.
Sayın Bahçeli, Anarşi ve terörizmi tasvip edip de cesaretlendirirseniz, bunların şımarıklıkları gittikçe artar, Türkiye’yi bir avuç çapulcuya, anarşizme, terörizme teslim etmeyeceğiz diye bas bas bağırıyordu.
Kim söyler, kim dinler!
Adaletle, insanlıkla ilgisi olmayan bir başka olay da;
Büyükşehir olan bir İlimizin, şirin bir İlçesinde İktidar partisinin binasına; yağcılığın, saygısızlığın, şahsiyetsizliğin örneği bir afiş asılmıştı.
Afişte, Türkiye’nin son 10 yılda itibarının nasıl yükseltildiği seçmene duyuruluyor...
ABD Başkanı, Merhum Ecevit ile yaptığı sohbette, Başkan koltuğunun kenarına ilişmiş, karşısında da merhum Bülent Ecevit ayakta duruyor.
Yanındaki resimde ise Başbakan Erdoğan ayakta Obama’ya bişeyler anlatıyor, diğeride dinliyor, hangi dilde konuştukları bilinmiyor...
Burada rahmetli Ecevit akıllarınca küçümseniyor.
Oysa Sayın Ecevit, Batıya karşı en büyük direnci gösteren, emir almayan yürekli, daima dik duran ve dürüst bir Başbakandı.
Kıbrıs hareketini bütün batının ve ABD’nin karşı koymalarına, ambargolarına rağmen cesurca yapmıştır.
Ayrıca gelmiş geçmiş, en saygılı, en terbiyeli, en Beyefendi Başbakandı...
Tüm yapılan bu uygulamalar ve adilane olmayan davranış ve yönetim biçimi ne derece Atatürk İlke ve İnkilaplarına uymakta?
Türk milletini rencide eden bu yönetim anlayışı, bu topraklar için canlarını feda eden aziz şehitlerimizi, Gazi Mustafa Kemal paşa başta olmak üzere, tüm kahraman silah arkadaşlarının huzur içinde yatmasına engel olmakta...
Tüm gelişmeleri siz değerli okurların takdirine sunarak, iyi günler diliyorum.
Saygılarımla
02/06/2011