Avrupa’nın en büyük ekonomisi ve dünyanın da en büyük ekonomileri arasında yer alan Almanya ekonomisi geçmişte yaşanan krizlere ve ekonomik durgunluklara rağmen büyümesini sürdürebilme başarısını gösteriyordu.
Avrupa’nın en büyük ekonomisi ve dünyanın da en büyük ekonomileri arasında yer alan Almanya ekonomisi geçmişte yaşanan krizlere ve ekonomik durgunluklara rağmen büyümesini sürdürebilme başarısını gösteriyordu.
Ancak son yayımlanan istatistikler Euro Bölgesi ekonomisinin yüzde 30’unu temsil eden Almanya ekonomisinin Nisan ve Haziran ayları arasında radikal bir düşüş yaşayarak yüzde 0,1 büyüme ancak gerçekleştirebildi. Almanya ekonomisinin ardından Avrupa’nın büyük ekonomisine sahip Fransa’da da büyüme gerçekleşmedi. Euro Bölgesi’nin tüm genelindeki büyüme ise yılın ilk çeyreğinde yüzde 0,8 iken, ikinci çeyrekte yüzde 0,2’ye geriledi.
Özellikle Almanya ekonomisindeki büyüme sorunu ve Yunanistan, Portekiz, İrlanda, İtalya ve İspanya gibi AB ülkelerindeki yüksek borç stoku başta Euro Bölgesi olmak üzere global ekonominin ciddi bir durgunluğa girdiğinin sinyali olarak algılanıyor.
AB’nin sürükleyici ülkelerinin liderleri olan Almanya Başbakanı Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy yaptıkları toplantı sonrası Euro Bölgesi Konseyi kurularak ekonomide eşgüdümü sağlayacak bir birim oluşturulması ve Euro’yu güçlendirmeye mecbur oldukları konusunda da görüş birliğine vardır. Ayrıca Euro Bölgesi ülkelerine denk bütçe yapılması konusunda anayasalarına hüküm konulması önerisinin yapılması konusunda da
mutabakata vardılar. Ancak bu önerinin tüm ülkelerde kabul görmesi çok zor gözüküyor.
Ancak, Merkel ve Sarkozy Euro kullanan ülkelerin ortak bir Euro tahvili çıkarması önerilerine bu aşamada destek vermediklerini belirttiler. Çünkü ortak Avrupa bonosu çıkarılır ise Avrupa bonosunun faizi Avrupa bonosu ile borçlanan ülkenin değil, büyük ölçüde Almanya ve Fransa’nın riski haline dönüşecek. Bugün piyasadan borçlanamayan ülkeler çok düşük maliyetlerle borçlanabilecekler. Ancak bunun faturası özellikle Almanya ve kısmen de Fransa gibi ülkelere çıkar. Bir başka anlatımla çok yüksek maliyetlerle borçlanabilecek ülkeler Almanya ve Fransa’nın sırtından daha ucuz maliyetlerle borçlanma imkanına kavuşurlar. O sebeple Almanya ve Fransa mali birlik ve tam bir ekonomik entegrasyon olmadan ortak Euro tahvili çıkarılmasına sıcak bakmıyorlar. Ortak bir Euro tahvil çıkarılması durumunda Almanya’nın ve Fransa’nın kredi notu düşebilir. Böylesi bir durumda da Almanya ve Fransa şimdikinden daha yüksek bir maliyetle borç almak durumunda kalacaklardır.
Gerek ABD yönetimi, gerekse AB ülkelerindeki hükümetler politik kaygılarla ekonominin ihtiyacı olan rasyonel ekonomi kararlarını alamıyorlar. Bu ülkeler gevşek maliye politikalarıyla ve yoğun para politikalarıyla gerçekte ürettiklerinin çok üzerinde bir refahı insanlarına yaşatmaktadırlar. Ancak orta ve uzun vadede bu sürdürülebilir bir politika değildir. Günü kurtarmaya yönelik kısa süreli ekonomik rasyonaliteden yoksun kararların
alınıp uygulanması sorunların bir süre ertelenmesine yardımcı oluyor ancak daha büyük faturalarla o ülkelere ve dolaylı olarak da global ekonomiye yansıması ileriki yıllarda geri dönüyor. Böylece zaten kötü olan kamu finansman yapıları daha da bozularak borç krizi
haline dönüşüyor.
Avrupa Merkez Bankası son bir hafta içinde borç sıkıntısı olan özellikle İtalya ve İspanya’nın 32 milyar dolarlık tahvilini satın aldı. Sadece sıkıntıya giren ülkeye borç vermek sorunlara sağlıklı çözümler getirmiyor. Dünya ekonomisindeki sorunların temeline inilip gereği yapılamadığı için sorunlara köklü çözüm getirilemiyor.