Şunu memnuniyetle ifade etmeliyim ki, "Lisan-ı Sevgi I" adlı makaleme göstermiş olduğunuz yoğun ilgiden dolayı oldukça mutluyum. İnanılmaz yerlerden mailler aldım, inanın ben bile şaşırmış bir durumdayım, hepinize teşekkürü bir borç biliyor ve teşekkür ediyorum! Tabii bu ilgiye karşılıksız kalamazdım, "Lisan-ı Sevgi II" adlı makalemi hemen yazmaya başladım, umarım bunu da beğenirsiniz...
Şunu memnuniyetle ifade etmeliyim ki, "Lisan-ı Sevgi I" adlı makaleme göstermiş olduğunuz yoğun ilgiden dolayı oldukça mutluyum. İnanılmaz yerlerden mailler aldım, inanın ben bile şaşırmış bir durumdayım, hepinize teşekkürü bir borç biliyor ve teşekkür ediyorum! Tabii bu ilgiye karşılıksız kalamazdım, "Lisan-ı Sevgi II" adlı makalemi hemen yazmaya başladım, umarım bunu da beğenirsiniz...
Bir gerçek var, bazı maillerde rotanızı değiştirdiniz, çizgi değişti vs...Biz sizi dört yıldır takip ediyoruz ilk defa böyle boşluk yakaladık, hayırdır neler oluyor, vb. diyenler oldu. Yahu arkadaşlar bende sıradan bir insanım, uzaydan falan gelmedim, benimde vicdanım var, duygularım var, bende üzülebilirim, sevinebilirim vs...Neden pencerenin temiz tarafını görmüyorsunuz da, farklı açıdan ele alıyorsunuz, bende size soruyorum: Hoşluk-boşluk yazmak suç mu? Üstelik biz, her konuyu dile getirmek durumundayız, bu siyasi içerikli bir yazı olabilir, yaşam üzerine olabilir, sevgi üzerine olabilir, vb. bizi sevsenizde, sevmeseniz de biz yazmaya devam edeceğiz!
Arzu eden okur, arzu etmeyen okumaz, bu iş bu kadar basit! Geçenlerde gazeteci ve aynı zamanda makalelerimin yayınlandığı gazetenin imtiyaz sahibi bir arkadaşım şöyle demişti; senin makalelerine şaşırıyorum, neden diye sordum: Seni sevende okuyor, sevmeyende, bu nasıl bir iş anlayamadım doğrusu dedi, güldüm, geçtim...
Aynı zamanda da arzu ettiğim sonucun mutluluğunu yaşadım...
Burdan seven-sevmeyen tüm okurlarıma tebessüm gönderiyorum.
Gelelim asıl konumuza; Sevgi üzerine yazılacak çizilecek çok şey var, ancak dilimizin döndüğünce, yüreğimizin gittiği yere kadar da gitmeye sözümüz var. Sevgiyi, aşkı, vefayı ve daha nice güzellikleri Hz.Mevlana'dan
daha güzel anlatan olamaz! Bakınız, o güzel insan ne diyor:
Yaşamak direnmektir,
Sevmek güvenmektir,
Şunu Unutma;
İnsan çoğu zaman dünyanın hakimi,
Bazende küçük bir kalbin esiridir.
Hangimiz yaşamadık ki, hangimiz çekmedik ki, hangimiz küçük bir bir kalbin esiri olmadık ki... Kimi muradına erdi mutlu oldu, kimi yarı yolda kaldı, kimi geç buldu, kimi kasırgaya tutuldu, kimi geç buldu uzaktan sevdi, kimi vicdanından başka hiçbirşeyden korkmadı, kiminin hayelleri uyuşmadı, kimi çok sevdi alamadı, yıkıldı vb...
Kısaca saymakla bitecek şeyler değiller yazacaklarım... Nihayetinde hüzün, mutluluğu ezip geçti... Siz yine de, sizi siz yapan yaşadıklarınıza, sizi siz yapan seçimlerinize teşekkür edin.Hüzünlerinizi affedin, unutun, silin, ne gerekiyorsa yapın da su gibi akıp gitsin geçmiş...Yani, geçmiş geçmişte kalsın, geleceğe taşımayın!
Anwari Soheili ne diyor:
Bir dünya malı elinden gittiyse
üzülme buna hiçtir o;
Ve bir dünya malı geçtiyse eline
sevinme buna hiçtir o,
önünden geçer acılar ve zevkler
geç dünyanın önünden, hiçtir o.
Öyle ya yaşadığımız herşey koca bir hiçtir aslında ama anlayan kim...? Vuran vurana, kıran kırana veryansın gitsin!..Unutmayın ki, hepimizin sonu yaşadıklarımızın renginde son bulacak. Siz yüreğinizin sesini dinleyin, çünkü aslolan yürektir, ötesi yok! Yüreğiniz yanıyorsa, herşey tamamdır, hayatı daha fazla ıskalamaya gerek yok. Son zamanlarda, bir suskunluktur almış başımı gidiyorum, hasret çiziyor kalemim, hüzün besliyor makalelerim... Bazen yazsam diyorum, bazende yazacaklarımıyazmaktansa, paylaşamamak gibi bir durum içine giriveriyorum! Ve ansızın
firar eden düşüncelerde buluyorum kendimi... Çünkü, seni sevenlerinülkesinde yaşıyorum!
Sen ne biçim Müslümansın, dinin de bir izzet-i şerefi var. Müslüman'a gel, Yahudi'ye gel, Mecusi'ye gel, tövbeni bozsan yine gel, diyorsun... Olur mu öyle şey? Mealinde uzunca bir mektup yazmış... Mevlana Hazretleri mektubu sabırla okumuş , ve arkasına şu cümleyi yazarak sahibine geri göndermiş: "SEN DE GEL"
Diyeceğim o ki, içinde sevgi olan herkes sevenler ülkesinde buluşsun, hepiniz gelin, sevenler ülkesini siz yaratın! Kimi severseniz sevin, sonuç değişmeyecek, yeter ki içinizde sevgi olsun... Bu sevgi doğa sevgisi olabilir, tanımadığınız bir çocuk olabilir, okuduğunuz bir kitap olabilir... Önemli olan herşeye sevgiyle bakabilmektir... herkesi de sevmeyin, her sizi seviyorum diyenide kalbinize buyur etmeyin, aslolan hakedeni sevmektir...
Şöyle diyor: F.Nietzsche
Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin...