Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine davet edilen dünyanın sayılı 9 diploması muhabirlerinden olan Vatan Gazetesi Brüksel temsilcisi Atakan Özdemir'in Lefkoşe'de KKTC Cumhurbaşkanı ile yaptığı röportajını sizlerle paylaşıyoruz.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine davet edilen dünyanın sayılı 9 diploması muhabirlerinden olan Vatan Gazetesi Brüksel temsilcisi Atakan Özdemir'in Lefkoşe'de KKTC Cumhurbaşkanı ile yaptığı röportajını sizlerle paylaşıyoruz.
Derviş Eroğlu: ‘’Doğu Akdeniz’de sular ısınıyor’’
Financial Times (FT)’ın birkaç gün önceki haberine göre, Türkiye Akdeniz'de petrol aramak için Shell ile gelecek hafta anlaşma imzalayacak. Doğu Akdeniz'deki enerji kaynakları konusunda önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönemde İsrail, Kıbrıs ve Lübnan'ın da benzer amaçlarının olduğu belirtildiği haberde, Akdeniz açıklarında başlayacak olan petrol ve doğalgaz arama faaliyetlerinin Shell'den daha çok Türkiye için önemli olduğu yorumunu yapılıyordu. Peki, bu ateşten çember içinde kalan ve 28. Yaşını kutlayan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bu gelişmeler nasıl okunuyor?
Bu Türkiye’nin ‘’B formülü’’ mü?
Bence Türkiye’nin kendi kıta sahanlığı içeririsinde araştırma yaptırmasından daha doğal birşey olmaz. Dolayısıyla bunun Kıbrıs’ta Rumların araştırma yapmasıyla bağlantılı olarak görmemek lazım. Zaten yıllar önce de Türkiye o bölgede sismik araştırmalar yapmıştı. Bunları değerlendirdikten sonra bu gibi faaliyetlerin başlaması bence gayet doğal ve bunun normal görmesi gerekmektedir.
Ocak ayında yapılacak olan New York görüşmeleri’nde umut var mı?
Aslında Doğu Akdeniz’de sular ısınıyor. Suriye’deki olaylar, Mısır’ın müdahil olmaya çalışması, İsrail’in Türkiye ile olan ilişkilerinin aksaması ile hemen Rum tarafına ve Yunanistan’a yakınlaşması, Yunanistan Başbakanı’nın İsrail’e gitmesi, Hristofyas’ın oralarda dolaşması, İsrail Devlet Başkanı’nın Rum Kesimi’ne ziyaret etmesi... Bunların hepsi Doğu Akdeniz sularının ısınmasına neden olacak.
Zaten bu petrol ve doğalgaz yıllarca birçok savaşın çıkmasına neden olmuştur. Bu bakımdan bizim bu müzakereleri devam ettirirken çok daha fazla ve çok daha sürat ile hareket etmemiz ve bir anlaşmaya varmamız gereğini de ortaya çıkarıyor. Ama bu sadece bizim arzumuzla mümkün değildir. Biz, yıl sonuna kadar anlaşmak istediğimizi duyurmuştuk ama yıl sonunu geçiyoruz. Şimdi Ocak’ta yapacağımız görüşmede hâlâ bir ümidimiz var.
Anlaşma sağlanamaz ise ne olacak?
Yani Rum tarafı bizim bu bütün iyi niyetimizi rağmen anlaşmamakta direnirse, tabii ki görüşmelerin devamının bir anlamı olmaz. Çünkü 43 yıldan beri görüşüyoruz. Ortaya çıkan her anlaşma metni Rumlar tarafından reddedilmiş. En son ‘’Annan Planı’’ bildiğiniz gibi. Rumların müzakere masasında ‘’oyalama taktiği’’ içerisinde bağlanıp kalmamızın bir anlamı olmaz.
Sizin bir girişimizi oldu mu bu anlamda?
Genel Sekreter’den rica ettik. Eğer anlaşmayı sağlayabilirsek, artık kendi misyonu içeririnde bir anlaşma olur mu olmaz mı kararını vermesi lazım. Çünkü 2012’nin Temmuz’unda Avrupa Birliği Dönem Başkanı oluyor Rumlar. 2012’nin yılsonu yerel seçimler var güneyde. 2012’nin Şubat ayında cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Demek ki olay 2 sene daha ileriye atılacak. Bizim 2 sene daha bekleyecek bir halimiz yok; sabırtaşı olsa çatlar derler. 50’li yıllardan beri sabır ile bu müzakerelerin başlamasını, başladığı zaman da sonuçlanmasını beklerdik. 1960 cumhuriyeti kuruldu dışlandık, 1974 Barış Harekatı’ndan sonra yine barış elimizi uzattık. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kurduk, yine barış elimizi uzattık ama insanların niyeti yoksa zorla anlaşma olmaz. Sadece bizim imzamız ile bir anlaşma olmaz. Elbette o günün koşullarına göre bir karar vereceğiz. Ama şu anda az da olsa bir ümitle New York’a gitmeye hazırlanıyoruz.
Barroso ve Füle ile bir görüşmeniz var. AB, izolasyon konusunda ne diyor? Brüksel’e ne diyeceksiniz?
Bize söyledikleri çözümden sonra izolasyonlardan kurtulacaksınız. Bu bizim beklediğimiz bir cevap değil. 26 Nisan 2001 tarihinde AB yetkilileri bir karar almışlardı; üzerimize uygulana ambargoların kalkacağına yönünde. Bizim beklentimiz o taahütlerini yerine getirmeleri. Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün gerçekleşmesi ve ulaşım ambargosunu kaldırılması. Sonuç olarak biz bir devletiz ve halkız; dünyadaki demokrasi örnekleri gibi olanaklarında yararlanmak isteriz. Demokrasinin beşiği Avrupa Birliği maalesef bize ambargo uyguluyor.
Bu insan hakları ile ne derecede bağdaşır?
Bağdaşmadığı kesin… İnsan haklarına saygılı olduğu söyleyenler burada 300 bin insanı ambargo altında yaşatmaya devam ediyor. İnsan hakları ve demokrasi nerede?
Şu an karşınızda Barroso olsa ona ne derdiniz?
Ona derdim ki: ‘’Geçmişte de söylemiştim. Kıbrıs’ta bir anlaşma olmadan Rum tarafını Avrupa Birliği’ne alınması Rumların uzlaşmazlığını daha da artırmıştır. Bize hâlâ amborga uygulaması ile Rumlarla uzlaşma biçimi kalmamıştır. Eğer ambargolar kalkar ise, ekonomimiz daha da gelişecek… Rum tarafı daha da farklı adımlar atılabilir düşüncesi ile çözüme konsantre olacaktır. Zaten AB’ye almakla Rum’un çözüme karşı gücünü artırdılar. Hiç olmazsa bu kadar yıldan sonra bir kez doğru düzgün karar versinle ve izolasyonları kaldırsınlar ki, Rumlar çözüme motive olabilsin..’’
VATAN
LEFKOŞA- Atakan ÖZDEMİR