BİR KÜRT AYDINININ ANILARI

Ülkemizde bir numaralı sorun olmayı sürdüren Kürt sorunu hepimizi ilgilendiriyor. Bu yüzden yıllardır PKK ile mücadele etmek için harcanan paraların ülkemizin yoksul vatandaşlarının kalkınması için kullanılmış olsaydı, nelerin değişmiş olabileceğini bile düşünmek insanı derinden üzüyor.

Ülkemizde bir numaralı sorun olmayı sürdüren Kürt sorunu hepimizi ilgilendiriyor. Bu yüzden yıllardır PKK ile mücadele etmek için harcanan paraların ülkemizin yoksul vatandaşlarının kalkınması için kullanılmış olsaydı, nelerin değişmiş olabileceğini bile düşünmek insanı derinden üzüyor.
 
İktidardaki güçler, “demokratik açılım” diyerek bir şeyler yapacakmış gibi gözüküp, ardından bunun tam tersi uygulamaların içine giriyorlar. Bu arada da ne oluyorsa, ister Türk olsun, ister Kürt olsun, ister Arap olsun, ne oluyorsa başta analar olmak üzere halkımıza oluyor.
 
Bu gidişin sonu ne zaman gelecek diye hepimiz endişe içindeyiz.
 
Geçende elime bir kitap geçti, Tarık Ziya Ekinci’nin yazdığı bir kitap: “Lice’den Paris’e Anılarım”.
 
Bana öyle geldi ki, bu sorunun yanıtı bu kitapta vardır.
 
Saygın bir aydın, bir avukat olan Tarık Ziya Ekinci’nin kitabından çok özetle bazı alıntılar yapmak istiyorum.
 
Ben, aşağıdaki satırların altına imzamı atabilirim.
 
“Kürtlerin kahredici yaşam koşullarından kurtulmaları ve kendi ülkelerinde ve kendi özgün kimlikleriyle eşit haklı vatandaş olabilmelerinin ancak ileri ve çağdaş bir demokrasinin kazanılmasıyla mümkün olacağına inanarak siyaset yaptım, Böyle bir demokrasinin “tecezzi kabul etmez” (bölünemez,LT) bir bütün olduğu ilkesine bağlı kaldım. Yalnız Türkler, yalnız Kürtler, yalnız Aleviler ve Lazlar için demokrasi olamıyacağı ilkesini benimsedim. Bu nedenle öznesi olduğum siyasal mücadele sürecinde Tüm Türkiye halklarının yararına olacak ileri bir demokrasi için mücadele ettim. Bu amaca ulaşmak için de nesnel tarihsel koşullara denk düşen her evrede daha ileri bir demokrasiyi amaçlayan ulusal örgütlerde, ama Kürtlerin ulusal demokratik haklarını göz ardı etmeden, Türk demokratlarıyla birlikte mücadele ettim. Ayrı örgütlenmenin ne Türkiye toplumunun demokratikleşmesine ne de Kürtlerin özgürleşmesine yarar getireceğine inandım. Bu nedenle yasal ya da yasadışı bağımsız Kürt örgütlenmelerine ilgi göstermedim. Ama hiçbir zaman Kürt olduğumu yadsımadığım gibi Kürtlerin ulusal demokratik haklarının tanınması için mücadele etmeyi de asla ihmal etmedim.”
 
Bu yoğun satırların içinde özellikle “Türk, Kürt, vb. ayrı örgütlenmeye” karşı çıkışını ben çok önemsiyorum. Bu sorunun diyalog ve tek bir demokratik örgütlenme içinde çözümleneceğine inanıyorum.