BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ VE SURİYE!!!/ Abbas UÇAR

Anavatanımız Türkiye’nin özellikle Suriye üzerindeki son günlerde takınmış olduğu yanlış ve tuzak dolu stratejilere, politikalara kısaca değinmek istiyorum.

Saygıdeğer Belcikahaber.be okurları!

Anavatanımız Türkiye’nin özellikle Suriye üzerindeki son günlerde takınmış olduğu yanlış ve tuzak dolu stratejilere, politikalara kısaca değinmek istiyorum.

Afganistan ve Irak; ABD ve İsrail’in menfaatlerine hizmet edecek yapıya kavuşturulmuştu. Tunus, Libya ve Mısır’da iç karışıklıklar çıkartılıp desteklenerek dönüştürülmeye hazır hâle getirildi.
Gündemde şu anda Suriye var.

Sırada ise, İsrail hâriç bölgedeki diğer Ülkeler…

Rusya ve Çin, başlangıçta Suriye’nin yanında yer almalarına rağmen son zamanlarda konuya temkinli ifâdelerle yaklaşıyorlar.

Rusya’nın tavrının değişmesinde Putin’in Cumhurbaşkanı seçilmesi önemli rol oynamış oldu. ABD’yle yaptığı pazarlık sonucunda da Suriye’yi satmış oldu.

Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın güya işadamları ile birlikte Çin’e çıkarma yapması da kesinlikle Çin’in Suriye’ye yönelik tavrını değiştirmek için önemli teklifler götürmesinden ibarettir.

Suriye, karışık etnik yapısı sebebiyle tarih boyunca hep huzursuzluklar diyarı olmuştur.

Hâfız Esad, Savunma Bakanı iken, 15 Kasım 1970 tarihinde bir darbe yaparak yönetime el koydu. Gücünü artırmak maksadıyla, büyük bir bölümü Suriye Türklerinden olmak üzere kendi vatandaşlarından
pek çok kişiyi katletti. Terörist başı Abdullah Öcalan’ı ülkesinde barındırdı, besledi ve güçlendirdi.

Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı’nın 3 Ekim 1998 tarihinde aldığı; ‘Gerektiğinde Suriye’ye karşı bütün yolların denenmesi kararı’ üzerine, bebek katilini 8 Ekim 1998 tarihinde sınır dışı etti. Hâfız Esat, 10 Haziran 2000 tarihinde, 72 yaşında iken öldü. Yerine, Avrupa’da tıp tahsili gören ve medenî bir insan olan Beşşar Esad geçti. O’nun döneminde katliamlar durdu, ülke huzura kavuştu.

Daha dün denilebilecek kadar yakın geçmişte; 6 Şubat 2011 tarihinde Türkiye ile Suriye arasında sınır aşan sulardan biri olan Asi Nehri üzerinde ve Türkiye-Suriye sınırında, iki ülkenin ortaklığı ile inşa edilecek olan Âsi Dostluk Barajı’nın temeli atıldı.

İlgi çekidir ki : ‘Âsi Barajı’ değil, Âsi Dostluk Barajı!!!

Sonrasında da iki Ülke arasında vizeler karşılıklı olarak kaldırıldı!

Türkiye’nin sınır komşularıyla ‘sıfır problem’ esâsına dayalı ilişkiler tesis etme hedefine yakışan önemli antlaşmaydı.

Törende yapılan konuşmalarda ‘Dostluk Barajı’nın 45 milyon TL’na mal olacağı, 13 milyon 500 bin kilovat elektrik enerjisi üreteceği,iki ülke arasında daha dostâne bir zemin oluşturacağı’ belirtilmişti.

Bu sözler; 26 Ekim 2008 tarihinde, ABD helikopterlerinin Suriye topraklarını bombaladığı, 5 Aralık 2008 tarihinde dönemin ABD Başkanı Bush’un; ‘İran ve Suriye terörü destekliyor.’ demiş olması gerçeğine rağmen söylenmişti.

İnsanlarımız bu gelişmeden gurur duymuştu. Bölge lideri olma yolunda kararlı ve istikrarlı adımlarla ilerleyen bir ülkeye, böyle bir duruş yakışırdı.

Suriye ile 510 kilometrelik sınırımız var. Hatay, Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin ve Şırnak illerimiz bu sınırlarla bağlantılı.
Sınırın iki tarafında bölünmüş aileler var. Aileler arasındaki ilişkilerin, devletler ve milletler arasında devam etmesi; gönüllere ferahlık, zihinlere berraklık, gelecek düşüncesine parlaklık veriyor.

4 Haziran 2009 tarihinde; Türkiye-Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesi ile ilgili kanun tasarısı, TBMM’de kabul edilmişti.

Ferahlıkları, berraklıkları ve parlaklıkları artırıcı gelişmeler, İsrail’in tahrik ettiği ABD’nin; Suriye hakkındaki olumsuz düşünceleri sebebiyle karardı.

Böyle bir politika ve gelişmeler aklı selim herkesin malumudur ki;

BÜYÜK ORTADOĞU PROJESENİN BİR PARÇASIDIR!
Ve sonrasında sıranın kimlere geleceğide apaçık bellidir.

Gururumuz da zedelendi!!!
İnsanları bedbaht eden; Elde edilememiş başarılar, ulaşılamamış mutluluklar değildir. Elde edilmesi, ulaşılması mümkün olan başarıların ve mutlulukların, dış etkenlerin
yönlendirmesiyle ve elimizin tersi kullanılarak bir kenara itilmesidir.

Milletlerarası ilişkiler konusunda azıcık bilgisi olanlar bilirler: Her ülkede muhalif gruplar vardır. Belli bir ülkeye patinaj yaptırmak isteyen yakın ve uzak komşu ülkeler, muhalif grupları destekler. Bu destekten gelecek faydalar, âdil yönetim kavramını hazmedememiş milletler için iştah açıcıdır.

Türkler, tarih boyunca böyle bir zillete düşmemişlerdir. Çünkü biz; dünyada âdil bir nizam kurmak için Cenab-ı Allah’ın görevlendirdiği asil bir milletiz.

Ümid ediyoruz ki, Sayın Başbakanımız her ne kadar o faaliyetlerde bulunsa da Türkiye’nin menfaat ve çıkarlarını göz önünde bulunduracak ve ona göre hareket edecektir.

Beşşar Esad hatâlı, muhalifleri haklı olabilir. Bu olumsuzlukların giderilmesinin yolları vardır. O yolları bilenler bilir. Bilmeyenler tarihten öğrenebilirler.

Öğrenmeliler!!!
Öğrenemeyenler; ‘ülkesinin ve milletinin ipini çekmeyi hayal eden celladın elini öpen’, ve hatta ‘o eli güçlendiren kişi’ konumuna düşerler.

Saygılarımla