50. Yıl kapanış konuşmasından Başbakan Erdoğan'ın 'Paralel devlet yapılanması' ve 'Ananas Cumhuriyeti' diye suçladığı Cemaat'e, Belçika İçişleri Bakan Jöelle Milaquet başta olmak üzere diğer sempozyum konuşmacılarından övgü ve destek geldi.
50. Yıl kapanış konuşmasından Başbakan Erdoğan'ın 'Paralel devlet yapılanması' ve 'Ananas Cumhuriyeti' diye suçladığı Cemaat'e, Belçika İçişleri Bakan Jöelle Milaquet başta olmak üzere diğer sempozyum konuşmacılarından övgü ve destek geldi.
Bu konu ile ilgili olarak yazılmış bir analizi sizlerle paylaşıyoruz.
BÜYÜKELÇİLERE VERİLEN TALİMAT NEDEN TERS TEPER ? BELÇİKA ÖRNEĞİ GİBİ.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kapanış konuşmasını yaptığı Brüksel’deki 50.yıl kutlamaları açılış resepsiyonunda Belçikalı yetkililerin Hizmet Hareketi’ni övmesi, büyükelçilere verilen ‘karalama’ ve ‘deşifre etme’ talimatının neden ters tepeceğini açık bir şekilde ortaya koydu. Bu, Başbakan Erdoğan’ın bu talimat sonrası çıkmış olduğu ilk yurt dışı seyahat olması hasebiyle de, bu konuda erken bir uyarı olarak da kabul edilebilir. Resepsiyonun ev sahibi konumundaki Belçika İçişleri Bakanı Joëlle Milquet’nin, Türk asıllı vatandaşların artık ‘gurbetçi’ olmadıkları vurgusunu yapması ve ülkede katma değer oluşturduklarının altını çizmesi, bu talimatın neden etkili olmayacağına dair başlıca bir işaret. Zira Belçika’daki Hizmet Hareketi gönüllülerinin temel özelliklerinden birisi, ‘gurbetçi’, ‘göçmen’, ‘göçmen asıllı’, ‘ikinci nesil’, ‘üçüncü nesil’ vb. gibi betimlemeleri peşinen reddetmeleri ve kendilerini bulundukları ülkenin ve toplumun insicamı adına faaliyet gösteren Belçika vatandaşı olarak tanımlamalarıdır. Kendi kimliklerinin bilincinde olarak, yaşadıkları ülkenin değerlerini anlayan ve uyum sağlama iradesini ortaya koyan bu gönüllüler, Belçikalı yetkililerin üzerinde durduklarını ‘yerleşme’ ve ‘yerelleşme’ ufkunu benimsemiş vatandaşlardır. Ve de en önemlisi, yaşadıkları ülkenin birer sivil toplum aktörüdürler. Bu nedenle özellikle Milquet gibi birlikte yaşama kültürüne çok önemli katkılarda bulunmuş tecrübeli siyasetçiler karşısında Hizmet Hareketi mensuplarını ve sempatizanlarını suçlamak, ‘yabancı’ bir misyon şefinin herhangi bir Belçika vatandaşını karalamasıyla eşdeğerdir onların gözünde.
Milquet’nin Türk asıllı Belçikalılar tarafından açılmış Ecole des Etoiles’in yılbaşı resepsiyonunda sarf ettiği şu sözler, çalışmaları yakından gören birçok Belçikalı yetkilinin pozisyonu hakkında önemli bir ipucu veriyor aslında bizlere:“Pedagojik projenize, yaptıklarınızın çeşitliliğine, pedagojik kadronun motivasyonuna, sınıflara göz attığım zaman şehrin diğer tarafında oturduğum için hayıflanıyorum. Öyle olmasaydı, samimi olarak çocuklarımı bu okula göndereceğimi söyleyebilirdim, çünkü neye ihtiyacımız varsa burada var olduğuna inanıyorum: mükemmellik, motivasyon, değerler, insan sermayesine ve insanın gelişimine yatırım.” Hizmet Hareketi’nin çalışmalarıyla ülkeye yaptığı katkıya yakından şahit olan Belçikalı yetkililer, göçmenlerin uyumuyla alakalı on yıllardır yaşadıkları sorunlara beklentilerinin çok ötesinde bir cevap vermiş Hizmet gönüllülerinin karalanmasına şüphesiz tepkisiz kalmayacaklardır. Başbakan Erdoğan’ın kapanış konuşmasını yaptığı resepsiyondaki panelde söz alan Sosyoloji Profesörü Dirk Jacobs ile Eşit Haklar ve Irkçılıkla Mücadele Merkezi Başkanı Jozef De Witte’nin Hizmet Hareketi’ni ve Belçika’ya yaptıkları katkıları övücü konuşmaları, bu kabil örneklerdendir.
Yukarıda Belçika özelinde arz edilen tablo, bütün Batı Avrupa ülkelerinde geçerlidir. Zira meselelerin aklîliğine ve mantıkiliğine büyük önem veren Avrupalılar, bir kefesinde soyut ve maddi delile dayanmayan iddiaların, diğer kefesinde ise somut proje ve çalışmaların olduğu bir terazide hangi tarafın ağır bastığını görecek durumdadırlar. Bu nedenle gittikleri her ülkede önce eğitime ve dolayısıyla o ülkenin nesline yatırım yapan Hizmet gönüllüleri hakkında bu ülkelerde mesnetsiz atılacak her iddia ve iftiraya temkinle yaklaşılacak, somut delillere dayanmayan suçlamalara gereken tepki gösterilecektir. Belçika’nın en muteber üniversitesi olan KULeuven’de kurulan Gülen Kültürlerarası Çalışmalar Kürsüsü Başkanı Prof. Dr. Johan Leman’ın, 19 Ocak 2010’da Zaman Benelux’e verdiği mülakatta kullandığı şu sözler, Avrupa’da mesnetsiz suçlamalara nasıl yaklaşıldığını gösteren iyi bir örnektir: “Bazı insanların bir gizli ajandadan bahsettiğini biliyorum. Açıkça ifade edeyim, olabilir, ama bunu bana gösterin o zaman. Bana bunu gösterdiğiniz gün değerlendiririm. Bu arada ben paranoyak değilim. Bu arada ben çoğulcuyum. Neredeyse her gün internet üzerinden Today’s Zaman’ı takip ediyorum, bugüne kadar beni öfkelendiren bir şey okumadım. İstanbul’da bazı okulları ziyaret etme fırsatı buldum. Keşke buradaki okullar da benim gördüklerim gibi olsaydı! İnsanlarla görüşme fırsatım oldu. Benim görüştüklerimin hepsinin gizli ajandası varsa, bakın o zaman ben bir ahmağım!”
Türk asıllı vatandaşlarımızın yaşadıkları Batı Avrupa ülkeleriyle alakalı altı çizilmesi gereken ikinci bir husus ise, bunların Türkiye Cumhuriyeti Devleti’yle olan ilişkilerine yetkililerin bakışıdır. Belçika’da doğup büyümüş ve eğitimini orada tamamlamış biri olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Belçika vatandaşlığına sahip biri olarak Türk Devleti’ne ne kadar angajeyseniz, Belçikalı yetkililer o kadar temkinle yaklaşır size. Türkiye’nin iç siyasetini ilgilendiren konularla ne kadar içli dışlıysanız, o kadar mesafeli davranılır size. Bu fert planında olduğu gibi, Belçika kanun ve mevzuatlarına göre faaliyet gösteren ‘sivil’ toplum kuruluşları için de böyledir. Açıkça ifade etmek gerekirse, Belçika’nın meselelerine gösterdiğiniz duyarlılık ölçüsünde itibar edilir size. Hizmet gönüllülerinin yaptıkları çalışmaların Belçikalı yetkililerin nezdinde bu kadar kabul görmesi, tam da bu yüzdendir. Oradaki Türk Toplumu’nun sorunlarının çözümünden başlayarak toplumsal barış ve insicam adına bütün kesimleri kucaklayan sağlam adımlar atılması, Belçikalı yetkililerin takdirlerini çoktan kazandı. Dinamik bir sivil topluma olan ihtiyacın farkında oldukları için de, tamamen sivil bir proje olan ve Belçika eğitim sistemine katkıları kanıtlanmış olan Ecole des Etoiles’e can-ı gönülden destek veriyorlar.
Çeşitli vesilelerle Hizmet Hareketi’nin Belçika’da çalışmalarına iştirak etmiş yetkililerden bazı alıntılarla bu faslı kapatalım:
Sizinle tanışmak ve size hitap etmekten dolayı kendimi şanslı hissediyorum. Organize olma şekliniz azami derecede profesyonel, azami derece kuvvetli. Bir bayan siyasetçi olarak kadın ve toplum projenizden dolayı büyülendim, bu sizin uyumu tamamladığınızı gösteriyor. Dinamizminiz ve organize olma yönteminiz üzerimde çok etki bıraktı. Sizler inisiyatif alıyorsunuz, geleceğe inanıyorsunuz, ileriyi hedefliyorsunuz, fakat aynı zamanda zayıflara da yardım ediyorsunuz… Sizler insanları özgürleştiriyorsunuz. Sizler insanları güçlendiriyorsunuz, insanlara balık vermiyorsunuz, balık tutmayı öğretiyorsunuz. (Annemie Turtelboom, Belçika Adalet Bakanı)
Burada toplumsal insicam, köprüler kurmak, sivil toplum vb. gibi gerçekten önemli şeyler ifade eden kelimeler duydum. Uyum ve entegrasyon gibi temaları sizlere izah etmenin gereksiz olduğunu düşünüyorum, zira bunlar çok güzel bir şekilde hayata geçiriyorsunuz. Geert Bourgeois (Flaman Hükümeti Başbakan Yardımcısı)
Ötelerden gelmiş insanların varlığı, geldikleri ülke için ve yaşamayı tercih ettikleri şehir için siz gibi kurumlar sayesinde bir koza dönüşüyor. (Prof. Dr. Philippe Van Parijs, UCLouvain ve Oxford Öğretim Üyesi)
Faydalı işler yapıyorsunuz ve büyük gayeleriniz var. Burada da insanların tecrübeleri ve toplum gerçeğinden yola çıkarak birlikte yaşamaya katkı sağlamak ve bir şeyler inşa etmek istiyorsunuz. Bunu biz de paylaşıyoruz. (Bruno Tobback, Flaman Sosyalist Partisi SP.A Başkanı)
Kaderini kendi elleri arasına almak. Bunun uyum ve entegrasyon için en etkili ve en kısa yol olduğunu gösteriyorsunuz. Ve bizim, yani ‘Eski Belçikalıların’, sizden öğrenebileceğimiz çok şey var: dayanışma, özgüven, yardımlaşma, misafirperverlik ve toplum bilincinin yanı sıra, kader ortaklarına karşı mesuliyet duygusu. (Prof. Dr. Mieke Van Haegendoren, Hasselt Üniversitesi Eski Rektör Yardımcısı)
Buradan faaliyet fışkırıyor; dostlukla bezenmiş, aktif vatandaşlığa vurgu yapan, sanata, kültürel çeşitliliğe sevgiyle yaklaşan… Birlikte çocuklarımıza, gençlerimize, kaliteli eğitime ve Belçika sivil toplumu ile iletişime yatırım yapmaya devam edelim. Ve birlikte 2014’ün, yani Türklerin Belçika’ya gelişinin 50.yılını yolunu coşkuyla gözleyelim! (Prof. Dr. Ides Nicaise, KULeuven Öğretim Üyesi)
Projelerinizi tasavvur ettiğim zaman, öncelikle aklıma hizmet ruhundan ilham almış insanlar geliyor. Bu sizlerin gönüllülük esasına verdiğiniz büyük önemden belli. Bu, kültürler ve inançlar arası diyaloga verdiğiniz ehemmiyetten de belli. Bu, önümüzdeki yıllarda hepimiz için en öncelik verilmesi gereken zorluk olarak karşımıza çıkıyor. Yüksek kalite ve standart hedefinize de değinmeden geçemeyeceğim. Aynen bu şekilde devam edin. Sebat edin. Zira bu, bugün sahip olduğumuz toplum gibilerinin hayati derecede ihtiyaç duyduğu bir şey. (Prof. Dr. Johan Leman, KULeuven Emeritus Öğretim Üyesi)
Sonuç olarak, gerek Hizmet Hareketi gönüllülerinin Belçika özelinde anlatmaya çalıştığımız özellikleri, gerekse devlet erkânının fertler ve sivil toplum kuruluşları tarafından geliştirilen projeleri hüsnü kabulle karşılamaları ve benimsemeleri; haklarında yapılacak mesnetsiz suçlamaların sonuçsuz kalacağına açıkça delalet ediyor. Dış misyon temsilcileriyle olan etkileşimin göçmen asıllı fertler ve kurdukları STK’lar için bir turnusol kağıdı hükmünde olduğunu da hesaba katarsak, ‘yerelleşme’ ufku takdir edilen Hizmet Hareketi gönüllüleri ve kurmuş oldukları STK’lar hakkında atılacak mesnetsiz iddialar, Belçikalı yetkililer nezdinde kabul görmeyecektir. Bu nedenle ne akılla ne de vicdanla bağdaşan bu talimatların ters tepmesi, kimseyi şaşırtmamalıdır.