RAMAZAN GELDİ HOŞ GELDİ...

İslam alemi Ramazanı büyük bir coşkuyla karşılıyor. Avrupalı Müslümanlar yılın en uzun günlerinde tutacakları Ramazanı heyecanla karşılamanın sevincini yaşıyorlar. Bereket huzur ve sağlık ve yardımlaşma ayı olan Ramazan Hoş geldin manevi dünyamıza.

İslam alemi Ramazanı büyük bir coşkuyla karşılıyor. Avrupalı Müslümanlar yılın en uzun günlerinde tutacakları Ramazanı heyecanla karşılamanın sevincini yaşıyorlar. Bereket huzur ve sağlık ve yardımlaşma ayı olan Ramazan Hoş geldin manevi dünyamıza.

Ramazan ve oruç hakkında Resulullah (s.a.a) ve Ehlibeyt İmamlarından nakledilen birkaç hadis;

1- Bir kutsî hadiste yüce Allah "Oruç benim içindir ve karşılığını da ben veririm." veya, "karşılığı da benim kendimim." buyuruyor.

Orucun yüce Allah için oluşunun anlamı şudur: Oruç ibadeti, ibadetler içinde olumsuz (eksi yönü olan) tek ibadettir. Namaz ve hac gibi başka ibadetler ise, olumluluktan oluşurlar veya bir şekilde olumlu unsurlar taşırlar. Varoluşsal bir eylem, pürüzsüz ve kesin olarak kulun kulluğunu ve yüce Allah'ın rablığını belirginleştirmez. Çünkü bu tür bir faaliyetin maddi yetersizlikten, sınırlılık musibetinden ve bencillik olgusundan soyutlanması imkânsız gibidir. Bu davranışlarda yüce Allah'a pay verilmesi mümkündür.

Oysa olumsuzluk içeren ve yerin cazibelerine saplanıp kalmaktan kurtulma, nefsin temel arzularına bir süre ara verme ve onlardan arınma olarak tanımlanan oruçta durum bundan tamamen farklıdır. Çünkü Allah'tan başkasının olumsuz/eksi nitelikli bir eylemden pay alması söz konusu değildir.

"Karşılığını da ben veririm." ifadesi, orucun karşılığını verme hususunda Allah ile kul arasında kimse aracılık yapamaz, anlamını ifade eder. Bu, yüce Allah'ın, sadakaları hiç kimsenin aracılığı söz konusu olmadan almasına benzer. "Karşılığı da benim kendimim." cümlesinden, oruç tutanın ecrinin yüce Allah'a yakın olma olduğu anlaşılıyor.

2- Ramazan ayına üç gün vardı. Peygamberimiz (s.a.a) Bilal'a halkın toplanması için çağrıda bulunmasını emretti. Halk toplanınca, kürsüye çıktı ve yüce Allah'a hamdüsenada bulunduktan sonra şöyle buyurdu. "Ey insanlar! Yüce Allah bu seçkin aya ulaştırdı sizi ve şimdi bu ay gelip çatmak üzeredir. Bu ay, tüm ayların baş tacı olup hepsinden faziletlidir. Bu ayda, bin aydan daha hayırlı ve üstün olan bir gece vardır. Bu ayda, cehennem kapıları kapanır, cennet kapıları ise açılır."


3- İmam Bâkır (a.s), Peygamber efendimizden (s.a.a) şöyle nakleder:

"Ey insanlar topluluğu! Ramazan ayının hilâli doğunca, şeytanlar zincire vurulur; gök, cennet ve rahmet kapıları açılıp cehennem kapıları kapanır ve dualar kabul edilir. İftar zamanı geldiğinde oruçlular kavuşmuş ve kurtulmuşlardır.

Yüce Allah onları ateşten kurtarmıştır çünkü. Her gece bir melek şöyle seslenir: 'Af dileyen var mı? Allah'tan kendisini bağışlamasını ve tövbesini kabul etmesini isteyen var mı? Allah'ım! Kim yoksulları yedirip içirir ve bağışta bulunursa, onu mükâfatlandır ve kim cimrilik eder, pintilikte bulunursa, onu yok et.' Şevval ayı gelip çatınca da müminlere şöyle seslenir: Yarın ödülünüzü alın; çünkü yarın ödül günüdür."

Bunları söyledikten sonra İmam Bakır (a.s) şöyle buyurdu:

"Canımı elinde tutana andolsun ki sözü edilen mükâfat, dirhem veya dinar türünden değildir."

4- İmam Sadık (a.s) Peygamber efendimizden (s.a.a) şöyle nakleder:

"Oruçlu kimse Müslümanlıktan çıkmadıkça, yatağında olsa da ibadet hâlindedir."

5- İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:

"Oruçlu kimsenin uykusu ibadet ve nefesi tesbih ediştir. Allah Musa'ya (a.s) şöyle buyurmuştur: Ey Musa! Oruçlu kimsenin ağzının kokusu, benim indimde misk kokusundan daha hoştur." "Oruçlu kişinin iki mutluluğu ve öğüncü vardır: Biri iftar zamanı, diğeri de Rabbiyle görüşme anıdır."

6- İmam Sadık (a.s) ramazan ayı gelince, evlâtlarına şöyle tavsiye ederdi:

"(Fazla) ibadet etmeye gayret gösterin; çünkü bu ayda halkın rızkı bölüştürülür ve eceller yazılır. Bu ayda, Allah'ın davetine icabet edip gidecek olanlar belli olur. Ramazan ayında bir gece vardır ki o gecede yapılan amel bin gecenin ibadetinden daha üstündür."

7- Hz. Ali halka şöyle buyuruyordu:

"Ramazan ayında fazla dua edin; istiğfar edin. Çünkü dua vasıtasıyla sizden bela giderilir ve istiğfarla günahlarınız affedilir."

8- Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:

"Oruç cehennem ateşinden korunmak için bir kalkandır."

9- Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:

"Yüce Allah buyuruyor ki: 'Sabır hariç insanların bütün iyi amellerine on kattan yedi yüz kata kadar sevap verilir. Sabrın mükâfatını ise, ben vereceğim.' O hâlde, sabrın sevabını sadece yüce Allah bilir, sabır ise oruçtur."

10- İmam Sadık'tan (a.s) şöyle nakledilir:

"İmam Zeynelabidin (a.s) oruç tutar ve o gün bir koyun kestirerek büyük kazanların yanında durur ve pişirilen yiyeceğin kokusu kendine ulaştığında, tencerelerin getirilmesini emreder ve tencerelere doldurulan yemekleri çeşitli evlere gönderdikten sonra kendileri ekmek ve hurmayla iftar ederlerdi."

11- İmam Bakır (a.s) Sedir'e; "Ey Sedir! Bu gecelerin nasıl geceler olduğunu biliyor musun?" Sedir, "Atam sana feda olsun, dedi, ramazan ayı geceleridir." İmam, "Her gece İsmail oğullarından (asil Arap) on köleyi azat edebilir misin?" diye sorunca Sedir, "Atam sana feda olsun, böyle büyük bir işi yapmaya gücüm yetmez." cevabını verdi. İmam bir köleye ininceye kadar sayıyı azalttı; fakat Sedir her defasında özür dileyerek yapamayacağını söyledi. İmam, "Her gece bir Müslüman'a iftar veremez misin?" diye sorduğunda Sedir, "On kişi de olsa iftar verebilirim." dedi. Bunun üzerine İmam şöyle buyurdular: "Müslüman kardeşine iftar yemeği vermek, İsmail oğullarından köle azat etmeye denktir."

12- Hz. Peygamber efendimiz (s.a.a) bir hutbesinde şöyle buyurmuştur:

"Her kim ramazan ayını susarak oruç tutar da, kulağını, gözünü, dilini, şehvetini ve vücudunun organlarını yalandan, haramdan ve gıybetten Allah'ın rızası için korursa, yüce Allah onu kendine yakın kılar, öyle ki o adam Hz İbrahim Halilullah'a (onun makamına) erişir ve onunla birlikte olur."

13- Hz. Peygamber efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur:

"Her kim sevabı için bir gün sünnet oruç tutarsa, günah ve hatalarının bağışlanması farz olur:"

14- Hz. Ali'den (a.s) şöyle nakledilir:

"Resulullah (s.a.a) Şaban ayının sonunda Ramazan ayı münasebetiyle ["Şabaniyye hutbesi" diye meşhur olan] bir hutbesinde bize şöyle buyurdu:

"Ey İnsanlar! Allah'ın ayı, bereket, rahmet ve mağfiretle size varıp ulaşmıştır. Öyle bir ay ki Allah indinde her aydan daha üstündür. Gündüzleri en iyi gündüz; geceleri en üstün gece ve saatleri en iyi saatlerdir. Öyle bir aydır ki, o ayda Allah'ın misafirliğine davet edilmiş ve Allah'ın ikramına layık kimselerden kılınmışsınızdır. Nefeslerinizde tesbih, uykunuzda ibadet sevabı vardır.

Bu ayda niyetler ve temiz kalplerle sizleri oruç tutmaya ve Kur'ân okumaya muvaffak etmesi için Allah'ı çağırın. Asıl kötü ve bedbaht kimse, bu büyük ayda Allah'ın mağfiretinden mahrum olan kimsedir. Açlık ve susuzluğunuzla kıyamet günündeki açlık ve susuzluğu hatırlayın. Fakir ve miskinlere sadaka verin. Büyüklerinize saygı gösterin. Akrabalarınıza sıla-i rahim yapın (akrabalık hakkını koruyun), dilinizi tutun, gözünüzü haramdan koruyun ve kulağınızı haram olan şeyleri duymaktan sakındırın. Halkın yetimlerine şefkat gösterin ki, sizin de yetimlerinize şefkat göstersinler. Günahlarınızdan tövbe edin ve namaz vakitleri dua için ellerinizi O'na doğru kaldırın; bu saatler yüce Allah'ın halka rahmet gözüyle baktığı, münacatlarına icabet ettiği ve nidalarına 'lebbeyk' dediği en iyi saatlerdir.

Ey İnsanlar! Nefisleriniz amellerinizin rehinesidir. O halde istiğfar vasıtasıyla onları azat edin; sırtlarınız günahtan ağırlaşmıştır, uzun secdeler ederek yükünüzü hafifletin. Bilin ki, yüce Allah namaz kılanları ve secde edenleri azaplandırmamak ve kıyamette onları cehennem ateşiyle korkutmamak üzere kendi izzetine ant içmiştir.

Ey İnsanlar! Her kim bu ayda oruçlu bir mümine iftar verirse ona bir köle azat etmenin sevabı verilir ve geçmiş günahları affedilir." Birinin, "Ya Resulullah (s.a.a)! Bizim hepimiz bir mümine iftar verecek güçte değiliz." demesi üzerine Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurdu:

Bir hurma tanesiyle veya bir içim suyla da olsa cehennem ateşinden kurtulmaya çalışın.

Ey İnsanlar! Her kim bu ayda ahlâkını iyileştirirse kıyamette sırat köprüsünden geçmesine müsaade edilir. Kim bu ayda (emri altındaki) kölesinin işini hafifleştirirse yüce Allah kıyamette onun hesabını kolaylaştırır.

Kim bu ayda şerrini halktan uzaklaştırırsa, yüce Allah kıyamette gazabını ondan uzaklaştırır. Her kim bir yetime ikram ederse, Allah da kıyamette ona ikram eder. Her kim akrabasıyla ilgilenir, ona ihsanda bulunur, üzerine düşeni yaparsa, Allah da kıyamette onunla ilgilenir, ona ihsanda bulunur, üzerine düşeni yapar. Her kim de akrabasıyla ilişkisini keserse, yüce Allah kıyamette rahmetini ondan keser. Her kim bu ayda sünnet namaz kılarsa, yüce Allah onun hakkında ateşten beraatı (uzak olmayı) yazar. Kim u ayda bir farizayı yerine getirirse diğer aylarda yapılan yetmiş farizanın sevabı verilir ona. Her kim bu ayda bana fazla salâvat getirirse, yüce Allah kıyamette onun salih amellerinin terazisini ağırlaştırır ve her kim bu ayda Kur'ân-ı Kerim'den bir ayet okursa diğer aylarda yapılan bir Kur'ân hatmi sevabı verilir ona.

Ey İnsanlar! Bu ayda cennetin kapıları açılmıştır. Allah'tan o kapıları sizin yüzünüze kapatmamasını isteyin; (bu ayda) cehennemin kapıları kapanmıştır; Allah'tan, o kapıları (sizin yüzünüze) açmamasını isteyin, bu ayda şeytanlar bağlanmıştır; Allah'tan onları size musallat etmemesini isteyin."

Hz. Ali (a.s) devamında şunları da ekliyor sözlerine:

Ben, "Ey Allah'ın Resulü! Bu ayda en iyi amel nedir?' diye sorunca, Resulullah (s.a.a), "Ya Ebu'l-Hasan! Bu ayda en iyi amel takva ve Allah'ın haramlarından kaçınmaktır" diye buyurdu ve ağlamaya başladı. "Ya Resulullah niçin ağlıyorsunuz?" diye sorduğumda ise şöyle buyurdu:

"Ya Ali, bu ayda sana karşı yapmayı helal bildikleri şey için ağlıyorum. Rabbine namaz kılarken geçmiş ve geleceklerin en kötüsü; Semud kavminin devesini yaralayanın kardeşinin sana doğru gelip kılıçla seni vurarak sakalını kana boyadığını görür gibiyim." Ben, "Ya Resulullah, bu dinimin salim kalmasından mıdır?" diye sorunca Resulullah (s.a.a); "Evet bu, dininin salim kalmasındandır." cevabını vererek şöyle buyurdu:

"Ya Ali! Kim seni öldürürse beni öldürmüş olur, kim sana buğzederse, bana buğzetmiş olur, kim sana küfrederse bana küfretmiştir. Çünkü sen gerçekten de kendi nefsim gibi bendensin, ruhun benim ruhumdur, ahlâkın benim ahlakımdır. Doğrusu yüce ve ulu Allah beni ve seni bir (anda) yarattı, beni ve seni seçti, beni nübüvvete, seni de imamete seçti. Kim senin imametini inkâr ederse, benim nübüvvetimi inkâr etmiş olur. Ya Ali! Sen benim vâsim, çocuklarımın (Hasan ve Hüseyin'in) babası, kızım Fatıma'nın kocasısın, hayatımda ve ölümümden sonra ümmetime halifemsin. Buyruğun benim buyruğum, yasağın benim yasağımdır, beni nübüvvetle gönderene ve yaratılmışların en hayırlısı kılana andolsun ki hiç şüphesiz sen, Allah'ın yarattıkları üzerine hücceti, sırrının emini ve kulları üzerine halifesin."14

Kaynaklar

1-Bihar'ul-Envar, c.96, s.245, h: 14
2- el-Kâfi, c.4, s.67
3- el-Kâfi, c.4, s.64, 67
4- el-Kâfi, c.4, s.64
5- el-Kâfi, c.4, s.64, 66 ve 67
6- Vesail'uş-Şia, c.7, s.221
7- Vesail'uş-Şia, c.7, s.223
8- Vesail'uş-Şia, c.7, s.289
9- Vesail'uş-Şia, c.7, s.295
10- Vesail'uş-Şia, Kitab'us-Savm, s.100
11- Vesail'uş-Şia, Kitab'us-Savm, s.99-100
12- Vesail'uş-Şia, c.7, s.117
13- Vesail'uş-Şia, c.7, s.293
14- Uyun-u Ahbar'ir-Rıza, c.1, s.230; Ravzat'ul-Muttakin, c.3, s.277; Erbain, Şeyh Bahaî, s.84; Bihar'ul-Envar, c.96, s.356.