SUÇLULARIN SUÇLU ARAYIŞI/Rıza ÖZEN

Olay, Türk gençlerinin HAKKARİ şehitleri anısına yaptığı gösteri.Polis gösteriye müdahele etmeme hoşgörüsü gösterdi. Çünkü gösteriye katılanlar gençti ve hepsinden önemlisi yürekleri yanıyordu.

Tarih 21 Ekim 2007. Yer Avrupa'nın başkenti Bürüksel. Olay, Türk gençlerinin HAKKARİ şehitleri anısına yaptığı gösteri.Polis gösteriye müdahele etmeme hoşgörüsü gösterdi. Çünkü gösteriye katılanlar gençti ve hepsinden önemlisi yürekleri yanıyordu. Yasal olmayan gösteride, gençlerimizin zarar görmemesi bizi çok sevindirdi. Bu arada aynı polisten haklı olarak, yasalara saygı uyarısı geldi. Uyarının asıl adresi, anneler, babalar, yetkililer ve Türk sivil toplum kuruluşlarıydı. Tarih 24 Ekim 2007. Yer ve katılımcılar aynı, fakat olayın boyutu ve polisin tavrı farklı. Polis, gençlerimize bu defa dur diyor. Birinci olayda durdurulmadığını gören gençler, yine durdurulamayacağını saniyor. Nede olsa genç, çatışmayı göze alıyor ve çatışıyor. Bazı gençlerimiz; akıl, bilgi, sağduyu ve sağlıklı ilişki eksikliğinin sonucu, vatan sevgilerini gölgeleyici yanlışlar yapiyorlar. Hukuk dışı davranışın getirdiği sonuç, üzücü ve düşündürücü. Neye üzülelim? Daha henüz genç denemeyecek yaştaki çocuklarımızın polis gözetimine alınmalarına mı? Hukuk tanımaz yaklaşımlarımızın ulusal onurumuzu örselemesine mi? Görevini yapan polislerden bazılarının yaralanmasına mı? Araçları zarar gören insanlara mı? Hepsine üzülelim ve kendilerinden bin defa af dileyelim. Bu onur tahribatını da zaman geçirmeksizin onaralım. Boğazımda ekmeği, yetişmemde katkısı olan insanlarım. Hep bir ağızdan bağıralım, bağıralım, nefesimiz bitinceye kadar bağıralım, suçlu biziz, suçlu biziz. Bazi gençlerimizin 24 Ekim akşamı yaşadıkları ve yaşattıkları, sosyal yaşamdan soyutlanmışlığın ve sevgi görmemişliğin yansımalarıdır. Üç nesil geçti. Niye Avrupa Türk toplumu sosyal yaşamın dışında kaldı? Niye kimlikli ve donanımlı uygar ilişkiler geliştiremedi? Niye hukuka saygıda ve eğitimde yaya kaldı? Niye kendisi dışındakileriyle sevgiyi paylaşamadı? Yukarıdaki soruların cevaplarını biliyoruz,ama doğru cevabını verecek cesareti gösteremiyoruz. Çünkü, cevaptaki suçlular listesinde kendimiz varız. Çatal dilli olduğumuz için ortamına göre konuşuyoruz. Böyle olduğumuz sürece, herşeyi yaşayarak, bedel ödeyerek ödemeye mahkumuz. Babalar kahvelere,anneler komşulara ve de her ikisi dedikoduya ayıracağı zamanı çocuklarına ayıramadıkları için suçlu. Sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, kendilerini ağırlayan yemekli toplantılar ve vatandaştan para toplamanın dışında hiçbir organizasyonu beceremediği için suçlu. Devletimizin resmi temsilcileri, emirlerindeki öğretmen ve imamlardan yararlanamadığı için suçlu. Toplumun kendi içerisinde çıkardığı çok az sayıdaki eğitimli insan, özveri ve sorumluluk alma bilincinden yoksun olduğu için suçlu. Türk toplumunun temsilcisi olan siyasiler, Türk toplumunun üzerine çullanmiş olan cehaleti bildikleri halde, başka telden çalmaya devam etmekten suçlu. Suçlular listesine, neyin ne olduğunun daha farkına varamamış çocuk yaştaki gençlerimizi koyarak günahlarımızdan arınamayız. Kendi suçlulugumuzu onlarda aramak çok, ama çok insafsızlık olur. Belçika Devletini de suçlular listesine koymayalım. Onun payına çok şey düstüğünü de biliyoruz, ama onu sonra konuşalım. Aksi halde kendi kusurlarımızı ona yükleyip, yine ak kaşık olur, işin içinden sıyrılırız. Önce kapımızın önünü süpürelim,sonra başkalarına bakalım. Belçikada yaşayan üçüncü nesil genclerin uyum, eğitim ve kimlik sorununun cevabını asla yanlış adreslerde aramayalım. Çouklarımız bilgi çağının aydınlığını yaşayacakken, sorumsuzluğun, vurdumduymazlığın, aymazlığın ve cehaletin yarattığı karanlıktan boğuluyorlar. Tarikatların karanlığı veya varoşların çirkinliği onlarınkaderi olmamalı. Onların yeri, sicak aile yuvalari ve okullar olmalı. Belçika Türk toplumunun çağdaşlaşması, sosyalleşmesi ve bunların temeli olan eğitim eksikliğinin giderilmesi noktasında kafa yorması ve çözümler üretmesi gereken saygideğer devlet temsilcilerimizin ve siyasilerimizin; gençlerimize ayıracakları zamanları yok. Ama görkemli mekanlarda düzenlenen tarikat bağlantili yemekli toplantilara katilmak için bol zamanları var. Bilgi çağında tarikatlarin yelkenlerinin şişiriliyor olmasının, Devlet bizim yanımızda, önemli adamlar bizim yanımızda çakasıyla insanlarimizin sömürüluyor olmasinin ise hic bir onemi yok. Daha fazla söze ne gerek var. Herkes herşeyi biliyor. Çıkarlar ve sağırlar diyoloğu yaşanıyor. Bedelini de geleceğimiz dediğimiz çocuklarımız ödüyor.